12 Eylül 1980 tarihinde gerçekleşen darbe, dönemin askeri yönetimi tarafından gerçekleştirilmiş olup, Türkiye'nin sosyal ve ekonomik yapısını köklü bir şekilde etkilemiştir.
Bu darbe, toplumda ekonomik kriz ve sosyal gerilimlerin tırmandığı bir dönemde, askeri müdahale ile sonuçlanmıştır.
12 Eylül darbesi, Kenan Evren önderliğinde yapılmış olup, birçok siyasi liderin tutuklanmasına ve siyasi partilerin kapatılmasına yol açmıştır.
Darbe sonrası, anayasa değişiklikleri yapılmış ve yeni bir anayasa hazırlanmıştır; bu süreçte birçok temel hak ve özgürlükler kısıtlanmıştır.
Darbelerle dolu tarihi değerlendiren Tarihçi Ramazan Erdem, olası darbe tehditlerine karşı da uyarılarda bulundu.
"Sultan Abdülhamit Han'ın devrilmesi ilk darbedir"
Tarihçi Ramazan Erdem, Türkiye'deki darbe tarihinin 31 Mart Vakası ile başladığını belirterek, "Sultan Abdülhamit Han'a yapılan ilk darbe, darbeler tarihinin başlangıcıdır. Önceden padişahların düşürülmesini darbe olarak tanımlamıyoruz. Sultan Abdülhamit Han'ın devrilmesi ilk darbedir." dedi.
"1950'li yıllara kadar sistem kurucuları askeri kökenden geldiği için darbe söz konusu değildi"
Cumhuriyet döneminde ise, çok partili hayata kadar bir darbe sürecinin yaşanmadığını söyleyen Erdem, "1947 ve 50'li yıllara kadar sistem kurucuları askeri kökenden geldiği için herhangi bir şekilde darbe yapmak söz konusu olmuyordu. Ne zaman ki çok partili sisteme geçildi, Demokrat Parti iktidara geçti; asker kendince bir ideolojik sisteme tabi olarak, buna Kemalizm yahut laiklik diyebilirsiniz, bu durumlara aykırı gördüğü davranışlarda olaya el atma hakkını kendinde görmekteydi." diye konuştu.
1961 darbesine değinen Erdem, 1961'de subayların yaptığı darbe, ülkenin gidişatından memnun olmayan bir grup subayın ideolojik yahut ekonomik sorunları ön plana çıkararak yönetime el koymalarıyla gerçekleştiğini söyledi.
Erdem, 12 Eylül darbesi hakkında da, "12 Eylül darbesinde olduğu gibi her darbe öncesinde de toplum ekonomik çıkılamaz bir hale getirilir, sosyal hayat çekilmez hale getirilir. Sağ-sol çatışmaları ve eylemlerle darbelerin zemini hazırlanır. Kenan Evren dediğimiz şahsın yaptığı darbe ortadaydı. Bir sağdan, bir soldan asarak denge politikası oluşturduğunu düşündü." diye ekledi.
"Anayasada değiştirilmesi dahi teklif edilemez maddelerle geleceği ipotek altına almak, baskıcı bir harekettir"
Anayasa değişiklikleri ve darbecilerle ilgili değerlendirmelerde bulunan Erdem, "Darbecilerin genelde yaptığı şey, geldikleri zaman anayasayı değiştirmektir. Anayasaya değiştirilemez maddeler ekleyen darbeciler, ancak darbeye karşı olanlar bile onların getirdiği anayasayı tartışmaya açamıyor. Bu, baskıcı bir mantıktır. Dünya değişkendir, değişmeyen tek şey değişimin kendisidir. Sosyo-kültürel durumlar ve yeni teknolojik gelişmeler ışığında hayat faktörleri değişmektedir. Anayasada değiştirilmesi dahi teklif edilemez maddelerle geleceği ipotek altına almak, baskıcı bir harekettir." şeklinde konuştu.
"Darbecilerin fikrimizi darbelemediğini göstermemiz gerekir"
Erdem, yeni bir anayasa ihtiyacını şu sözlerle ifade etti: "Yeni bir anayasaya bu yüzden ihtiyaç vardır; darbecilerin fikrimizi darbelemediğini göstermemiz gerekir. Günümüzde, yani 15 Temmuz'dan sonrasında, halk darbeye karşı bir tepki koydu. Bu tarihte olmayan bir olaydı çünkü her 10 yılda bir bu ülkede darbeler yaşandı. Darbe yaşayan millet sinerek darbelere sessiz kalmıştır. Ancak 15 Temmuz'da bu durum tersine döndü; halk artık bunu kabul etmediğini 200'den fazla canını ortaya koyarak ifade etti." dedi.
"Sorun yemin etmek değil, içilen yemine karşı paralel bir yemin içme durumudur"
Son olarak, darbe tehdidinin hala mevcut olduğuna dikkat çeken Erdem, "Darbe yapması muhtemel olan kişilerin sınırını anayasayla çizmemiz gerekir. Asker, anayasanın esnekliğinden faydalanarak yetkisi olduğunu düşünüyor. Darbecilerin yaşamış olduğu bu hezimetten sonra bir süre boyunca bu ülkede darbeler sayfası kapandı. Bugün yeni yeni şeyler ortaya çıkıyor kılıç çeken subayların meselesi gibi. Aslında olay şu yemin içtiklerini iddia ediyorlar fakat sorun yemin etmek değil içilen yemine karşı paralel bir yemin içme durumudur. Bu hükümete gözdağı vermektir. Bu durum başarıya ulaşır mı? İzin verilirse ulaşır. Bugün bu duruma karşı çıkılmazsa yarın geleceğimiz seviye geçmiş yıllarda yaşanan darbelerle aynı duruma dönecektir. " diye konuştu. (İLKHA)