Mehmet Zülfi Tan / Doğruhaber
Son zamanlarda ülkemizde ve bölgemizde meydana gele olaylarla ilgili çok konuşuldu ve çizildi. Şimdi olaylarda taraf olduğu görülen iki yapının olaylara yaklaşımlarını ve görüşlerini sunuyoruz. Kimin ne dediği ve ne yapmaya çalıştığını, kimin kendinde emin, kimin sağduyulu, kimin de olayları kışkırttığını ve yangına benzin döktüğünü varın siz karar verin.
PKK-KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı: Türk devleti Kürtlerin Özgürlük Mücadelesini yükselttiği her dönemde kirli savaş ve kirli ilişkiler içine girmiştir. Rojava’da silahlı çetelerin Kürt halkına saldırması 1990’lı yıllarda Kürtlere karşı yürütülen kirli savaşın Suriye`de pratikleşmesidir. Cizre’de ve Batman’da yapılan saldırılar da Türk devletinin Özgürlük Mücadelesi karşısında zorlandığı dönemde gerçekleşmiştir. AKP hükümeti bu çevreleri bu saldırılara teşvik ederek Özgürlük Mücadelesi karşısında rahatlamak istemektedir. AKP, Özgürlük Mücadelesine karşı yürüttüğü savaşta şimdi bu kirli yöntemleri deneme kararı almıştır. Böylece Kürt Özgürlük Hareketi`ne karşı yeni bir kirli savaş ve psikolojik harekat dönemi başlatmak istedikleri anlaşılmaktadır.
HİZBULLAH: Biz mazlum halkımızın, tüm parçalarda gasp edilmiş haklarını geri alması ve böylece İslam dairesi içinde özgür ve rahat bir yaşama kavuşmasıyla birlikte, siyasi bir statü elde etmesini arzulamaktayız. Özellikle mahrum ve kötü yaşam koşulları içinde bulunan Rojava’daki halkımızın İslami ve insani haklarına kavuşması sadece bizleri değil her insaf sahibi insanı sevindirecek bir durumdur.
Ancak Rojava’da mücadele ile elde edilmiş bir kazanım söz konusu değildir. PYD’nin kendi gücüyle ve bedel ödeyerek özgürleştirdiği veya kurtardığı bir alan da söz konusu değildir. Bugün Rojava’da bize gösterilen ve özgürlük diye lanse edilen şeyin; illüzyon türü bir kandırmacadan ibaret olduğu görünüyor. PKK/PYD, hiçbir bedel ödemeden Esed rejiminin kendisine sunduğu imkânlar sonucu bugünkü pozisyonu elde etmiştir. Şu anki durumun, Rejimle varılan anlaşma sonucu sağlandığı kesin ve nettir. Bu durumu birçok kesim bilmekte ve dillendirmektedir. Ama öyle görünüyor ki birileri bu gerçeğin bilinmesini istememektedir.
Var olduğunu söyledikleri ve halen sürdürdükleri savaş rejime karşı değil, muhaliflere karşı verilen bir savaştır. Kendilerine bırakılan alanlarda halen rejimin güçleri ve kurumları bulunmaktadır.
PKK/PYD’nin Rojava’daki uygulamaları ve takip ettiği politika yanlıştır. Bu politika Kürd halkına hiçbir şey kazandırmaz. Aksine çok şey kaybettirecektir.
PKK ve PYD bu sanal zaferi hem Rojava’da ve hem de diğer Kürdistan parçalarında kendileri dışındaki parti ve örgütlere karşı çok çirkin bir şekilde kullanmaktadırlar. Haksız tutum ve davranışlarına karşı kendilerine yapılan eleştirileri sanki Rojava’daki Kürd halkına karşı yapılıyormuş gibi lanse etmektedirler.
Bütün bu olumsuzluklara ve gerçeklere rağmen, genelde tüm Suriye Müslüman halkı ve özelde de Rojava halkının bu işin neticesinde kazanımlar elde etmesini arzulamaktayız.
Hizbullah baştan beri bu durumu bildiği halde Rojava’daki halkımızın nispi bile olsa rahatlama ve gasp edilmiş bazı haklarına kavuşma gibi fiili bir durumun oluşması için aksi bir konumlanma içinde olmamıştır.
PKK sürekli olarak yaydığı yalan haberlerle Hizbullah’ı iftiralarla töhmet ve zan altında bırakmak istemektedir. İleri sürdüğü iddialar kamuoyunu yanlış bilgilendirmeye yöneliktir ve tamamen yalandır. Bu durum PKK’nin Hizbullah’a karşı yıllardır uyguladığı yalan ve iftirayı temel alan bir stratejisidir.
Biz orada çatışmanın taraftarı değiliz. Daha önce Cemaat Rehberimiz Muhterem Edip Gümüş yaptığı açıklamada, Müslüman Kürd halkının zararına olacak hiçbir çatışmayı da tasvip etmediğimizi belirtmişti. Bu açık tavrımıza rağmen Hizbullah’a karşı bilinçli bir propaganda yürütülüyor. Bu şekilde Hizbullah hedef haline getirilip ona karşı yapılan saldırılara bahane üretiliyor.
PKK-KCK YÜRÜTME KONSEYİ EŞBAŞKANLIĞI: Bu saldırılar, AKP hükümetinin çatışmasızlık sürecini Kürt sorununun çözümü için adımlar atmak için değil de Özgürlük Hareketi`ni zayıflatmak için değerlendirmek istediğini göstermektedir. Son zamanlarda kendilerini Huda-Par olarak örgütleyen Hizbullah’ın yayın organlarında Kürt Özgürlük Hareketi`nin ve BDP`nin hedeflenmesi, böyle bir saldırının psikolojik ortamının hazırlandığını gösteriyordu. 1990’lı yıllarda olduğu gibi devletin bu saldırılara göz yumup destekleyeceği de anlaşılınca bu saldırılar başlatılmıştır. 1990’lı yıllardaki kontra cinayet tecrübelerini bu yeni saldırı döneminde de kullanılacakları anlaşılmaktadır.
HİZBULLAH: Batman’da yaşanan olayda Hizbullah yoktur. Olayın başka taraflara çekilmemesi ve gerginliğin daha fazla artmaması için bugüne kadar olayla ilgili konuşmaktan da imtina etmiştir. Hüda–par da şiddetle tepki göstermekte ve kendi aleyhine kirli bir oyun tezgâhlandığını ifade edip olayın aydınlığa kavuşturulmasını istemektedir.
Buna rağmen BDP ve PKK’nin, olay anından itibaren Hüda–Par ve Hizbullah’ı hedef tahtasına oturtması, suçlayıcı, kışkırtıcı ve karalayıcı bir dil kullanması düşündürücüdür. Üstelik KCK’nin sorumsuz açıklaması ve hedef göstermesi adeta çatışmaya davetiye çıkarmaktır. Bütün bunlar halkın gözleri önünde cereyan etmektedir. Suçlu tarafın kim olduğunu halkımızın takdirine bırakıyoruz.
Zaman 90’lı yılların zamanı değildir. Her şey çok açık ve şeffaf bir şekilde gelişmektedir. Yaşanan ve yaşanacak tüm olayların mahiyetini halkımızla paylaşırız. Arzulamadığımız ve imkanlarımız dahilinde yaşanmasına müsaade etmeyeceğimiz bir çatışma bize tahmil edilirse bunu da açık bir şekilde halkımızla paylaşacağımızın bilinmesini isteriz.
PKK-KCK YÜRÜTME KONSEYİ EŞBAŞKANLIĞI: Bu saldırıları tesadüf ve yereldeki bazı unsurların yaptığı olaylar olarak görmek yanlıştır. Hem Kuzey Kürdistan’daki hem de Rojava’daki saldırılar aynı merkezden yönlendirilen kirli savaş merkezinin karar ve planlamalarının sonucu olarak görülmelidir. Huda-Par denilen 1990’lı yıllarda devlet himayesinde Kürtleri katleden bu çevrelerin Rojava’daki çetelerle iç içe oldukları netleşmiştir. Şimdi hem Kuzey Kürdistan`da hem Rojava’da İslam maskeli bu kontralar AKP hükümeti ve yeşil Ergenekon tarafından Kürt Özgürlük Hareketi`ne saldırtılmaktadır.
HİZBULLAH: Biz orada çatışmanın taraftarı değiliz. PYD, rejimle değil, ilk günden beri rejim muhalifleriyle savaşmaktadır. Adeta Baas rejiminin Rojava’daki korucu gücü görevini yapmaktadır. Ancak bunu yapmasına rağmen gerçekle alakası olmayan argümanlar kullanmakta ve çok çirkin bir karalama ve ajitasyon kampanyası yürütmektedir.
Müslüman Kürd halkının zararına olacak hiçbir çatışmayı da tasvip etmediğimizi belirtmişti. Bu açık tavrımıza rağmen Hizbullah’a karşı bilinçli bir propaganda yürütülüyor. Bu şekilde Hizbullah hedef haline getirilip ona karşı yapılan saldırılara bahane üretiliyor.
Batman’da yaşanan olayda Hizbullah yoktur. Olayın başka taraflara çekilmemesi ve gerginliğin daha fazla artmaması için bugüne kadar olayla ilgili konuşmaktan da imtina etmiştir. Hüda–par da şiddetle tepki göstermekte ve kendi aleyhine kirli bir oyun tezgâhlandığını ifade edip olayın aydınlığa kavuşturulmasını istemektedir.
Biz çatışmanın hiçbir tarafın faydasına olmayacağını, aksine hem çatışan tarafların ve hem de halkımızın zararına olacağını düşünmekteyiz.
PKK geçmişteki imha amaçlı savaş dayatmasında başarısız oldu ve hedefine ulaşamadı. Genel anlamda ise bu çatışmaların yaşandığı alanların tümünde halkın zararıyla neticelendi.
Aynı şekilde devlet de bizi imha etmek için tüm gücünü kullandı. İki bin öncesi yaptığı kirli oyunlar, komplo ve çatışmaları alevlendirmek için tezgâhladığı senaryolar bir yana, iki bin sürecinde imha amaçlı çok kapsamlı operasyonlar yürüttü ve birçok plan geliştirdi. Çekilen acılar, sıkıntılar ve ödenen bedeller açısından sonuçları çok ağır oldu. Ancak Allah’ın yardımı ve şehitlerin kanının bereketiyle Hizbullah bu süreci de başarıyla atlattı. Neticede, hem PKK ve hem de devlet Hizbullah’ı yok etme hedeflerine ulaşamadılar.
PKK-KCK YÜRÜTME KONSEYİ EŞBAŞKANLIĞI:Bu cinayetin ve saldırıların Türk devleti ve AKP hükümeti ile bağı görülmelidir. Sadece Huda-Par’la ilgili görmek olayı eksik değerlendirmek olur; dolayısıyla da tedbir ve bu saldırılara karşı mücadelede yetersiz kalınır.
HİZBULLAH: Bizim yaklaşımımız ve olaylara bakışımız böyleyken karşı tarafın bakış, yaklaşım ve tavrı bunun tam aksi bir şekildedir. Bugüne kadar Hizbullahi Müslümanlara veya İslami kuruluşlara çok sayıda saldırı gerçekleştirilmiş ve bu saldırılarda şehadetle neticelenen olaylar yaşanmıştır. Ancak PKK ve BDP bu olaylardan hiç birini kınamadıkları gibi önünü alacak ve sükûnete davet edecek bir açıklama da yapmamışlardır.
PKK-KCK YÜRÜTME KONSEYİ EŞBAŞKANLIĞI: Halkımız bu saldırıların devlet ve AKP tarafından yaptırıldığı bilinciyle bir iki günlük protestolarla sınırlı kalmayarak bu saldırıların üzerine gitmelidir. Bu cinayetleri protesto eden yaygın gösteriler yapılmalıdır.
HİZBULLAH: Hizbullah ve saldırıya uğrayan İslami kuruluşlar bu kadar net bir tavır sergilerken ve bir yanlışlığın yapılmaması için elinden gelen her çabayı gösterirken PKK ve BDP ise en üst düzeyde olayları körükleyecek ve çatışmalara davetiye çıkaracak açıklamalar yapmaktadırlar. Karşı tarafın bu saldırgan tutumuna rağmen bizim bu müspet tavır ve tutumumuz, Kürd siyasi parti, örgüt ve çevreleri tarafından görülüp takdir edilmesi ve desteklenmesi gerekir. Ancak maalesef bu kadar net ve bariz bir tavır farklılığı söz konusu olmasına rağmen, saldırgan tarafa tepki vermeyen ve Hizbullah’ın bu tutumunu görmezden gelen çevre ve kesimler söz konusudur. Biz bunları çok iyi görüyor, biliyor ve tanıyoruz.
PKK-KCK YÜRÜTME KONSEYİ EŞBAŞKANLIĞI:Cizre ve Batman’da saldırıları gerçekleştirenler, Rojava’daki silahlı çeteler gibi İslam’ı ve İslami değerleri kullanarak halkın özgürlük ve demokrasi mücadelesine birileri adına saldıran kontralar olmaktadır. Bunlar karşıt İslam’dırlar. 1990’lı yıllarda kontra cinayetlerinin günümüzdeki uygulayıcılarıdır.
HİZBULLAH: PKK’in geçmişte yaşanan olaylardan ders ve ibret alması gerekir. Denenmişi denemek akıl kârı değildir. PKK geçmişteki imha amaçlı savaş dayatmasında başarısız oldu ve hedefine ulaşamadı. Genel anlamda ise bu çatışmaların yaşandığı alanların tümünde halkın zararıyla neticelendi.
Aynı şekilde devlet de bizi imha etmek için tüm gücünü kullandı. İki bin öncesi yaptığı kirli oyunlar, komplo ve çatışmaları alevlendirmek için tezgâhladığı senaryolar bir yana, iki bin sürecinde imha amaçlı çok kapsamlı operasyonlar yürüttü ve birçok plan geliştirdi. Çekilen acılar, sıkıntılar ve ödenen bedeller açısından sonuçları çok ağır oldu. Ancak Allah’ın yardımı ve şehitlerin kanının bereketiyle Hizbullah bu süreci de başarıyla atlattı. Neticede, hem PKK ve hem de devlet Hizbullah’ı yok etme hedeflerine ulaşamadılar.
PKK-KCK YÜRÜTME KONSEYİ EŞBAŞKANLIĞI:Kürt halkı ve demokrasi güçleri bu saldırıların seçim döneminde ve sonrasında daha da yaygın yapılacağını bilerek öz savunmalarını kurumlaştırmaları ve bu saldırıları caydırıcı olmaları gerekmektedir. Öz savunma Kürt halkının meşru hakkıdır. Devletin tıpkı 1990’lı yıllarda olduğu gibi kendilerini savunmayacağı, aksine saldırganları teşvik ettiği ve kışkırttığı bilinmelidir.
HİZBULLAH: Kürdistan her kesime yetecek kadar geniş, bereketli ve renkli bir coğrafyadır. Eğer birileri bu topraklarda tek parti diktatörlüğü hayalini kuruyor veya rüyasını görüyorsa uyanmalı ve kendisine gelmelidir. Tüm kesimler kendi inanç, düşünce ve görüşlerini halka arz eder. Halkın kabulü oranında herkes temsiliyet hakkına sahip olur. Bunun dışındaki dayatmalarla, afaki düşünce ve söylemlerle kimsenin tüm Müslüman Kürd halkı adına konuşmaya hakkı yoktur.