Yaşadığı müddetçe İslam'a hizmetten bir an olsun geri durmayan Fesih Güler Hoca, vefatının dördüncü yıldönümünde rahmet ve minnetle yad ediliyor.
Böbrek yetmezliğinin etkisiyle yakalandığı Covid-19 hastalığını ağır geçiren ve bir süre yoğun bakımda kalan Fesih Güler, son nefesine kadar İslam'a hizmet etmekten geri durmadı.
Merhum Güler'in İslami mücadelesini, İslam Davasına olan sadakat ve samimiyetini, aile ve yakınlarıyla münasebetlerini aktaran yakınlarından HÜDA PAR Çınar İlçe Başkanı Aziz Tekdal, onun bıraktığı en büyük miraslardan birinin şu an İslam davasını omuzlayan gençlerin ve yiğitlerin olduğuna dikkat çekti.
"O'nun gençler üzerindeki etkisi halen de konuşuluyor"
Fesih Hoca ile tanışmalarının akraba olması dolayısıyla küçük yaşlara dayandığını belirten Tekdal, "Kendisiyle daha çok ortaokul-lise dönemlerinde yakın ilişkilerimiz oldu. O dönemde kötülüklerden uzak durması, gençlere yardımcı ve örnek olması bakımından önemli ahlaki özelliklere sahipti. O dönemin Çınarlı gençleri olarak Fesih Hoca'yı örnek alıyorduk. Onun ahlaki özellikleri gençler üzerinde önemli bir etkiye sahipti. Nitekim O'nun gençler üzerindeki etkisi halen de konuşuluyor." dedi.
Akraba ilişkilerinde de farklı bir kişiliğinin olduğunu kaydeden Tekdal, "Çınar'a geldiğinde akrabayla beraber tüm dava arkadaşlarının hal- hatırını, çocuklarının durumlarını sorar, varsa sorunlara müdahale eder, çözüm üretirdi. Yani bir meselede Fesih Hoca varsa o sorun muhakkak çözülürdü. Çınar'da herkesi kucaklaması onun belirgin özelliklerinden birisiydi. Çınar'la beraber Diyarbakır'da da bu alanda kendini kanıksamış bir kişilikti. Halen de Fesih Hoca'dan bahsedildiğinde gençlerde duygulanma ve geçmişe gitme durumları ortaya çıkıyor." ifadelerini kullandı.
"O'nun davaya adanmışlığını hayatının her evresinde görebiliyoruz"
Fesih Hoca'nın hayatı boyunca yaptığı çalışma ve fedakarlıkların davaya adanmışlığın bir simgesi olduğunu söyleyen Tekdal, şu ifadelere yer verdi:
"Onun hayatındaki bu özellikler hem imanın hem de adanmışlığın bir göstergesiydi. Bu adanmışlığı hayatının çeşitle evrelerinde görebiliyoruz. Gençliğinde İslam davası için ömür tüketmesi, lise ve üniversite yıllarında camiden camiye koşuşturması, camilerde ve öğrenci evlerinde sabahlaması bunun göstergesiydi. Üniversiteyi Diyarbakır'da okuyordu ve Çınar'a geldiğinde evde kalmaz, vaktini genç ortamlarında geçiriyor, onlara abilik ediyordu ve bu durumu bizleri derinden etkiliyordu. Üniversiteyi bitirdikten sonra ataması oldu. Kişi için maddi olarak bir rahatlama olarak bilinen memuriyet döneminde Fesih Hoca, 2 yıllık bir süreden sonra davası için öğretmenliği bıraktı. Nitekim bu da bir adanmışlıktı. Sonraki süreçte muhaceret gereği evden uzaklaştı, yıllarca görmedik ama bu adanmışlığını kendimize örnek alabiliyorduk."
Aktarımında merhum Güler'in hicret ve cezaevi sürecinden sonra yakalandığı covid-19 hastalığına yer veren Tekdal, "Muhaceret sonrasında yakalanıp gözaltında gördüğü işkenceler, belki de son hastalığının nedeniydi. Gözaltından sonra cezaevi sürecinde olaylara hikmetle yaklaşması ve çözüm getirmesi onu öne çıkarmış, tutukluların temsilcisi seçilmesine neden olmuştu. Bu onun bir özelliğiydi. Cezaevinden çıktıktan sonra İslami çalışmalarına devam etti bir an olsun boş durmadı." şeklinde konuştu.
"Hayatı boyunca hiçbir durumdan dolayı davasından geri adım attığını görmedik, duymadık"
Yaşadığı böbrek hastalığı onu İslami çalışmalarından alıkoymadığının altını çizen Tekdal, Fesih Hoca'nın hastalık sürecinden bahsederken merhum Güleri "Elinde daima ilaç çantası ve suyuyla bir koşuşturma içerisinde, dinlenmesi gereken zamanda enfeksiyon alma riskine rağmen İslami dava hizmetinde çalışıyordu" ifadeleriyle tasvir ederek aziz İslam davası uğruna yaptığı fedakarlığı örneklendirdi.
Tekdal, "Özellikle hasta kimselerin kendilerini muhafaza etmesi gereken Covid-19 salgını döneminde Fesih Hoca, yine çalışmalardan geri durmadı. Açıkçası bizler kendimizden çok onun için telaşlanıyor, Fesih Hoca'nın virüs kapması endişesini taşıyorduk. Nitekim kendisi de dikkat ediyordu. Çünkü nihayetinde kullandığı ilaçlar onun bağışıklık sistemini çökerten, direncini düşüren ilaçlardı. Hoca, Covid-19'a yakalandığında onun atlatabileceğini düşünüyorduk. Çünkü kendisi kararlıydı, azimliydi ama maalesef kullandığı ilaçların ve virüsün etkisi onu 4 yıl önce aramızdan ayrılmasına sebep oldu." diye belirtti.
Vefatından sonra ailece tanımadıkları kimselerin taziyesine gelmesi, mezarı başında ağlamasının merhumun ne kadar sevilen bir kişilik olduğunun göstergesi olduğunu söyleyen Tekdal, "Hüznünün etkisi halen de devam ediyor. Rabbim onu şehidlerle haşretsin. Vefatının üzerinden 4 yıl geçmesine rağmen halen de Çınar'da onun ismi geçiyor ve böyle bir kişilik için ne söylenilse yetersiz kalır. Onun hayatı boyunca hiçbir durumdan dolayı davasından geri adım attığını görmedik, duymadık. Yani davasını hayatının birinci gündem maddesi haline getirmişti. Nitekim bunu ailesinde, akraba çevresinde veya Diyarbakır'da görmek mümkündür. Nitekim oğlu şu an medresede çocuklarla, gençlerle ilgileniyor. Zaten insan için en büyük sermaye de budur. Kendisini vefatının yıl dönümünde rahmetle anıyoruz. Allah rahmet eylesin." ifadelerine yer verdi. (İLKHA)