Bangladeş'te 1 Temmuz 2024'te başlayan protestolar, ülke genelinde büyük bir halk hareketine dönüştü.
Halkın direnişine daha fazla dayanamayan İslam düşmanı Şeyh Hasina Vecid, dün (5 Ağustos) Hindistan'a kaçtı.
76 yaşındaki laiklik yanlısı Hasina, 170 milyonluk Güney Asya ülkesini 2009'dan beri baskı ve zulümle yönetiyordu.
Bangladeş Ordu Komutanı General Waker-Uz-Zaman, Başbakan Şeyh Hasina Vecid'in ülkeden kaçmasının ardından basına açıklama yaptı.
Waker-Uz-Zaman, "Tüm siyasi partilerle verimli bir görüşme gerçekleştirdikten sonra geçiş hükümeti kurmaya karar verdik." dedi.
Öğrenci protestolarının liderleri de kurulacak geçici hükümete ilişkin açıklamada bulundu. Koordinatörlerden Nahid İslam, Bangladeş'te "faşist, diktatör ya da başka bir Şeyh Hasina'nın doğmaması için bir sistem kurmak istediklerini" dile getirdi.
İslam, ordunun olağanüstü hâl ilan edip yeni hükümet kurmasını da kabul etmeyeceklerini vurguladı.
Ne oldu?
Bangladeş'te 1971'deki Bağımsızlık Savaşı'nda görev alan kişilerin çocuklarına kamuda kontenjan ayrılması kararının ardından temmuz ortasında öğrencilerin başını çektiği protestolar başlamıştı.
"Kamuda kontenjan" protestolarında hükümet tarafından suçlanan Cemaat-i İslami Partisi ve öğrenci kanadı Çatra Şibir'in yasaklanması üzerine öğrenciler, Başbakan Şeyh Hasina Vecid'in bu kararını "adaletsizlik" olarak nitelemiş ve sokaklara çıkmıştı.
1 Temmuz'da başlayan protestolar, ülke genelinde büyük bir halk hareketine dönüştü.
Protestolar sırasında polis, ordu ve sınır güçlerinin eylemcilere yönelik sert müdahaleleri sonucu resmi kaynaklara göre 330, gayriresmi kaynaklara göre ise binden fazla kişi hayatını kaybetti.
Bu gelişmelerin ardından, Şeyh Hasina hükümeti, daha önce yasakladığı Cemaat-i İslami ve İslami Çatra Şibir diye ifade edilen öğrencilerle masaya oturmak istediğini açıkladı ancak öğrenciler bu teklifi reddetti.
Ülkede protestolar tüm hızıyla devam etti.
Halkın direnişine daha fazla dayanamayan İslam düşmanı Şeyh Hasina Vecid, dün Hindistan'a kaçtı.
Bangladeş'te İslâmî hareket ve partiler
Strateji Düşünce ve Analiz Merkezi (SDAM), Bangladeş'teki halk hareketinden önce İslâmî hareket ve partilere dair bir analiz yayımlamıştı.
Dr. Sertaç Tekdal tarafından kaleme alınan analizde, özetle şu ifadelere yer verilmişti:
Hindistanlı yazar Taj'ul İslâm Hashmi, "Bangladeş'te İslâm'ın Yeniden Dirilişi" adlı kitabında Bangladeş'te bulunan İslâmi grupları kategorize etmektedir: Kaderciler, Sufiler, Anglo Muhammediler.
Kaderciler: Çoğunlukla ülkenin fakir kesiminden oluşmaktadır ve Ahiret Âlemi tasavvuruna sahiptirler. Bunlara Tebliğ Cemaati de denmektedir. Bunlar 1920'lerde Kuzey Hindistan'dan çıkmış olup, milyonlarca taraftarları mevcuttur. Pasifizm yanlısı olan bu hareket her yıl kış aylarında Dakka yakınlarında devasa toplantılar tertip etmekte ve hem Bangladeş hem de dışarıdan milyonlarca katılım gerçekleşmektedir.
Sufiler veya Pirler: Mistik İslâm'ı temsil etmekte olan bu grup, toplumun bütün sınıflarından insanların olduğu mürit ve şakirtlere sahip bazı tarikatlardan oluşmaktadır. Bunlar Cemaat-i İslâmi ve Tebliğ Cemaati ile farklı düşünce yapısına sahip olsalar da burada yer alan bazı pirlere saygı duyulmaktadır.
Anglo Muhammediler: İngilizleşmiş veya Batılılaşmış Müslümanlardan oluşan bu grup, İslâm ile Batı değerlerinin sentezini amaçlamaktadır. Bu grupta her tipten insanlar mevcut olup, inanç sahibi olanlar olduğu gibi, agnostik ve hatta ateist dahi olabilmektedirler.
CEMAAT-İ İSLÂMİ: Bangladeş'teki İslâmi cemaatlerin başta geleni Pakistan'daki Cemaat-i İslâmi'nin bir kolu ve Bangladeş'in en büyük İslâmi siyasi partisi olan Bangladeş Cemaat-i İslâmi'dir.
Cemaat-i İslâmi'nin Bengal bölgesindeki varlığı Bangladeş ulus-devletinin kuruluşundan daha kadimdir.
Cemaatin bölgedeki siyasi liderliğini uzun bir dönem boyunca İslâm dünyasının tanınmış aydınlarından Gulam Azam yapmıştır.
Cemaatin politikası, tıpkı Pakistan Cemaat-i İslâmi Partisi'nin arzuladığı gibi, şer'i bir hukuk sistemi ve İslâmi esaslara dayanan bir devlettir.
Cemaat-i İslâmi içinde yer alan Profesör Muhammed Enamul Hak ve eşi Ferdous (Firdevs) Jahan, kendileriyle yapılan bir röportajda şu ifadeleri kullanmaktadırlar:
"Cemaat-i İslâmi'nin üç maddelik bir dava programı, dört maddelik de bir teşkilatlanma programı var. Dava programındaki üç ana maddenin birincisi Allah'a kulluk ve Peygamberimizin hayatını anlatmak, ikincisi bunu kabul edenlerin hayatının terbiye edilmesi ve üçüncüsü ise bunlarla beraber yöneticileri terbiye etmektir. Teşkilatlanma programındaki dört maddenin ise birincisi davet ve tebliğ ile insanlara bu daveti ulaştırmak, ikincisi bu daveti kabul edenleri bir araya getirmek ve terbiye etmek, üçüncüsü toplumun ıslah edilmesi ve dördüncüsü 'İslah'ül Hükümah' yani mevcut hükümetin bütün birimlerinde yer alanların ıslah edilmesi. Cemaat-i İslâmi bunu demokratik yollarla yapmak için çalışıyor. Cemaat-i İslâmi içinde yer alan bir aktivistin 4 temel ameli vardır: 1. Davet ve tebliğ yapacak, 2. Ayda dört defa teşkilatın programlarına katılacak, 3. Kendi malından bir miktarı bu teşkilata bağış yapacak, 4. Günlük rapor tutacak. Bu günlük rapor sistemi Cemaat-i İslâmi hareketinin bilinçli bir Müslüman yetiştirmesinin temelini oluşturuyor. Bu raporda her gün manası ile Kur'an ve hadis okunması ve kişisel ahlaki gelişim üzerinde çeşitli çalışmaların kaydı tutuluyor."
1971 yılında Batı'nın da desteklediği iç savaş döneminde Cemaat-i İslâmi üyeleriyle birlikte dönemin İslâm alimleri ayrılmaya karşı durmuşlardı. O dönemin gazete ve dergilerinde yayınlanan meşhur sloganlarda Müslümanlar, "daha çok birlik olmak yerine niye daha ufak parçalara bölünüyoruz" diye sloganlarla ayrılmaya karşı durmuşlardır. Gulam Azam; "Eğer Hindistan'ın desteği ile bağımsızlığımızı kazanırsak ileride tamamen Hindistan tarafından yönetileceğiz." demiş ve bugün bu cümlesinin haklılığı tüm dünyaca görülmüştür.
Cemaat-i İslâmi, iç savaş sırasında ülkenin bağımsızlığına "Durum şimdikinden iyi olmaz, aksine daha da fakirleşiriz" diyerek karşı çıkmıştır. "Müslümanların birbiriyle savaşmasının haram olduğu" gerekçesiyle hem Pakistan'a hem de Bangladeş'e ciddi uyarılarda bulunmuştur. Ancak bağımsızlık karşıtı bir fikriyata sahip olmasına rağmen Cemaat-i İslâmi, Pakistan ordusunun yaptığı uygulamalara hiçbir zaman onay vermemiş ve karşı durmuştur. Bu doğrultuda Cemaat-i İslâmi'nin lider kadrosundan gençlik yapılanmasına kadar "silahlı faaliyetleri olmadığına dair" defalarca açıklamalar yapılmıştır. Nitekim Cemaati İslâmi kurulduğu günden bu yana hiçbir silahlı eylemin tarafı olmamış ve şiddete karşı mücadele etmiş bir parti olmasına rağmen Bangladeş'te siyasi iktidara hâkim laik grup tarafından baskı altında tutulmuştur.
1980 yıllarından sonra baskılar gittikçe artarak işkenceler, hapse atılmalar ve parti üyelerinin evlerine yapılan polis baskınlarıyla artarak devam etmiş ve nihayetinde asılarak idam etme noktasına ulaşılmıştır. Bangladeş'in CHP'si olan iktidardaki Awami Partisi'nin lideri Şeyh Hasina daha önce birlikte hükümet kurduğunu unuttuğu Cemaat-i İslâmi Partisi'nin liderlerini 'vatana ihanet' iddiasıyla idama mahkûm etmektedir.
Awami Ligi'nin lideri Şeyh Hasina Vecid, bağımsızlık savaşında savaş suçu işleyenlerin yargılanması amacıyla 1973'te babası Mucibur Rahman tarafından çıkarılan Uluslararası Suçlar Mahkemesi Yasası'nda değişikliğe giderek oluşturduğu mahkemeye, bir zamanlar CHP zihniyetinde olduğu gibi, aynı ismi taşıyan Awami Ligi partisinde (Halk Partisi) daha önce görev almış kişileri atamış bu mahkemede tamamen siyasi kararlar alınmıştır.
Yargılama, Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi'nde başlamış, Cemaat liderleri ve Bangladeş Milliyetçi Partisi'nin bazı parlamenterleri 'savaş suçu işlemek' iddiasıyla yargılanmıştır. Bu yargılamaların devam ettiği 1 Ağustos 2013'te Bangladeş Yüksek Mahkemesi, Cemaat-i İslâmi Partisi'ni kapatarak siyaset yasağı getirirken, ulusal ve uluslararası tüm tepkilere rağmen Partinin Genel Sekreter Yardımcısı Abdülkadir Molla, Aralık 2013'te idam edilmiştir.
Mahkemenin 90 yıl hapse mahkûm ettiği Cemaat-i İslâmi'nin 92 yaşındaki lideri Gulam Azam da 23 Ekim 2014'te hapishanede vefat etmiştir.
Genel Sekreter Yardımcısı Muhammed Kamaruzzaman, 11 Nisan 2015'te; Cemaat-i İslâmi Genel Sekreteri Ali İhsan Mücahid ile Bangladeş Milliyetçi Partisi (BNP) Milletvekili Selahattin Kader Çovduri 22 Kasım 2015'te; Azzam'ın ardından partinin liderliğini üstlenen Motiur Rahman Nizami 10 Mayıs 2016'da ve Merkezi Yürütme Kurulu üyesi Mir Kasım Ali de 3 Eylül 2016'da idam edilmişlerdir.
Cemaat-i İslâmi, İslâmi bir yöne sahip olmasının yanı sıra siyasi olarak da hükümet tarafından rakip görüldüğü için Hasina hükümeti tarafından bölgeden uzaklaştırılmak istenmektedir.
Cemaat-i İslâmi bölgenin DNA'larını oluşturuyor. Halkıyla iç içe, İslâmi hassasiyete sahip ve bu hassasiyeti de topluma ve siyasete yansıtmak isteyen bir partidir. Sadece siyasetle uğraşmıyor, eğitimle, halkın sosyal yapısıyla, ihtiyaç içinde olana yardım edilmesiyle bütüncül bir yapısı mevcuttur. Radikal Hinduların bu coğrafyada İslâm'ın bir alternatif olmaktan çıkması için Bangladeş'teki seküler siyasi iktidara lojistik destek sağladığı da ifade edilmektedir. 1971'deki iç savaş üzerinden başlatılan yargılamaların temel sebebinin de Cemaat-i İslâmi'yi zayıflatmak olduğu dile getirilmektedir.
Bangladesh İslâmi Chhatra Shibir (Bangladeş İslâmi Öğrenci Organizasyonu): Cemaat-i İslâmi'nin öğrenci kanadı olan ve Shibir olarak bilinen bu hareket, en büyük öğrenci organizasyonu olup yaklaşık dört milyon öğrenciden oluşmaktadır. Binlerce öğrenci evi ve yetiştirme merkezlerine sahip olan organizasyonun temel amacı, genç öğrencilerin maneviyatını korumak olup maddi anlamda da yoksul öğrenciler için burs sağlamaktadır.
İç savaştan sonra 6 Şubat 1977 yılında Dakka Üniversitesi Merkez Camii'nde kurulmuştur. Birçok üniversite ve kolejde faaliyet yürütmektedir. Gençlerin erkek kanadı 'İslâmi chhatrashibir', kadın kanadı ise 'İslâmi chatrisanstha' olarak isimlendirilmektedir.
Cemaat-i İslâmi üyesi bilim adamı, hatip ve politikacı olan Delwar Hossein Sayeedi bu hareketin ana programını şöyle ifade etmektedir:
1) İslâm'ın mesajını öğrencilere iletmek, İslâmi bilgi edinme ihtiyacını onlara ilham etmek ve tam bir İslâmi sorumluluk duygusunu uyandırmak.
2) İslâmi yaşam biçiminin kurulması mücadelesinde yer almaya hazırlanan bu teşkilat içindeki öğrencileri organize etmek.
3) Gençlerin karakterlerinin İslâmi bilgi ile yoğrulması ve cehalete karşı meydan okuma cesaretine sahip olmaları ve İslâm'ın üstünlüğünün tam manasıyla ortaya konması için gerekli adımları atmak.
4) İdeal vatandaşların yetiştirilmesi amacıyla İslâmi değerler temelinde mevcut eğitim sistemini değiştirmek için mücadele etmek ve onların gerçek sorunlarını çözmelerinde öğrencilere liderlik etmek.
5) Ekonomik sömürü, siyasi baskılar ve kültürel köleliğin tüm formlarından insanların bertaraf edilebilmesi için İslâmi sosyal bir reform getirmek.
Sayeedi, hareketin sloganı ile ilgili olarak da şunları söylemektedir: "Bizim tercih ettiğimiz slogan "Bangladeş'in zenginleşmesi için dürüst, etkili ve yurtsever vatandaşlar yetiştirmek." Bunu seçme nedenimize gelince, bütün toplumlarda sanırım etkili ve dürüst adam çok nadirdir. Bir atasözümüz "Karakteri olmayan kariyerli bir adam, bir aslandan daha tehlikelidir" der. Eğer bir adam etkili olup da dürüst olmazsa insanlık için hiçbir şey yapamaz. Aynı şekilde bugünün dünyasında da gördüğümüz gibi bir adam dürüst olup aksiyoner olmadığında yine insanlık için hiçbir şey yapamaz. İşte malum sebep dolayısı ile bu sloganı seçtik ve yeni bir dünya düzeni kurmak için çalışıyoruz."
Hifazat el-İslâm: İslâm'ın hamiliği adıyla Allama Ahmad Şafi tarafından kurulan, medrese öğrenci ve öğretmenlerinden oluşan ve merkezi Chittagong olan bu hareket 2010 yılında kurulmuştur.
Kendilerini politik değil tamamen dini bir hareket olarak tanımlamakta olan bu hareketin temel talebi seküler kanunların iptal edilip İslâmi kanunların yürürlüğe konulmasıdır.
Bu hareket, 5 Mayıs 2013 tarihinde dine hakaretin suç sayılması amacıyla yüz binlerin katılımıyla gerçekleştirdikleri bir protesto mitinginde hükümet tarafından hunharca bir katliama maruz bırakıldı. Onlarca kişi katledilirken, lideri de tutuklandı. Bütün medya miting alanından kovuldu ve en son cesetleri buldozer ile yerle bir edildi ve çöp toplama araçlarıyla toplatılarak, saklandı ve gömüldü. Bunları haber yapan Diganta TV kanalı ve İslâmic TV kanalının da yayın hakları ellerinden alınarak kapatıldı.
Bangladeş'te İslâm karşıtı blog ve internet sayfalarında İslâm'a ve Hazreti Muhammed'e hakaret içeren yazıların yayımlanması üzerine, İslâmi hareketler Hifazat el-İslâm adı altında bir çatı organizasyon kurarak söz konusu kişilerin kaldırılan 'İslâm karşıtlarının yargılanması' kanununa göre yargılanması için protestolar düzenlemekteydi. Protestoları düzenleyen Hifazat el-İslâm, İslâm karşıtı blogcuların yargılanmasını, anayasadan çıkartılan 'Allah'a iman ve güven' yasasının geri getirilmesini ayrıca daha önce sundukları bazı İslâmi taleplerin yerine getirilmesini istemişti.
Bangladesh Khilafat Andolan (Bangladeş Hilafet Hareketi): Hafezzi Huzur tarafından 1981 yılında başkanlık seçimine aday olarak girdikten ve 3. olduktan sonra kuruldu.
Bangladeş'te devletin yapısında İslâmi kanunların esas alınmasını, Kur'an ve Sünnete dayalı bir hükümet sisteminin tesis edilmesini istemektedir.
İslâmi Andolan Bangladesh (Bangladeş İslâmi Hareketi): Fazlul Karim tarafından 1987 yılında kurulun bu parti, İslâm'a yapılan hakaretlere karşı bazı yaptırımlar uygulanmasını talep etmektedir.
Parti çatısı altında Islami Shashantanra Chhatra Andolan adlı bir öğrenci organizasyonu da mevcuttur.
Bangladesh Islami Front (Bangladeş İslâmi Cephe): Genel başkanlığını M.A Mannan'ın yürüttüğü bu parti, 1990 yılında kurulmuştur.
Parti, sünni sufizm ve hukuk alanında faaliyet yürüten dört okula sahip olup aşırılığa karşı bir anlayışa sahip olduklarını iddia etmektedirler.
Bangladesh Khilafat Majlis (Bangladeş Hilafet Meclisi): İslâmi bir devlet kurmak için çalışan bu parti 1989 yılında Maulana Abdul Gaffar tarafından kuruldu.
Cemaat-i İslâmi ile kıyaslandığında daha küçük bir parti olmasına rağmen takipçileri arasında eğitimli ve entelektüel Müslümanların daha yoğun olduğu bir parti durumundadır.
Sonuç ve değerlendirme
Bangladeş, 170 milyonu aşan nüfusuyla hem ekonomik hem de siyasi anlamda birçok sıkıntı ve çalkantılar yaşamaktadır.
1971 yılında yaşanan bağımsızlık iç savaşı sonucu ülke, Pakistan'dan ayrılması ile birlikte, hiçbir zaman huzur ve refaha kavuşabilmiş değildir.
Hindistan'ın da kışkırtmaları sonucu gerçekleşen ayrılık süreci ile birlikte seküler ve laik bir azınlığın ülkeye hükmetmesi ve her geçen gün Hindistan'ın ülke üzerindeki etkisini arttırması, problemleri daha da derinleştirmektedir. Bu durumlar sonucunda ülkede muhaliflere yönelik baskılar her geçen gün artmakta, tutuklama, işkence ve idamlar birbirini izlemektedir. Ülkedeki en önemli muhalif hareket olan Cemaat-i İslâmi'ye yönelik hiçbir hukuki dayanağı olmayan bağımsızlık karşıtlığı suçlamaları, sürekli bir baskı aracına dönüşmektedir.
Bangladeş'te Cemaat-i İslâmî karşıtlığı, uluslararası sistemin İslâm karşıtı girişimlerinin bir kesiti olarak düşünülmelidir. İslâm dünyasında hâlen iktidarda kalan nadir ulusalcı partilerden olan Awami Partisi, başta Hindistan olmak üzere dış destekle ayakta durmakta, Batı'nın "değerler bazında" müttefiki olarak görülmektedir.
Ülkenin Pakistan'dan ayrılma mücadelesinde Cemaat-i İslâmi Müslümanların birliğini esas alarak parçalanmayı değil, bütün olmayı savunmuştur. Ülkeyi daha fazla Hindistan'ın etkisine sokacağı, ülkenin gelişimine olumsuz etki edeceği ve bu nedenle fayda yerine kesinlikle zarar getireceği düşüncesiyle ayrılığı desteklemediği gibi, hiçbir zaman Pakistan ordusunu da desteklememiş ve yapılan haksızlıkları eleştirmiştir.
Cemaat-i İslâmi'nin geniş potansiyeli ile siyaset alanında boy göstermesi sonucunda emperyalist güçler, yerli işbirlikçiler aracılığıyla hukuktan yoksun suçlama ve yargılamalarla Hint alt kıtasında büyük bir İslâmi hareketi durdurmak ve tasfiye etmek istemektedirler. Ulusalcı sosyalist parti Awami Partisi kullanılarak yapılan tüm baskı, sindirme ve idamların temel sebebi budur.
(NOT: SDAM'ın analizi, laik rejimin 5 Ağustos 2024'te halk tarafından devrilmesinden önce yayımlanmıştır.) (İLKHA)