Bangladeş'te 1 Temmuz'da başlayan protestolar, ülke genelinde büyük bir halk hareketine dönüştü. Halkın direnişine daha fazla dayanamayan Şeyh Hasina Vecid, en büyük müttefiki olan Hindistan'a kaçtı.
Yaşanan gelişme sonrasında ülkede birçok noktada halk sokakta tatlı dağıtarak durumu kutlarken budan sonra ülkede yaşanabilecek gelişmeler ise dünya kamuoyu tarafından merakla takip ediliyor.
"Yaşanalar aslında Şeyh Hasina diktatörlüğünün net bir fotoğrafıydı"
Şeyh Hasina'nın ülkeden kaçması, Cemaati İslami'nin ülkedeki tutumu ile ilgili İLKHA muhabirine konuşan HÜDA PAR Genel İdare Üyesi Hasan Sabaz, "Bangladeş'te yaşananlar dünya kamuoyunun gündemine geldiğinde birçok insanda şaşkınlık belirtileri oldu. Aslında iki olaydan ötürü Bangladeş olaylarını uzun süredir takip ediyoruz. Birincisi; Arakanlı mazlumların Bangladeş'e gitmesi, Şeyh Hasina hükümetinin bu konudaki olumsuz tavrı dünyanın dikkatini çekti. Öte taraftan Bangladeş'te çok önemli bir hareket olan Cemaati İslami'nin yönetici kadrolarının bir kısmının yargılanması ve uyduruk gerekçelerle yargılanmaları, bir kısmının idam edilmesi, 91 yaşındaki cemaat liderinin zindanda vefat etmesi önemli gelişmelerdi. Yaşanalar aslında Şeyh Hasina diktatörlüğünün net bir fotoğrafıydı." dedi.
"Hindistan'ın desteği ve general Şhad'ın darbesiyle Hasina hükümetin başına getirildi"
Sabaz, "Şeyh Hasina, bir tür intikam politikası takip ediyordu. Bangladeş'i takip edenler bilir. Şeyh Hasina'nın babası Mucibur Rahman, Bangladeş ile Pakistan'ın ayrılmasında Bangladeş'in kurucu lideri kabul ediliyordu. Kurduğu 'Bangladeş Avami Birliği' isimli parti, Pakistan'daki 'Awami League' ile hemen hemen aynıydı. Belli aralıklarla laik, sosyalist olduğunu dile getirmiş bir hareketti. Büyük oranda Hindistan'ın desteğine sahip, uluslararası sistem içerisinde İngilizlerle ilişkilerinin güçlü olan bir şahıstı. Bu da Bangladeş'in inanç ve siyasi yapısıyla belli bir süre çekişti. Nitekim Muciburrahman ve çevresindeki birçok kişi askeri darbe ile idam edildi. Darbeyi yapan Ziyaur Rahman'dı. Bu arada Şeyh Hasina, uzun bir süre sonra özellikle Hindistan'ın ve diğer yabancı ülkelerin desteğiyle general Şhad'ın darbesi sonrası tekrar Bangladeş'e dönmesi, siyasete sokulması ve ülkenin başına getirilmesi gibi bir süreç işlendi." diye konuştu.
Yaşanan gelişmeler Hasina hükümetinin baskısının bir sonucu
Şeyh Hasina'nın yönetime seçimle geldiğini ancak seçime katılma oranı son derece düşük olduğunu aktaran Sabaz, "Normal şartlarda yüzde 40-50 oranında oy aldı gibi görülüyor ama seçime katılım oranı yüzde 20 civarında. Bu anlamda çok düşük bir oy oranı var. Çok da halka dayanmayan, solcu, laik bir tabakaya dayanan bürokratik etki ve askeriyenin desteğiyle sistemi tam bir diktatörlüğe dönüştürdü. Açıkça ifade etmese de desteğini ifadede eden görüntülerlerken dolayı sistemi tam bir diktatör sisteme dönüştü. Bangladeş'in, Pakistan'da ayrılma sürecinde Cemaati İslami'nin bir tutumu vardı. Cemaati İslami, 'yeni bir ayrılığa ihtiyacımız yok, biz Müslümanların birleşmesi tarafındayız' demelerine, bu konuda herhangi bir silahlı çatışma söz konusu olmamasına rağmen Şeyh Hasina eski dosyaları açtı ve o dönemde 'biz ayrılığa karşıyız' diyenleri Pakistan ordusu ile beraber Bangladeş'te katliam yapmak ile suçladı. Cemaati İslami'nin lider kadrosunun büyük bir kısmını astı. Bunların içerisinde Abdülkadir Molla, Mütiur Rahman, Qamaruz Zaman gibi önemli isimler vardı. Bunlar sadece Bangladeş'te değil İslam dünyasında bilinen, eserleri olan alim ve siyasi kişiliklerdi. Bunların bir kısmı idam edildi, bir kısmi ise zindanlara atıldı. Bu da Bangladeş'teki terör rejiminin bu şekilde devam etmesini beraberinde getirdi. En son şey ise güya Bangladeş'in kuruluşunda rol alan kişilerin ailelerine ve çocuklarına kontenjan ayrılması gibi bir siyaset güttüler. Bu da Bangladeş'te tepkilere neden oldu. Büyük oranda öğrenci hareketleri olarak kendini gösterdi. Ancak şu an görülüyor ki Cemaati İslami'nin gençlik kadrolarının etkisi var. Gençler yönetimi devirip Dakka'da başkanlık sarayına girdiler. Şeyh Hasina, bunun karşısında askeriyeden de yeterince desteği bulamayınca, en büyük müttefiki olan Hindistan'a kaçtı." şeklinde konuştu.
"Umarız bu süreç Hasina'nın izlerini siler ve Bangladeş halkı rahat bir nefes alır"
Yaşanan sürecin dikkat ile takip edilmesi gerektiğini vurgulayan Sabaz, son olarak şu ifadeleri kullandı:
"1-2 gündür özellikle dikkat ediyorum. Cemaati İslami'den gelen mesajlar son derece olumlu mesajlar. Şu anki lider Şefikur Rahman'ın yaptığı açıklamalar var. Özellikle bütün elemanlarına ülke de kaos oluşmasın diye farklı din ve inançlarda bulunan kimselerin mekânlarına, iş yerlerine zarar gelmesin diye her cemaat görevlisinin bir tür bekçi görevini görmesini istedi. Dünden beri haberleri takip ediyoruz. Cemaati İslami üyeleri sokakta bekçi görevi görüyor. Bu kaos taraftarı olan kesimlerin herhangi bir kargaşaya sebebiyet vermemesi için ciddi önlemler alıyorlar. Şu anda beklenen bir geçici hükümetin kurulması. Cemaati İslamiden yapılan açıklamalar da bu şekilde. Şefikur Rahman'ın 'bu süreci güzel bir şeklide atlatalım' şeklinde acıkmaları var. Bangladeş'teki diğer gruplar da bu diktatörden kurtuldukları için seviniyorlar. Bangladeş'ten gelen haberle bu yönde. Bangladeş'in her tarafından tatlı dağıtıyorlar. Umuyoruz ki bu süreç şeyh Hasina'nın getirmiş olduğu tahribatı kısa süre içerisinde temizler ve Bangladeş halkı biraz daha rahat bir nefes alır." (İLKHA)