Bipolar bozukluk, ataklar dışında kişinin normal hayatını sürdürebildiği bir hastalıktır. Tedavi süresinde amaç atakların önceden oluşmasını engellemektir. Hastalık her yaşta görülebilir ancak 10’lu yaşların sonu, 20’li yaşların başlarında genellikle başlamaktadır. Kadın ve erkekte eşit oranda görülmektedir.
Geçirilen yoğun ve stresli dönemler, cinsel ve duygusal bir istismar, yakın birisinin kaybı ya da beyin travmaları tetikleyici faktörler arasında yer alır. Uykusuzluk, çocukluk çağındaki dikkat eksikliği ve hiperaktivite, beyinde kimyasal dengesizliklerin olması durumlarında risk daha yüksektir.
Kişilerde en çok bipolar bozukluk mani dönemde belirti vermekte ve kişide geri dönüşü olmayan sonuçlara sebep olabilmektedir.
Klinik Psikolog Tülinay Seçkin, bipolar bozukluk ve mani dönem hakkında bilgi verdi.
Uzman yardımı çok önemli
Seçkin, "Bipolar, diğer adıyla iki uçlu duygu durum bozukluğu kişinin duygu durumu başta olmak üzere; sosyal ve kişisel hayatındaki aktivitelerinde bozulmalara neden olan bir psikolojik hastalıktır. DSM-5’ e göre bipolar bozukluğun 3 tipi bulunmaktadır. Bipolar-1 bozukluk, bipolar-2 bozukluk ve siklotimi bozukluk olarak 3 gruba ayırılabilmektedir. Bipolar-1 bozukluk genellikle hasta manik bir dönem geçirirse tanı olarak konur. Bu tanı, hastanın hayatı boyunca manik, hipomanik, depresif ya da karma dönemler geçirebileceğini, bu dönemlerin süresinin belirsiz aralarla tekrarlayacağını gösterebilmektedir." dedi.
Bipolar-2 bozuklukta yalnızca manik depresif ve hipomanik dönemlerin geçirildiğini belirten Seçkin, "Mani ve karma nöbetler bulunmamaktadır. Siklotimide ise hasta, hipomanik ve majör depresif boyuta ulaşmayan daha hafif depresif belirtiler gösterir ancak bunlar sürekli yineler, hastanın normal kaldığı dönemler ya yoktur ya da iki aylık süreyi geçmemektedir. Mani döneminde, taşkın ya da asabi duygu durumu, enerji ve etkinliklerinde artma, hızlı ve basınçlı konuşma, hızlı uçuşan düşünceler, uyku azlığı, öz güvende artış, dikkat dağınıklığı, alkol ve madde kullanımı, kontrolsüz para harcama gibi belirtiler gösterilmektedir. Depresif ve çökkünlük döneminde ise yukarıdaki belirtilerin tam tersini gösterilebilmektedir. Depresif dönemde hastada mutsuzluk, karamsarlık, öz güvende azalma, değersiz hissetme, abartılı suçluluk veya pişmanlık duyguları, yaptığı işlerden zevk alamama, uykusuzluk gibi değişiklikler, ölüm ve intihar düşünceleri görülebilmektedir. Karma dönem ise manik ve depresif belirtilerin karışık bulunduğu dönemdir. Örneğin hasta çok konuşup düşünce uçuşması yaşarken, bunun yanında suçluluk ve öz kıyım düşünceleri de bulunabilmektedir." diye konuştu.
Mani dönemde oluşan belirtiler
Mani döneminde yoğun ve taşkın bir duygu ya da asabiyetin diğer belirtilere eşlik ettiğini ifade eden Seçkin, şunları ekledi:
"Uçuşan düşünceler, yüksek sesle sürekli akışkan açıklamalar, zaman zaman sözcük oyunları, şakalar, kafiyeli konuşmalarla birlikte kendine aşırı bir güven, aşırı konuşkan olma, konudan konuya hızlı geçme, aşırı harcamalar ve dikkatsiz araba kullanımı, aşırı enerjik olma ve hızlı bir şekilde öfkelenme gibi belirtiler görülür. Aile öyküsünde bipolar bozukluk olması, özellikle ebeveynlerin 21 yaş öncesi bipolar bozukluk tanısı alması, genetik faktörler, uyarıcı maddelerin kullanılması, yoğun stres bipolar bozukluğu tetiklemektedir.
Duygu durum dengeleyici ilaçlar bu açıdan önemlidir. Atak dönemlerinde eğer depresif dönemdeyse hasta genellikle anti depresanlarla duygu durum düzenleyici ilaçlarla tedavi sağlayabilir, manik dönemde psikotik belirtiler varsa antipsikotik ilaçlardan yararlanılmaktadır. Buna ek olarak hasta bilişsel davranışçı terapinin psikoeğitiminden faydalanabilmektedir. Psikoeğitim içeriği, hastanın sorun çözme, işlevsellik kazanma ve duygu durumu ölçümü üzerine etkili olmaktadır. İntihar oranlarının riski de bu dönemde yüksektir. Ataklar en az 1 yıl süren iş kaybına ve işlevsel bozulmalara yol açabilir. Bipolar bozuklukta kişinin ailesinin ve yakınlarının desteği çok önemlidir."
Bipolar bozukluğu önlemek için bu noktalar önemli
Seçkin, şu tavsiyelerde bulundu: "Stresli ortamlardan uzak durulmalı, düzenli ve yeterli uyku uyunmalı, düzenli olarak egzersizler yapılmalı, öfke kontrolüne dair egzersizler öğrenilmeli, sağlıklı ve dengeli bir beslenme düzeni oluşturulmalı, alkolden uzak durulmalıdır. Hastalık genel olarak tekrarlayıcı bir hastalıktır. Koruyucu ilaçların uzun süre kullanılması ve hastalık hakkında hastanın bilgi sahibi olması gerekmektedir. Tekrarlayan ataklarında hastanın doktora başvurması, hastalığın gidişatını olumlu yönde etkilemektedir." (İLKHA)