Yazar Önder: Karbon ayak izi bizim etrafımızı kilitleyen dijital kölelik sistemidir

Yazar Ali Osman Önder, son dönemde gündeme gelen “karbon ayak izi” tartışması ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.

Ekleme: 26.06.2024 15:25:07 / Güncelleme: 26.06.2024 15:26:57 / Röportaj / İstanbul Haberleri
Destek için 

‘Karbon ayak izi’ bir kişinin bir yılda tabiata salınmasına vesile olduğu karbondioksit miktarını ifade etmektedir. Karbonla ilgili olarak yiyecekler, giyecekler, seyahatler, özel araçlar, uçak yolculukları, toplu taşım, doğal gaz, petrol ve kömür tüketimleri gibi bölümler ölçü alınmaktadır.

Araştırmacı-Yazar Ali Osman Önder, karbon ayak izi ile alakalı İLKHA muhabirine önemli değerlendirmelerde bulundu.

Karbon ayak izi nedir?

Karbon ayak izini hem Türkiye'de hem de dünyada ilerleyen dönemde birçok insanın başına gelebilecek en büyük tehlikelerden biri olarak tanımlayan Önder, “Karbon ayak izi; insanın ve canlı türlerinin yaşam alanlarının tamamıyla oluşturmuş olduğu karbondioksit üzerinden ölçülen bir tanımlama olarak ifade ediliyor. Peki karbon ayak işiyle amaçlanan nedir? Aslında bizim önümüzde çıkan karbon ayakkabıyla alakalı dayatma ve gerekçe şu; Paris İklim Anlaşması sözde küresel sıcaklık artışını bir buçuk santigrat dereceye sabitlemek. Peki bu sabitleme nasıl olacak? Yani sıcaklığı nasıl sabitleyeceksiniz? Bunun bir düğmesi mi var, başlat ya da sonlandır diye bir mekanizması mı var? Hayır yok. Onların gerekçeleri yani bize bunu hayatımıza dikta etmeye çalışanların gerekçeleri şu; insan hareketlerinin azaltılması. Peki burada insan hareketlerinin azaltılması derken, insan nüfusunun azaltılması mı yoksa insanın yaşam alanlarının kısıtlanması mı? İki unsur da var burada. Dünyada kaynakların yetmediğine dair bir ifadeyle karşımıza geliyorlar. Kaynaklar herkese yetiyor. Bize karbon ayak izi diyenler, bize karbon emisyonlarının azaltılması gerektiğini söyleyenler aslında en çok israfı yapanlar, en çok harcama yapanlar, en çok seyahat anlamında; jetleriyle, uçaklarıyla, lüks arabalarıyla, vapurlarıyla, yatlarıyla, katlarıyla en çok imkanlara sahip olanlar. Fakir bir insan ya da orta halli bir insan ya da geçimiyle hayatta duran bir insan karbon emisyonuyla zengin ve ultra lüks yaşayan ‘elitler’ adını veren kişilerin karbon emisyonları arasında israfsal manada bakıyorsak uçurum kadar fark var.” dedi.

“Karbon ayak izinin azaltılması, emisyonun düşürülmesi insan hareketlerinin, insan nefesinin dahi yasaklanması demektir”

Önder, “Karbon ayak izinin etrafındaki şemalar, insanın etrafını süsleyen; su, emisyon, elektrik, ulaşım, basım, atık, geri dönüşüm, gaz, yakıt, kişisel tüketimdir. Bunların tamamı karbon ayak izidir. Bu karbon ayak izinin azaltılması, emisyonun düşürülmesi insan hareketlerinin, insan nefesinin dahi yasaklanması demektir. Yani karbon ayak izi bizim etrafımızı kilitleyen, baskı altına alan, dijital kölelik sistemidir. Karbon ayak izine uymayan bir insan cezaya tabi olabilecek. Karbon ayak izine uyum sağlamayan bir insanın sosyal puanlama sisteminden kredisi düşürülebilecek.” diye konuştu.

“Karbon ayak izinde hayvanlarla alakalı durum şu; hayvanların yok edilerek yapay ete geçilmesi”

Yakın zamanda su kısıtlamalarının gelebileceği iddiasında bulunan Önder, “Çünkü su karbon ayak izi oluşturuyor. Karbon ayak izinde alt dallar var. Nedir o alt dalları? Bugün orman yangınları, buğday yangınları neden yaz sezonu açıldı andan itibaren son üç yıldır tavan yapıyor? Neden son üç yıldır hayvanlarda ciddi bir değişim var, saldırganlaşıyor veya toplu ölümlere sebebiyet veriyor? Bunların tamamı karbon ayak izidir. Çünkü sahte, suni ve yapay bir döneme geçiyoruz. Karbon ayak izinde hayvanlarla alakalı durum şu; hayvanların yok edilerek yapay ete geçilmesi. Ormanların yok edilerek, ormansız bir dünyaya geçilmesi. Buğdayların yok edilerek buğdaysız ve pirinç tarlalarının üretilemez hale gelmesidir. Paris İklim Anlaşması, 6 Ekim 2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne getirildiği zaman, Çevre Komisyonu Başkanlığında sunulduğu zaman beşinci sayfasında raporda ne yazıyor biliyor musunuz? Çok enteresandır, pirinç tarlalarının emisyon bıraktığı ve aşırı su kullanımına sebebiyet verdiği aynı şekilde buğdayların da artık insanların hayatı çıkması gerektiği ve geleceğin gıdası olarak da böceklerin, cırcır böceklerinin, hamam böceklerinin, tırtılların ve türevlerinin hatta insan etinin dahi gündeme gelebileceği bir durum. Avrupa Komisyonu geleceğin gıdası olarak böcek tüketimini onayladı. 2025’ten sonra insanlar; peynir, süt, tereyağı, balık, tavuk, et türü, bitki türü, maydanoz, roka, marul, aklınıza ne geliyorsa, bunları hayatınızdan çekecekler. Bunların yapay ve sahte olanları gelecek. Karbon ayak izinin alt dalları var, o alt dalları içerisinde yer alanlar; bir tarım arazisi ayak izi, iki ormancılık sahası ayak izi, üç balıkçılık sahası ayak izi, kümes hayvanları ayak izi ve pati ayak izi. Bu ayak izlerinin tamamı azaltılmasıyla alakalı bir durum. Ormansız, topraksız, karbonsuz dünya dedikleri ‘tek dünya devleti’dir. Tek dünya devleti demek, küresel sistemin 2030’da taçlandıracağı ve sahte bir mesih ilan ederek kendilerinin ritüellerine uygun bir yeni dünya düzenidir.” diye belirtti.

“Gerçekten iyiliğimizi düşünselerdi; bugün Irak'ta, Filistin'de Gazze'de, Doğu Türkistan'da insanlar katledilmezdi”

"Emisyonun azaltılması, karbon emisyonunun azaltılması demek, insan nüfusunun azaltılması demektir." şeklinde konuşmasını sürdüren Önder, “Çünkü emisyon biziz, karbon biziz. Hayatta her şey karbondur. Karbonsuz hayat olmaz. Karbonu hayattan çekerseniz dünyanın ve insanların fişini çekmiş olursunuz. Dünyanın dengesiyle oynamış olursunuz ve dünyanın dengesini bozmuş olursunuz. Bu iyi bir şey değil ama iyi bir şeymiş gibi lanse edecekler. Sahte bir cennet sunacaklar, bize iyiliği vaat edenler aslında bize bu imkânı bu baskıları yaşatanlar ve dayatanlar. Bizim iyiliğimizi düşünmüyorlar. Gerçekten düşünselerdi dünyada bugüne kadar bir tek aç insan yatağa girmezdi. Gerçekten iyiliğimizi düşünselerdi; bugün Irak'ta bir buçuk milyon insan katledilmezdi. Filistin'de Gazze'de, Doğu Türkistan'da insanlar katledilmezdi. Bugün gerçekten bizi düşünüyor olsalardı orman yangınlarına, buğday yangınlarına bile bile göz göre göre yıllarca bu durumun yaşandığını göre göre asla ama asla müsaade etmezlerdi. Bunların hepsi bir plan dahilinde bu planları bilmeli, görmeli. Kovid bir tiyatroydu, Kovid bir fragmandı; iklim ise filmin başladığı yerdir.” ifadelerini kullandı. (İLKHA)