Yazar Gülcemal: Dini değerleri çocuklarımızın kalbine sevdirerek yerleştirmeliyiz

Ebeveynlerin çocuklarla iletişim bağlarının çok güçlü olması gerektiğini ve kalplerine ilk önce sevgiyi ekmeleri gerektiğini belirten Yazar Merve Gülcemal, Hazreti Peygamberin ve İslami değerlerin, çocukların kalbine sevgiyle yerleştirildiğinde bugün yaşanan sıkıntıların hiçbirinin yaşanmayacağını söyledi.

Ekleme: 24.06.2024 17:15:04 / Güncelleme: 24.06.2024 17:17:23 / Röportaj / Malatya Haberleri
Destek için 

Çocuk eğitimi üzerine birçok eseri bulunan Yazar Merve Gülcemal, ebeveynlerin çocuklarını yetiştirirken nelere dikkat etmeleri gerektiği ile ilgili İLKHA muhabirine önemli açıklamalarda bulundu.

"Gazze'yi kurtarabilmemiz için önce kendimizi, neslimizi kurtarmamız gerekiyor"

Müslümanların çocuklarının da Gazze'deki çocuklar gibi vatanını, değerlerini, ailesini savunan çocuklar olmasını istediğini belirten Yazar Merve Gülcemal, "Metanetli, sabırlı, güçlü, tevekkülleri yüksek böyle onurlu gururlu dik duruşlu gençler yetiştirelim istiyoruz. Bir yandan da Gazze'yi koruyalım, kurtaralım istiyoruz. Tüm bunların olabilmesi ve Gazze'yi kurtarabilmemiz için önce kendimizi, neslimizi kurtarmamız ve öyle yeni bir nesil inşa etmemiz gerekiyor" diye konuştu.

"Kudüs'ün fatihi Selahattin Eyyubi, bizlere bu yolu göstermiştir"

Kudüs'ün fatihi Selahattin Eyyubi'nin bizlere bu yolu gösterdiğini kaydeden Yazar Gülcemal, "Kudüs'ün fatihi Selahattin Eyyubi'ye Cuma hutbesinde bir genç diyorki: 'Selahattin, Kudüs deyip duruyorsun. Fetih deyip duruyorsun. Bak bu kadar kalabalık bir cemaatiz. Aç kapıları gidelim, Kudüs'ü fethedelim.' Selahaddin Eyyubi gence 'sakin ol' diyor. Ertesi gün sabah namazına giden Selahaddin Eyyubi o genci göremiyor. O genç nerede? diye sorduğunda cemaattekiler, o gencin sadece Cuma namazlarında cemaate katıldığını söylüyor. Bunun üzerine Selahattin Eyyubi hiç unutmamamız gereken bir söz söylüyor. Ne zaman ki biz cuma namazı gibi sabah namazlarında camileri doldurduğumuzda, o zaman Kudüs'ü fethetmek bize nasip olacak. Bunun üzerine Kudüs'ün fethinin planına namaz eğitimini alıyor. Halkın namaz eğitimini gerçekleştiriyor. Ondan sonra Kudüs'ü fethetmek nasip oluyor" diye aktardı.

"Peygamber Efendimizinin sevgisini çocuklarımızın kalbine yerleştirsek, bu sıkıntıların hiçbirisi kalmaz"

Namaz eğitiminin aslında ahlak eğitimi olduğuna vurgu yapan Gülcemal, şöyle devam etti:  "Namazı da öyle kılmalıyız ki, namaz bizi kılmalı. Namaz bizi ahlak, vicdan sahibi kılmalı. Bizim namazla ahlaklanan halimizi gören evladımız, 'ben de namaz kılmalıyım. Namaz kılan bir insan böyle oluyorsa ben de böyle bir insan olmalıyım' demeli. Bizi gören komşumuz 'böyle bir teyze, böyle bir abla, böyle bir abi namazdan etkileniyorsa, İslam ahlakından dolayı böyle ise ben de böyle olmalıyım' demeli. Aslında biz olacağız ki onlar da olsunlar. Ben namazımı kılacağım ki namaz kıl dediğimde sözümün tesiri olsun. Ben güzel ahlaklı olacağım. Allah'ı seveceğim, peygamberimi seveceğim ki evladım da benim halimle hâllensin. Yani çocuklarımızı kurtarmak istiyorsak, dünyayı kurtarmak istiyorsak önce kendi kulluğumuzu kurtaralım. Sonra da evlatlarımızın kalbine değerlerimizi sevgiyle inşallah inşa edelim. Biz Peygamber Efendimizi (Sallallahu Aleyhi Vesellem) o kalbe sokarsak efendimiz zaten dünyadaki en nadide insandır. Onun gibi bir insan olmak için çabalandığında o zaman Allah'ın izniyle bu sıkıntıların hiçbirisi kalmaz."

"Peygamber Efendimiz 7 yaşından önce çocukların kalbine ilk olarak sevgi ekti"

Çocukların namaz kılacakları yaşa da değinen Yazar Gülcemal, "Çocuk 7 yaşına geldiğinde tuşa basacağım da namaza başlayacak değil. Peygamber Efendimiz 7 yaşından önce ne yaptı oraya da bakmak lazım. İlk önce kalplere sevgi ekti. Yani o çocuk camiye geldiğinde ayaklarının arasından geçmek istediğinde bacağını açıp müsaade eden bir peygamberden bahsediyoruz. 'Sen ne yapıyorsun deyip' kızmadı. Sırtına çıkan torunlarına kızmadı. Sırtından aşağıya atmadı. Sırttan inmesini bekledi ve namaza bu şekilde devam etti. Arkada ağlayan bebek olduğunu duyunca namazı olan vaktinden daha kısa tuttu. Yani çocukların kalbine sevgiyi ektikten ve kendisi de o kalplere girdikten sonra 7 yaşında namaz kılmayı öğretmemiz gerektiğini söyledi. Biz çok acele ediyoruz. Ve aslında Peygamber efendimizi anladığımızı zannedip anlamıyoruz. Ona baksak onun olayı sevgi ve güvendi. Biz bunları yapıp ondan sonra yapabiliriz. Şimdi biz kızlarımızı diyoruz ki ergenlik çağına girdin başını ört. O yaşa kadar ne dedin kızına? Kızın Namaz kıldığı zaman nasıl güzel oldu benim kızım. Evladımıza tesettürü güzelle dik mi? Biz bunları yapmıyoruz. Sonra diyoruz ki, hadi bakalım başını ört. Ama Peygamber Efendimiz ilk önce hepsini kalplere ekti. Ondan sonra emretti. Bizim de yapmamız gereken usul bu" ifadelerini kullandı.

"Biz çocuklarımızın kalplerine girmez isek başkaları girer"

Yazar Gülcemal, "Peygamber Efendimiz, çocuğu olan onunla çocuklaşsın demiş. İlk önce karşımızda bir çocuğun olduğunu bileceğiz. Korkutarak değil, öncelikle sevdirerek dini değerleri kalbine yerleştireceğiz. Onunla oyunlar oynayacağız, kalbine gireceğiz. Onunla çok güzel bir şekilde bağ kurmalıyız. Çünkü biz kalbine giremez isek anlattıklarımız da kalbine giremez. Biz çocuklarımızın kalplerine girmezsek o boşluklar mutlaka dolar. Çünkü hayat boşluk kabul etmez. Başkaları o çocukların kalbine girer. O yüzden iletişimimizin, bağımızın çok güçlü olması lazım" tavsiyesinde bulundu.

"Yaptıkları hatalardan dolayı da evlatlarımızla aramıza duvar örmeyeceğiz"

Yaptıkları hatalardan dolayı çocuklarla aralarına duvar örülmemesi gerektiği uyarısında bulunan Gülcemal, "Ben en çok bunu görüyorum. Ergenler hata yapıyor. Aileler evlatlarıyla küsüyorlar. Hayır. Ben küsersem, duvar çekersem o hataları öğrendiğin yerlere git demiş olurum. O kişilerle beraber ol demiş olurum" dedi.

"Mekke dönemine baktığımızda 10 yıl iman ayetleri geldi, sonra kurallar geldi"

Çocukların eğitiminde ailenin yanı sıra çevreninde çok ehemmiyet arz ettiğine dikkat çeken Gülcemal, sözlerini şöyle sürdürdü: "İmam hatibe gönderdim, Kur'an kursuna gönderdim, umduğum çevreyi bulamadım. Bu bir bahane değil. Elbette bizim imam hatiplerimiz, Kur'an kurslarımız çok güzel. Ama orada da farklı çocuklar olabilir. Zorlanan çocuklar olabilir. Benim yapmam gereken şey oraya gönderip rahat etmek değil. Kendi ellerimle bir çevre inşa etmek. Hafta içi akşamları, hafta sonları benim gibi ailelerle çocuğumu bir araya getirmem gerekir. Ama bunu şöyle değil. Hadi Kur'an dersi. Hayır. Hadi çocuklar sinemaya gidiyoruz deyip sinemadan sonra arada çocuklar burada mescit var namazımızı kılalım diyeyim. Namazdan sonra Kur'an'la ilgili bir güzel cümle söyleyip bu şekilde onlarla bağ kurduktan sonra Kur'an dersine de gelirler. Bizim bu yolları öğrenmemiz lazım. Yani tıpkı İslam'ın gelişinde olduğu gibi. Peygamber efendimiz ilk önce kalplere girdi. Mekke'deki döneme bakalım. On yıl iman ayetleri geldi. Sonra kurallar geldi. Medine'ye geçildikten sonra rahata geçildikten kalpler bir kıvama geldikten sonra yapmanız gereken tam olarak bu aslında. Ve kardeşlik. Allah Resulü bizi sürekli niye camilere cemaate çağırıyor? Kardeşliğimizi bilelim. Güçlü hissedelim diye. Bizim, bizim gibilere ihtiyacımız var. İnsan su misali girdiği kabın şeklini alır. Bizim iyi arkadaşları, iyi dostlukları, iyi insanlarla beraber olmaya ihtiyacımız var."

"Çocuklarımıza karşı kaba ve katı kalpli olmayalım yoksa onları kaybederiz"

"Bu çocuklar nereye gidiyor? demek yerine bu çocukların nereye gittiğini ayeti kerimenin bize söylediğini fark etsinler." diyerek devam eden Gülcemal, "Allah'u Teâla Ali İmran süresinde Peygamber efendimize hitaben 'Eğer sen kaba ve katı kalpli olsaydın etrafından dağılıp giderlerdi' diye buyuruyor. Kaba ve katı kalpli olursak, İslamiyet'i bu şekilde anlatmaya kalkarsak ya da çocuğumuzun nelere maruz kaldığının hiç farkında olmayan bir ebeveyn olursak evladımız zaten gider" uyarısında bulundu.

"Umutsuzluğa da kapılmayalım"

Gülcemal son olarak, "Ama umutsuzluğa da kapılmayalım. Her kul hata eder. Peygamberler dahi günahsızlık sıfatlarını, ismet sıfatına rağmen bize örnek olması için zelleler işlemiştir. Ne yapacağız? Allah'ın rahmetinden umut kesilmez ayetini hatırlayacağız, gayret edeceğiz. Tövbe edeceğiz, Allah'ım ben hata ettim. Beni affet. Evladım ben yanlış yöntemler kullanmışım. Evladımızdan özür dileyeceğiz, sonra da iyileştirmek için çaba sarf edeceğiz inşallah" dedi. (İLKHA)