Klinik Psikolog Aydın: Hayat, sanal mecralarda kendimizi gösterdiğimiz imajlardan ibaret değil!

Üsküdar Üniversitesi Öğretim Üyesi Klinik Psikolog Cumali Aydın, insanların neden sosyal medyada sürekli kendisini paylaşma gereksinimi hissettiği ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.

Ekleme: 21.06.2024 16:25:05 / Güncelleme: 21.06.2024 16:25:41 / Güncel / İstanbul Haberleri
Destek için 

Teknolojinin insan hayatına faydası olduğu kadar maalesef bilinçsiz kullanıldığında ciddi zararları da olabiliyor.

Özellikle gerçek hayatta beklediği ilgi ve değeri görmeyen bireylerin beğenilme arzusunu, sosyal medyada olduğundan farklı görünme çabası ve daha birçok sebep psikolojik sorulara neden olabiliyor.

Günümüzde neredeyse sosyal medya kullanmayan insan yok gibi bir şey cep telefonlarıyla her anımızı kaydediyor, anında paylaşıyor, özel hayatımızı herkese sunuyoruz.   

Kişinin kendisi hakkındaki özel bilgileri yaratabileceği sorunları düşünmeden, çok fazla paylaşmasına "aşırı paylaşım" deniliyor. Bu davranış bazen gündelik hayatın içinde bazen de sosyal medyada kendini gösteriyor.

Üsküdar Üniversitesi Öğretim Üyesi Klinik Psikolog Cumali Aydın, sosyal medyada sıkça paylaşım yapılmasının altındaki sebepler hakkında İLKHA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.

“Etkileşim ve beğenilme olunca beynimizin ödül merkezi harekete geçiyor ve çok yoğun bir şekilde dopamin salgılanıyor”

Klinik Psikolog Cumali Aydın

İnsanların neden sosyal medyada kendisini sürekli paylaşma gereksinimi hissettiği ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Aydın, “Aslında bu durumun bir nedeni yok; bir sürü ilişkilendirilen ya da nedeni olduğu düşünülen sebep ve faktör sayılabiliyor. Birincisi; hepimizin içinde beğenilme, görülme, fark edilme, öne çıkmayla alakalı arzular olabiliyor. Bu arzularımızı gerçekleştirmek için bazı sebeplere sarılabiliyoruz; kimisi için işi olabiliyor, kimisi için eşi, ailesi olabiliyor ya da yaptığı sosyal bir aktivite, sporsal faaliyeti olabiliyor. Aynı şekilde sosyal medya da bu arzuyu gerçekleştirebilmek ve bizim birtakım isteklerimizi doyurabilmek için iyi bir zemin sunabiliyor ve insanlar beğenilmek için ya da o etkileşimi oluşturabilmek için bir şeyler paylaştıkları zaman birincisi beyinlerinde çok yoğun bir haz ve ödül mekanizmasını devreye girme durumu oluyor. Beynimiz bir şeylerden haz aldığı zaman ya da tırnak içinde bir şeyler yapıp işte sosyal medyada olduğu gibi işte etkileşim ve beğenilme olunca beynimizin ödül merkezi harekete geçiyor ve çok yoğun bir şekilde dopamin salgılanıyor. Dopamin salgılandıktan sonra vücudumuz, bu hazın keyfini yaşamaya başlıyor ve tekrardan bu hazzı ve keyfi yaşamak için sosyal medyada paylaşımlarda arttırma ve bu paylaşımların tekrar edildiği görülebiliyor. Yani aslında kişi o hazzı tekrar yaşayabilmek için yoğun bir şekilde sosyal medyada aktif bir şekilde görülebiliyor.” dedi.

“Özellikle günlük hayatta açıktan iletişim kullanmayan, kurmayan kişilerin bu tür eğilimleri daha yoğun kullandığını görüyoruz”

Kişilerde var olan beğenilme arzusuna değinen Aydın, “Şimdi çoğumuzda beğenilmek isteği vardır, insanlar beğensin ve görsün isteği vardır ama bazı insanlarda bu istek çok daha yoğun olabilir. Özellikle beğenilmediğini düşünen ya da tırnak içinde kendini çok beğenen kişiler diğerleri tarafından beğenilmek bu içsel meselelerini başkalar üzerinden halletmek için çok yoğun paylaşımlar yapabilirler. Tekrarlayıcı, sürekli insanlar beni görsün, insanlar beni beğensin, insanlar beni fark etsin ve özellikle narsistik kişilik özellikleri fazla olan yani büyüklenici yani hayran olunmayı ve beğenilmeyi çok isteyen kişiler çok daha yoğun bir şekilde bu paylaşımları sergileyebiliyorlar. Bununla birlikte insanlar dış dünyada yaptıkları rekabeti sosyal medyaya taşıyabiliyorlar. Yani nedir? Çok başarılı bir iş insanı olduğunu göstermek istiyorum ya da başarılı bir öğrenci olduğumu göstermek istiyorum. Aslında normal hayatta da arkadaşlarımla ya da iş arkadaşlarımla rekabetim var onlarla var olan rekabetimi sosyal medyaya taşıyorum ve sürekli yaptığım işlerle alakalı paylaşımlar halinde buluyorum kendimi. Bir şeyler yapmaya çalışıyorum imajını insanların zihninde canlı tutarak o rekabeti canlı tutmak isteyebilir. Yani onların zihninde var olmasını istediği daha doğrusu var olduğunu düşündüğü ya da var olmasını istediği imaja yönelik bir şeyler yapar yani beni çok çalışkan bilsinler, beni çok koşturuyor bilsinler. Annedir, beni çok mutlu bir anne ya da çok iyi bir anne olarak görsünler isteyebilir diğerleri bizi mutsuz düşünmesin ve mutlu görsünler anlayışından ötürü çok yoğun paylaşımlar yapabilir. Kişinin kırıldığı, rahatsız olduğu birisi vardır bir bakarsınız WhatsApp durumlarında sıkça paylaşır, biriyle bir tartışma yaşar ve birine kızar, bir bakarsınız sosyal medyada o kişiyle alakalı bir durum paylaşarak ona gönderme yapabilir. Özellikle günlük hayatta açıktan iletişim kullanmayan, kurmayan kişilerin bu tür eğilimleri daha yoğun kullandığını görüyoruz. Aslında burada bir iletişim ve beceri eksikliği alakalı bir şeyin de olduğunu görüyoruz. Bununla birlikte var olduğumuzu hissetmek için de paylaşımlar yapabiliyoruz. Hele bir de yalnızsak etrafımızda kimse yoksa; başka bir ülkede olabiliriz, başka bir şehirde olabiliriz veya fazlasıyla asosyal bir içe kapanıp bir insansak eğer var olduğunuzu hissedebilmek ve diğerlerini göstermek için de paylaşım yapabiliriz.” şeklinde konuştu.

“İlişkisel bir şey aramaya çalışarak ‘neden bu kadar paylaşım yapıyorum’ sorusunu sormak önemlidir”

 Sosyal medyada aşırı paylaşımda bulunan birçok nedeni olduğunu lakin temelinde; beğenilme, takdir edilme, sevilme, onaylanma, güvende hissetmeyle alakalı meseleler olduğuna dikkat çeken Aydın, “Temel nokta; aşırı olması, sürekli olması, diğer işlerimizi bozacak düzeye gelmesi ve hayatın merkezine konulması aslında problem olan nokta budur. Yoksa birilerinin paylaşım yapması, insanlarla iletişim halinde olması, sevdikleriyle konuşması bir problem değil bu durumun aşırıya kaçması aslında bir problemdir. Şunu görmek lazım; içsel bir meselemi halletmek için mi sosyal medyayı bu kadar yaklaşıyorum yani beğenilmemekle alakalı bir meselem var, beğenilmediğimi mi düşünüyorum ve bunu telafi etmek için mi sosyal medyada bulunuyorum ya da depresif, içe kapanık, insanlarla ilişki kurabileceğini düşünmeyen ya da güvenmeyen birisiyim ve bu yalnızlığımı gidermek için mi sosyal medyada bu kadar vakit geçiriyorum? Ben insanlara karşı yoğun kıskançlık hisseden, rekabet halinde olan ve bu rekabetinin ve kıskançlığını gidermek için mi sosyal medyada bu kadar vakit geçiriyorum sorularını sorması önemlidir. İlişkisel bir şey aramaya çalışarak, ‘neden bu kadar paylaşım yapıyorum’ sorusunu sormak önemlidir.” diye belirtti.

“Kişi hayatı doldurmalı çünkü hayat sadece sosyal medyadan ibaret değil”

Aydın, “Bununla birlikte eğer fazlasıyla boşluktaysa yani düzenli bir iş hayatı, uykusu, uğraşı yok ve bu boşluktan kaynaklıysa o zaman o boşluğu doldurması gerekir. Aile içerisindeki çatışmalar ve problemlerden kaçmak için kullandığı bir yöntem ise zaman bu meseleleri anlamak ve neden bu şekilde kaçma yöntemini seçtiğini anlaması önemlidir. Yani neden anlayarak ona yönelik aksiyon alması önemlidir. Kişi hayatı doldurmalı çünkü hayat sadece sosyal medyadan ibaret değil. Hayat bizim sanal mecralarda kendimizi gösterdiğimiz imajlardan ibaret değil. O yüzden biraz daha hayatı aktif katılım bu konuda fayda sağlayabilir.” ifadelerini kullandı. (İLKHA)