Birçok sivil toplum kuruluşunun desteğiyle Eyüpsultan Meydanı'nda "Ümmetin Anneleri Haykırıyor" sloganıyla düzenlenen programa; Türkiyeli, Filistinli, Doğu Türkistanlı ve farklı ülkelerden yüzlerce anne katıldı.
Programda bir konuşma yapan Filistin Vakfı Koordinatörü Saadet Gelembe, "Kardeşlerim! Analar, evlatlar… bugün haykırmak, sesimizi yükseltmek, mazlumun yanında zalimin karşısında olduğumuzu göstermek için buradayız. Bu bir ribattır, cihattır, ibadettir. Öyle bir vakitteyiz ki, ibadet, ribat ve cihat aynı anda yaşanıyor ve mükafatı aynı anda veriliyor elhamdülillah. Nerede olduğumuzu bilmenin temiz hissiyatı ahirette yüzümüzü ak edecek." dedi.
"Sesimizi yükseltmezsek yaşananların vebalini hepimiz ödeyeceğiz"
Dünyayı kangren gibi saran siyonizmin dünyanın başına bela olduğunu belirten Gelembe, "Dünya bu kangren olmuş zalimi kesip atmadan hiç kimse nefes alamayacak, hiç kimse rahat edemeyecek. Çünkü o zalimin ateşi vallahi bizi bile yakalayacak. Zannetmeyin ki evlerimizde rahatız. Aman bize ne diyemeyiz. Çünkü bizi de ilgilendiriyor. O kıyamet Mescid-i Aksa için kopuyor. Bütün dert aslında Mescid-i Aksa. Ümmet coğrafyasının kalbindeki Mescid-i Aksa, ümmetin merkezini temsil eder. Sesimizi yükseltmezsek vebalini hem bu dünyada hem ahirette yaşayacağız. O parçalanan çocukların hesabını hepimiz vereceğiz. Se çocuğunun burnu aktığında bile telaşlanan bir annesin ama onlar fosfor bombalarının altında vücutları eriyen çocuklarına ne yapacaklarını bilmeden yine de 'Allah bize yete, O ne güzel vekildir' teslimiyetini yaşıyorlar." diye konuştu.
"Filistinlilerin durumunu görünce acılarıma üzülmeye utandım"
15 Temmuz Darbe Girişimi öncesinde Kudüs ziyareti planladığını belirten İlhan Varank'ın ablası Ayşe Varank, "O sene Kudüs ziyareti planlamıştık. 15 Temmuz ile karşılaşınca 'bundan sonra hiçbir yere gidemem, hatta gülemem' diye düşünmüştüm. İnsan bir yakınını kaybettiğinde böyle şeyler hissediyor. Sonra arkadaşlarım 'bizi ayaklandırdın şimdi ne oldu? hadi gidiyoruz' dediler. Sonraki senenin temmuzunda Kudüs'e gittim. Kudüs benim şehadete karşı bakışımı değiştirdi. Şehadet Türkiye'de çok değerli, şehir ve şehadet çok değer gören kavramlar. Filistin'de bir kişi şehit olduğunda onun köyü bile cezalandırılıyor. Bunları görünce 'artık üzülemem' dedim. Aynı bugün çocuğumuzun başını okşadığımızda, bir lokma ekmek yediğimizde utandığımız gibi. Çünkü bir göğüs kafesimizde bir parça et değil kalp taşıyoruz. Hele ki bu kalbi taşıyan bir anne ise onun göğüs kafesi sadece kendi kalbini değil çocuğunun kalbini de taşır. Bir eğitimciysek öğrencilerimizin kalbini taşırız. Şu amda Filistin'deki tüm mazlumların kalbini göğsümüzde taşıyoruz ve onun için bu kadar üzülüyoruz." şeklinde konuştu.
"Allah bize yeter sözünün anlamını evladının parçalarını siyah poşette tanıyan anneden öğrendik"
7 aydır Gazze'nin çok şey öğrettiğini söyleye Varank, "Mesela İnsan Hakları Beyannamesi'nin kutsal metinleri meğerse o haklar Müslümanlar için geçerli değilmiş. Hristiyan olursanız veya farklı bir dinden olursanız böyle haklarınız var. Bir de en küçük sıkıntıda yalpalanan, morali bozulan ancak bir yandan da 'Allah bize yeter' diyen bizler meğerse bu sözü sadece dilimizle söylüyormuşuz. Bu sözün anlamını siyah poşetin içerisinde evladının parçalarını taşıyan annede gördük." dedi.
"Doğu Türkistan'da 74 yıldır zulüm devam ediyor"
Programda bir konuşma yapan Doğu Türkistanlı yazar Nurala Göktürk, "Bugün bu meydana al bayraklar, gök bayraklar ve kardeş Filistin bayrakları ile gelen herkese Rabbim dünya ve ahirette ecir versin. Bu meydan dolup taşmalıydı. Hepimiz Müslümanız. Kardeşlerimiz kıyım yaşarken Allah evlerinde oturanlardan razı olmayacak. Ben uzun yıllardır Afganistan ve Türkiye'de muhacerete Doğu Türkistan davasını gündeme taşımaya çalışan bir ailenin evladıyım. Allah böyle kutlu bir davada yürümeyi bize nasip etti. Allah nasip etmezse kimse bunu yapamaz. Doğu Türkistan'da 7 aydır değil 74 yıldır insanların sadece bedenleri değil zihinleri, kültürleri, medeniyetleri, aileleri parçalandı. Doğu Türkistan'ı anlatırsak saatler sürer." diye konuştu. (İLKHA)