Yeni Şafak yazarı ve PKK’nin Kürtleri “kurtarma” “stratejileri”

Yenişafak yazarı Seral Köprülü, Müslümanları Kürdistan’dan nasıl sileceğine dair Apo’ya resmen tavsiyelerde bulundu!

Ekleme: 23.10.2013 12:13:00 / Güncelleme: 23.10.2013 12:13:00 / Siyaset Gemisi
Destek için 
Yeni Şafak yazarı ve PKK’nin Kürtleri “kurtarma” “stratejileri”

Yeni Şafak”ta Stratejist ve yazar unvanıyla yazan Seral Köprülü gazetede yayınlanan yazısında Abdullah Öcalan’ın “Demokratik İslam Konferansı” çıkışına önem atfederek “Öcalan`ın çözüm süreci boyunca, hem faşizm ve hem de Stalinizmi savunan PKK ve KCK kadrolarına rağmen İslam bayrağı altında birleşmeyi savunması aslında kendi açısından önemli bir risktir. PKK lideri, makam ve konumunu düşünerek Marksizmi savunma egoistliğine girmemiştir” “analiz”inde bulundu. BDP’nin Ergenekon’dan beslendiğini göz ardı eden “stratejist”, BDP’nin Ergenekon”un tasfiyesine sevindiğini yazdı. PKK ve PYD’ye de bir anlamda akıl hocalığı yapan Stratejist Seral Köprülü, Bölgemizdeki Hizbullah, Suriye ve Irak’taki El Nusra’nın PKK ve Kürtler için önemli bir tehdit oluşturduklarını savunarak “Hem ülkemizde örgütlenmiş Hizbullah, hem de Suriye ve Irak`ta şiddete başvuran El Nusra`nın varlığı PKK başta olmak üzere tüm Kürtler için önemli bir tehdit oluşturmaktadır. Bu yapıların dindar Kürt halkı içinde geniş bir taban desteğine sahip olduğu da bir gerçektir. Bu aşırı bağnaz yapı, Öcalan`ın düşündüğünün aksine `Demokratik İslam Kongresi` gibi girişimlerle asla önlenemez” “tespit”inde bulunarak bir anlamda “çıkar yol” bulmaya çalıştı.

İşte Seral Köprülü’nün Yeni Şafak’ta yayınlanan o yazısı:

Öcalan El-Kaide`ye karşı ne yapabilir?

Geçtiğimiz yüzyıl, Türkiye`ye nefret politikalarının hakim kılındığı, kardeşin kardeşe düşman edildiği karanlık bir dönem olmuştur. Sürekli yoğun bir nefret arayışında olan derin devlet çeteleri ülkeyi anarşi ortamına sürüklemiştir. Bir yandan Ermeni, Rum, Kürt, Alevi, Süryani, Hristiyan ve Musevi`nin, bir yandan da komünist, ülkücü ve dindarların yaşamına olumsuz yönde müdahale edilmiştir. Bu dönemin baskısı altında birçok gayrimüslim, Ermeni ve Kürt kimliğini gizlemiş, kilise, cemevi ve sinagoglara saldırılar düzenlenmiş, Aleviler taciz edilmiş, dindarlar fişlenmiştir.

Kürtlere büyük baskılar yapılmıştır. Bölge insanına işkenceler yapılmış, onurları kırılmış ve büyük acılar yaşatılmıştır. İnsanlar horlanmış, dışlanmış, aşağılanmış ve evlerinden barklarından edilmiştir.

ERGENEKON`A MAHKUMİYET BDP`Yİ SEVİNDİRDİ

Tüm bu şiddet ve nefret politikalarının en büyük mimarlarından biri olan Ergenekon Terör Örgütü son dönemde yargılandı ve mahkum edildi. Son on yılda devletimiz ve Ak Parti hükumetinin kararlılığıyla, kökleri 150 yıl öncesine dayanan bu karanlık örgütün üzerine gidildi.

Köy boşaltıp yakan, yargısız infaz yapan, faili meçhullerle ölüm saçan derin yapıların önünün kesilmesi elbette bölgede müthiş bir rahatlama yaratmıştır. Hemen hemen her gün televizyon ve radyolardan topluma kin ve nefret aşılayan devlet adamlarının varlığı dönemi sona erdirilmiştir.

BDP`nin de açıklamalarından, bu konudaki memnuniyeti anlaşılmaktadır. PKK ve BDP, Ergenekon`un bitirilmesi ve olağanüstü halin kaldırılması gibi önemli girişimlerdeki korkusuz/tavizsiz tavrından ötürü Ak Parti`ye yönelik bir şükran duymaktadır. Şu anki çatışmasızlık ortamının en baş nedenlerinden birisi de budur.

Hatta bu durum AB başta olmak üzere dünya çapında da çok olumlu bir şekilde karşılanmıştır.

ÖCALAN`IN İSLAM VURGUSU

Hiç şüphesiz içinde bulunduğumuz dönemin en önemli aktörlerinden biri de, eski materyalist ve Stalinist görüşlerini terk ettiği açıkça hissedilen Abdullah Öcalan`dır. Öcalan`ın çözüm süreci boyunca, hem faşizm ve hem de Stalinizmi savunan PKK ve KCK kadrolarına rağmen İslam bayrağı altında birleşmeyi savunması aslında kendi açısından önemli bir risktir. PKK lideri, makam ve konumunu düşünerek Marksizmi savunma egoistliğine girmemiştir. Yaptığı İslam vurgusunu bir taktik zanneden PKK`nın terör isteyen derin kadroları karşısında başarı kazanabilmek zordur. Bu felsefi ve fikri değişimde ısrar, derin PKK tarafından büyük bir tehlike olarak algılanmaktadır.

Öcalan`ın Ortadoğu`da oynanan oyunları, Batı`nın şahin Neocon kadrolarının samimiyetsizliğini ve mezhep savaşlarıyla yok edilmesi arzulanan bölgemizdeki sinsi tuzakları gördüğü anlaşılmaktadır.

EL KAİDE NASIL ÖNLENİR

Hem ülkemizde örgütlenmiş Hizbullah, hem de Suriye ve Irak`ta şiddete başvuran El Nusra`nın varlığı PKK başta olmak üzere tüm Kürtler için önemli bir tehdit oluşturmaktadır. Bu yapıların dindar Kürt halkı içinde geniş bir taban desteğine sahip olduğu da bir gerçektir. Bu aşırı bağnaz yapı, Öcalan`ın düşündüğünün aksine `Demokratik İslam Kongresi` gibi girişimlerle asla önlenemez.

El Kaide gibi, hurafe, bidat ve yanlış yorumları kullanarak apayrı bir din ortaya çıkaran örgütlerle fikri mücadele, klasik ehl-i sünnet alimleriyle yapılamaz. Yaptığı şiddet eylemine delil olarak yanlış hadisleri ve İslam`ı yanlış yorumlayan sözde alimlerin açıklamalarını getirecek El Kaide yanlıları, tartışmalarda kesin olarak galip gelecektir. Çünkü bu kongrelere katılacak mezhep alimleri de aslında El Kaide`yle aynı ve ortak hadis kaynaklarına sahiptir.

Bununla birlikte, bağnazlar sanıldığının tam aksine okumamış ve cahil değildir, kendi inanç felsefelerine çok hakimdir. Konuların detaylarını ezbere çok iyi bilmekte ve güçlüce savunmaktadır. Zayıf ve bilgisiz halk topluluklarının bu yapıya fikren karşı durabilmesi mümkün değildir. Ortodoks İslam`ı savunan El Kaide/Nusra`nın, bölge halkını ikna etmede hiç de zorlanmadığı çok iyi bilinmektedir. Birçok PKK militanı El Nusra`ya biat etmiştir.

Diğer taraftan, El Kaide/Nusra`nın uyguladığı şiddete PKK/PYD`nin karşı durabilmesi de mümkün olmayacaktır. Alışageldik metotlar dışında gayri nizami harp yöntemlerini delice ve şuursuzca uygulayan, bunu da Allah adına yaptığını düşünen bir yapı karşısında PKK baş edemeyecektir. PKK`yı din karşıtı gören bu yapı her an her yerde teröre baş vurmaktan asla çekinmeyecektir.

Müslümanlarca genel kabul gördüğü üzere; İslam`ın en makul yorumunu yaparak yaşayan, modern ve yüksek tarihi birikime sahip tek örnek ülke Türkiye`dir. 76 milyonun birlik olup kenetlendiği güçlü bir Türkiye karşısında bağnaz yapılar asla tutunamayacaktır.