Gürbey: Ramazan ayının önemi, Kur'an'ı Kerim'in bu ayda indirilmesi ile birlikte değerlendirilmeli

Ramazan ayının öneminin Kur'an'ı Kerim'in bu ayda indirilmesi olayıyla birlikte değerlendirilmesi gerektiğini söyleyen Davetçi Hareketi Öncüsü Serdar Gürbey ve Ramazan ayının Kur'an'ın doğum günü olduğunu ifade etti.

Ekleme: 14.03.2024 23:05:17 / Güncelleme: 14.03.2024 23:12:53 / Röportaj / Adana Haberleri
Destek için 

Müslümanlar on bir ayın sultanı olarak isimlendirilen Ramazan-ı Şerif'e kavuşmanın sevincini yaşıyor.

Davetçi Hareketi Öncüsü Serdar Gürbey, İLKHA muhabirine Ramazan ayına dair önemli değerlendirmelerde bulundu.

Gürbey, Ramazan ayında rahmet yağmurlarının sağanak sağanak yağdığını, duaların kabul edilmesi için gök kapılarının da açıldığını belirtti.

Ramazan ayının gelmesiyle şeytanların ve azgınların zincire vurulduğu, isyankârların isyanlarının pasifleştiğini vurgulayan Gürbey, fakirlerin ve miskinlerin ise yüzünün güldüğü bir ayın idrak edildiğini belirtti.

"Bu ay vahin bayramıdır"

Ramazan ayı içerisinde Kur'an'ın indirildiğini ifade eden Gürbey, "Bu ay öyle bir aydır ki 610 yılında bütün insanlığın kurtuluş reçetesi olacak Kur'an-ı Kerim'in inmiş olduğu aydan bahsediyoruz. Bu ay vahyin aslı itibari ile şöyle diyebiliriz: 'Kur'an'ın doğum günüdür, Kur'an ayıdır. Bu açıdan Kur'an-ı Kerim'in bir ismi de Nur'dur. Kur'an-ı Kerim bir ay'a dokundu ve o ay 11 ayın sultanı oldu. Kur'an asrı cehalete dokundu ve o asır Asr-ı saadet oldu. Kur'an-ı Kerim inmemiş olsaydı Muhammed (Sallallahu Aleyhi Vesellem) gibi eşsiz bir şahsiyeti tanıma imkanımız olmayacaktı. Bu açıdan Ramazan, Kur'an anlaşıldığı takdirde kıymetli olur yani Ramazan'ı Ramazan yapan aslı itibari ile Kur'an-ı Kerim'dir. Bu ay vahin bayramıdır." diye konuştu.

 "Bugün insanlık bir uçurumun kenarında"

Kur'an-ı Kerim'in bütün insanlık için bir kurtuluş rehberi olduğunu vurgulayan Gürbey, "İnsanların harıl harıl ateşe girdiği, herkesin bir çıkmaz sokağın içine bulunduğu, kimsenin kimseye faydasının olmadığı bir dönemde insanın aklını ikna edecek, kalbini tatmin edecek ve şehir hayatını da tanzim edecek yegane dinin İslam olduğunu, Kur'an-ı Kerim olduğunu görmekteyiz. Bugün insanlık bir uçurumun kenarında ve batı insanlara herhangi bir değer sunamıyor herhangi bir hayat nefesi yükleyemiyor. Bunu işleyecek tek bir nizam var, o da Allah'ın kitabı olan Kur'an-ı Kerim'dir. Kur'an iyi anlaşıldığı takdirde, insanlık için nasıl bir kurtuluş projesi olduğunu anlayabiliriz. Aslında tam anlamıyla İslam insanlığın kurtuluş projesidir; sadece bir insanın değil belki yer yer, fert fert, kıta kıta ülke ülke bütün insanlık için elde edilecek olan bir nimettir. Kur'an'ı Kerim'in inmiş olduğu ayda, Ramazan'ı bu denli anlayarak indirilişi gayesini keşfedebilirsek, bu ay bizim için bir diriliş ayı olacaktır." şeklinde konuştu.

"Bir eziyet değil de bir meziyet ayı"

Ramazan ayının sahabe dünyasına yansımasının diriliş ve direniş olarak görüldüğünü belirten Gürbey, "Peygamber'in (Sallallahu Aleyhi Vesellem) dönemine baktığımız zaman, özellikle sahabede diriliş ve direniş hep ramazan ayında gerçekleşiyor. Özellikle Bedir Savaşı 313 kişi ile 1000 kişiye karşı bir fetih gerçekleştiriliyor. Peygamber'in (Aleyhisselam) kovulmuş olduğu yere Ramazan ayı içerisinde fetih gerçekleştirilmesi, Selahaddin Eyyubi'nin Ramazan ayında, Rabbim inşallah Haçlıların belini kıran, bizim de inşallah siyonistlerin belini kırdığımız bir diriliş dönemi eylesin, o da Kudüs'ün fethini bir Ramazan ayında gerçekleştirmiştir. Tarık bin Ziyad bugün adı İspanya olan yeri yani Endülüs'ü o gün, bir Ramazan ayında fethediyor. Aslında onların dünyasında Ramazan ayı denildiğinde bir eziyet değil de bir meziyet ayı, rahmetin sağanak sağanak yağdığı, meleklerin daha kuvvetli bir şekilde yanımızda olacakları bilinciyle hareket etmişlerdir. Bu bilinç onları yerinde durdurmamış ve bir diriliş bir direniş hareketi gerçekleştirmişlerdir. Kendi dünyamızda da bizler ramazan ayını sevinçle, mutlulukla beraber Kur'an'ın indiriliş amacını anlamak suretiyle idrak edebilirsek, Ramazan bizim içinde bir diriliş olacaktır, bugün Gazze'de olduğu gibi. Bu açıdan Ramazan ayını bu şuurla bu bilinçle idrak etmek durumundayız." sözlerini kaydetti.

"Kâinatı nimetler ile donatan Allah, neden bizden nimetlerini kısıyor?"

Oruç tutmanın Allah katında çok öneme sahip olduğuna ve bu bilinçle hareket edilmesi durumunda Allah katında birçok lütfe mazhar olunacağına vurgu yapan Gürbey, "Bizi Allah katında yüceltecek, ecirlerin sınırsız verileceği bir günden, oruçtan bahsediyoruz. 'Bir günlük oruç sebebiyle kişinin yüzü yetmiş mevsim cehennemden uzak tutulacaktır' buyuruyor Peygamber efendimiz (Aleyhisselam). Sadece bu açıdan dahi bakılsa oruç'a, ne kadar önemli günlerin içinde olduğumuzu anlayabiliriz.  'Kâinatı nimetler ile donatan Allah, neden bize nimetlerini kısıyor?' diye düşünüyorum. Bunun altında da çok farklı bir boyut var aslında. Teşbihte hata olmasın hayvani duygumuz olan nefsin, bir anlamda dizginlenmesidir. 'Yarabbi helal olan lokmaya akşam ezanı ile başlayan o startı vermediğin sürece, ona elimi uzatamam', Helale dahi senin izninle elimi uzatamıyorsam, harama zaten el uzatmam' bilincini taşımaktır aslında oruç. Ramazan'ı bu şekilde okuyabilirsek, anlayabilirsek ben inanıyorum ki bizim içinde çok kıymetli, dünyamızda çok önemli bir yeri olacaktır. Rabbim bu bilinci bizlere kuşanmayı nasip eylesin." ifadelerini kullandı.

"Allah ile hareket eden, bu noktada hassas kalbi olan insanlar olmalıyız"

İbadetlerin aslı itibari ile hiçbir zaman amaç olmadığını aksine araç olduğunu söyleyen Gürbey, sözlerine şöyle devam etti:

"Çünkü Ku'ran-ı Kerim'de: 'Namaz insanı fuhşiyattan alıkoyar' diyor. Namaz aslında bir amaç değil, araçtır; amaç olan şey de fuhşiyattan alıkoyan bir toplumun oluşmasıdır. Oruçta bir amaç değildir, araçtır çünkü Allah şöyle buyuruyor: 'Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı, umulur ki takvalı olursunuz. Bu açıdan amaç takvalı bir toplumun oluşmasıdır yani ticaretinde, işinde, aile hayatında, insanlarla olan ilişkisinde onu tertip edip düzenleyen bir mekanizma haline gelmek zorundadır. Yoksa peygamber efendimizin (Aleyhisselam) ifadesiyle, 'Kişi yalan söylemeyi, yalanla iş yapmayı terk etmediği sürece, orucu ona bir fayda vermez' demiştir. Eğer biz midemize oruç tutturduğumuz halde hala yalan konuşuyorsak hala gıybet ediyorsak hala tüm vücudumuza oruç tutturmadıysak; gözlerimize, kulaklarımıza, ellerimize oruç tutturmadıysak bu orucun bize bir faydası olmayacaktır. Oruca bakış açımızın sadece aç kalmak değil, asıl amacımızın Allah'tan korkan, Allah'tan sakınan, her hareketinde Allah ile hareket eden, bu noktada hassas kalbi olan insanlar olmalıyız."

"Bizim de Allahütealâ gibi cömert olmamız lazım"

Ramazan ayında toplumsal dayanışmanın artması ve kişinin daha cömert davranması gerektiğini kaydeden Gürbey, akrabaların ve komşuların gözetilmesi gerektiğini söyleyerek, sözlerini şöyle tamamladı:

"Ramazan ayı aslı itibari ile Allah'ın bize vermiş olduğu nimetlerin ne kadar kıymetli olduğunu, bunun bir beşer tarafından verilmeyeceğini, ilahi bir ikram olduğunu anlamamız için fırsattır. İşte bu ikramı Allah bize nasıl sınırsız veriyorsa, sorunsuz ve sınırsız bir şekilde ikram ediyorsa, bu cihetle bizim de Allah-ü tealâ gibi cömert olmamız lazım. Annemiz, Peygamber efendimizden  bahsederken, 'Resulullah, Ramazan ayı geldiğinde, esen rüzgârdan daha cömertti' der. Bu açıdan biz de kardeşlerimize, dünyanın dört bir tarafında veya komşularımıza, akrabalarımıza, ihtiyaç sahiplerine Peygamberimizde olduğu gibi esen rüzgârdan daha cömert olmak suretiyle gerek sadakalarımız gerek zekatlarımızı hatta infaklarımızı en asgari de değil de canımızı acıtacak derecede vermek durumundayız ve zorundayız. Bu bizim Allah katında kıymetli olmamızı gerektirecektir çünkü kıyamet gününde insan şunu diyecek: 'Keşke Allah benim canımı almadan evvel, önceden bir şey gönderseydim, infak etseydim' diyerek ah çekeceğini Kur'an'ı Kerim bize ifade ediyor." (İLKHA)