Başkent San'a ve liman şehri Hudeyde gibi çok sayıda kenti elinde tutan Ensarullah Hareketi, siyasi, ekonomik, askeri ve jeopolitik tüm riskleri göze alarak mazlum Filistin halkının yanında yer aldı. Tüm dünyanın gözlerini yumduğu, İslam ülkelerinin sessizliğe gömüldüğü vahşi katliamları izlemeyi "zillet gören" Ensarullah, adına yakışır bir tavırla yalnızlığa terkedilmiş mazlum Filistin halkının imdadına koştu.
Yıllarca iç savaş ve monarşik bölge devletlerinin ablukası nedeniyle açlık, kıtlık ve salgın hastalıklarla boğuşan mazlum Yemen halkı, tüm dünya Müslümanlarına Filistin'e yardım için "bahanelerinin olamayacağı" dersini verdi.
Dünyanın en önemli su yollarından biri olan Bab-ul Mendep Boğazı'nın doğu yakasını kontrol eden Ensarullah Hareketi gerek Kızıldeniz'den Eliat Limanı'na gerekse de Süveyş Kanalı yoluyla siyonist rejimin Akdeniz'de bulunan limanlarına yol alan gemilere karşı operasyonlar başlattı.
İnsanlık tarihinin en büyük vahşetlerinden birinin yaşandığı Gazze Şeridi'ndeki zulme sessiz kalmayan Yemen halkı, ilk günden itibaren meydanları doldurarak Filistinli mazlumların yanında olduğunu gösterdi. 13 Ekim 2023'te Saada kentinde meydanlara inen on binlerce kişi tek bir ağızdan "Amerika'ya ölüm, israile ölüm" sloganları attı. Yemen'deki gösteriler kısa sürede tüm ülkeye yayıldı. Gösterici sayısının bir milyonu aştığı çok sayıda kitlesel protesto yapıldı. Ensarullah liderliğindeki Yemen'de halk ve yönetim Filistinli mazlumların yanında kenetlendi.
Ensarullah Hareketinin Kudüs konusunda ayrı bir hassasiyeti var
Ensarullah Hareketi'nin kurucusu Seyid Hüseyin Bedreddin El Husi'nin 1990'lı yılların başından itibaren dile getirdiği siyonizm ve Emperyalizm karşıtı görüşleri, başta Saada kenti olmak üzere Yemen halkının büyük kısmında karşılık buldu. Tenzimü-ş Şebabil Müminun (Mümin Gençler Teşkilatı) adıyla başlayan daha sonra Ensarullah ismini alan Hareket'in, Mescid-i Aksa ve Kudüs konusunda ayrı hassasiyeti bulunuyor.
Seyyid Hüseyin Bedreddin el-Husi'nin görüşleri etrafında şekillenen Ensarullah'ın siyasi yaklaşımına göre, "ABD ve siyonist rejim İslam coğrafyasından sökülüp atılmalıdır."
2004 yılında diktatör Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih'in başında olduğu Yemen rejimi tarafından şehit edilen Hüseyin Bedredddin El Husi, özellikle 11 Eylül olaylarından sonra İslam coğrafyasına karşı artan ABD saldırganlığına karşı net tavır almıştı. Dönemin ABD Başkanı George W. Bush "Dünya ya bizden yanadır ya da bize karşıdır." diyerek tüm dünyayı tehdit etmişti. Bush, İslam dünyasına karşı açtıkları savaşta kimseyi tarafsız olarak kabul etmeyeceğini ilan etmişti. Bush'un bu çıkışına karşı Seyid Hüseyin El Husi, "Biz İslam cephesinden yana olacağız." şeklinde karşılık vermişti.
Feraset sahibi bir lider olan El Husi'ye göre, "Müslümanları güçsüz bırakan en büyük neden ihtilaflardır." Bu ihtilaflara çözüm olarak El Husi bir konuşmasında şu düşünceyi dile getirmişti:
"Müslümanların Kur'an-ı Kerim'in metni üzerine bir ihtilafı olmadığına göre Kur'an'a dönülmeli ve ihtilaflara sebep olan yorumlar ise kenara bırakılmalıdır."
Ensarullah Hareketi, kuruluşundan itibaren daima Filistin davasını savunmuştur. Ensarullah, Kudüs'ün işgalden kurtarılması için verilen mücadeleyi Müslüman olmanın gerektirdiği bir misyon olarak değerlendirmiştir.
ABD aleyhtarlığının suç teşkil ettiği kukla bir rejimin iktidarındaki Yemen'de, ilk kez 2002 yılında Huseyin El Husi tarafından attırılan "Amerika'ya ölüm, israile ölüm, siyonistlere lanet olsun" sloganları, Ensarullah Hareketi'ne saldırının en büyük gerekçelerinden biri olmuştur. Öyle ki diktatör Ali Abdullah Salih, Huseyin El Husi'ye haber göndererek "Ya bu sloganları terk edersiniz ya da üstünüze size hiç acımayacak birini gönderirim." diyerek tehdit etmişti. El Husi, devrik Yemen rejimi tarafından 2000'li yılların başlarında kendilerine karşı gerçekleştirilen saldırıların nedenini "ABD'ye ve siyonist işgal rejimine karşı oluşlarına" bağlıyordu. 2004 yılında diktatör Salih tarafından Ensarullah'a karşı başlatılan savaşta ABD'li 12 subayın koordinasyon merkezinde görev yaptığı belirtilmişti.
Huseyin Bedreddin El Husi'nin 2004 yılında şehid edilmesinden sonra Ensarullah'ın başına babası Bedreddin El Husi geçti. 2006 yılında ise Ensarullah Hareketi'nin liderliğini henüz 27 yaşındaki mevcut lider Abdulmelik El Husi devraldı.
Yemen'in çalkantılı ve iç savaşlarla dolu siyasi tarihinde önemli bir şahsiyet olarak öne çıkan Abulmelik El Husi, özellikle 2010 yılında başlayan ve Arap Baharı olarak adlandırılan olaylar dizisi sırasında dünya çapında tanınmaya başlandı.
Daha önce ABD ve Suudi Arabistan destekli Yemen rejimi ile 6 defa savaşan Ensarullah, Yemen genelinde patlak veren halk hareketlerine öncülük etti.
Ensarullah Hareketinin Yemen'in birçok kentinde ilerlemesi ve 2014 yılında başkent Sana'da hakimiyeti ele geçirmesi üzerine 2015 yılından itibaren Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri öncülüğündeki koalisyonun saldırıları başladı. Koalisyonun saldırıları ve başlatılan abluka nedeniyle Yemen halkı çok büyük sıkıntılar yaşadı. 2015 yılından başlayan abluka nedeniyle 8 yıl içinde 85 binden fazla çocuk açlıktan hayatını kaybetti. Buna rağmen Arap Koalisyonu, Ensarullah'a karşı herhangi bir zafer elde edemedi. Aksine Ensarullah askeri alanda büyük güç kazandı.
Ensarullah Hareketi, başkent Sana'yı kontrolünde tutmasına rağmen İran dışında herhangi bir ülke tarafından tanınmadı. Suudi Arabistan destekli devrik rejim ise Aden merkezli bir yönetim kurdu. Yönetimin başına 2012 yılında Ali Abdullah Salih'in yardımcısı Abdurrabbu Mansur El Hadi getirildi. El Hadi 2022 yılında yetkilerini Başkanlık Konseyine devretti. Birleşmiş Milletlerce Yemen'i temsilen tanınan bu kukla yönetim, geçtiğimiz günlerde NATO'yu, Filistin'e destek veren Ensarullah kontrolündeki başkent Sana merkezli yönetime müdahale etmeye davet etti.
Aksa Tufanıyla değişen konjonktür ve Yemen direnişinin yeni paradigması
7 Ekim 2023 tarihinde Filistin direnişi, tarihte eşine az rastlanır operasyonel bir kabiliyetle işgal altındaki topraklara girdi. Yüzlerce mücahidin aynı anda fedai tarzı eylem yeteneğiyle girdiği işgal altındaki topraklarda yüzlerce siyonist öldürüldü, yüzlercesi de esir alınarak Gazze'ye getirildi. Aksa Tufanı'yla, siyonist rejimin ve arkasındaki Evanjelik şer cephesinin yıllar yılı İslam dünyasına karşı tezgahladığı "güç algısı" ağır darbe aldı. İmkansızlıklar içerisindeki bir avuç mücahidin Allah'a imanlarından aldıkları güçle dünyanın en sofistike silahlarına ve teknolojilerine sahip işgal rejimi ve arkasındaki devletleri, nasıl da yenilgiye sürüklediklerini tüm dünya gördü.
7 Ekim'in hemen ertesinde Lübnan Hizbullahı açıklama yaparak Siyonist rejim ile Filistin arasındaki savaşta tarafsız olmadıklarını ve direnişi desteklediklerini duyurdu. Ardından Hizbullah, işgal altındaki topraklarda bulunan siyonistlerin askeri birimlerini füze ve roketatarla vurdu. 17 Ekim'de İran lideri Ayetullah Seyid Ali Hamenei "Siyonist rejim Gazze'ye yönelik saldırılarını durdurmazsa direniş güçleri harekete geçecek." açıklamasını yaptı. Hemen ardından Irak'ta ve Suriye'de ABD üsleri direniş grupları tarafından insansız hava araçlarıyla vuruldu. 26 Ekim'de Pentagon tarafından yapılan açıklamada, Irak ve Suriye'de ABD üslerine 17 Ekim'den itibaren 16 saldırının gerçekleştirildiği duyuruldu.
Pentagon Basın Sözcüsü Tuğgeneral Patrick Ryder, 19 Ekim'de yaptığı basın toplantısında, Yemen'den siyonist rejime doğru ateşlenen 3 seyir füzesi ile birkaç insansız hava aracının Kızıldeniz'de bulunan savaş gemileri tarafından düşürüldüğünü açıkladı. 31 Ekim'de Yemen Silahlı Kuvvetler Sözcüsü General Yahya Seri'nin yaptığı açıklama ise dünya basınında "Yemen, siyonist rejime savaş açtı" başlığıyla servis edildi. Yahya Seri, siyonist işgal rejiminin ABD'nin desteğiyle Gazze'ye gerçekleştirdiği vahşi saldırılar karşısında Allah'a tevekkül ederek mazlum Filistin halkına karşı görevlerini yerine getirdiklerini söyledi. General Seri, "İşgal altındaki topraklarda düşmanın birçok mevziisini hedef aldık. Bu operasyonun Filistin'deki mazlum kardeşlerimize yardım etmeye yönelik gerçekleştirdiğimiz üçüncü operasyon olduğunu belirtiyoruz. İşgalcilerin saldırıları sona ermediği sürece füze ve insansız hava araçlarıyla operasyonlarımızı sürdüreceğiz." dedi.
20 yılı aşkın bir süredir Yemen iç savaşında taraf olan Ensarullah, Filistin'de yaşanan katliamlar nedeniyle Siyonist rejim, ABD, İngiltere ve ardıllarıyla direkt çatışmaya başladı. Tarihten günümüze uluslararası ticaretin en önemli güzergahlarının başında gelen Yemen'de, Ensarullah tarafından açılan cephe başta Filistin direniş hareketleri olmak siyonist rejimin katliamlarına karşı çıkan tüm insanlar tarafından takdirle karşılandı.
Ensarullah Hareketi, ülke içinde ve dışında kendisine diş bileyen düşmanlarına ve ülkedeki olumsuz koşullara rağmen siyonist rejim ve en büyük destekçileri olan ABD ve İngiltere ile direkt savaşa girdi.
Yemen direnişinin potansiyel özgeci bir ruhla Kızıldeniz'de açtığı cephenin amacını, ulusal çıkarlar ile açıklamak mümkün değildir. Ensarullah Hareketi lideri Seyyid Abdülmelik El Husi'nin Filistin'e desteklerinin "mukaddes cihatlarının bir parçası" olduğu yönündeki açıklaması, esasında Ensarullah Hareketinin "özgür Kudüs" ülküsüne sahip olduğunu gösteriyor. Bununla birlikte El Husi, Filistin'e desteklerini insani ve İslami temele oturtarak şu ifadeleri kullanıyor:
"İnsani vicdanımız, İslami bağlılığımız ve Filistin halkıyla olan kardeşlik bağlarımız, yaşananlar karşısında bir şey yapmadan durmamıza izin vermiyor."
Stratejik Bab-ul Mendep hamlesi
Ensarullah'ın, siyonist rejime yönelik füze ve kamikaze dronlarla gerçekleştirdiği operasyonlar devam ederken Abdulmelik El Husi'nin 14 Kasım'da televizyonda yayınlanan konuşması, işgalci rejimi ve destekçilerini adeta can evinden vurdu. El Husi, Gazze'de katliamların devam etmesi halinde siyonist rejime yük taşıyan gemileri vurabileceklerini söyledi. 19 Kasım'da ise General Yahya Seri, Siyonist rejim bandıralı gemileri vuracaklarını ifade etti.
Ardından Ensarullah, Babu'l Mendeb Boğazı'nda "Unity Explorer" ve "Number Nine" adlı siyonist rejime yük taşıyan iki gemiye füze ve İHA'larla operasyon düzenledi. Ayrıca Aden Körfezi'ndeki Galaxy Leader adlı siyonist reiim bandıralı yük gemisini ele geçirdi. El Meyadin Kanalı, gemideki 55 mürettebatın esir alındığını duyurdu. Ensarullah'ın operasyonları genişleyerek devam etti.
Kızıldeniz'i, Aden Körfezi ve Hint Okyanusuna bağlayan Babul Mendep Boğazı'ndaki gelişmeler işgal ekonomisine ciddi darbeler vurdu. Ensarullah'ın operasyonlarının başlamasından kısa bir süre sonra Siyonist denizcilik şirketi ZIM, Süveyş kanalını kullanmayacağını açıkladı. 15 Aralık'ta dünyanın ikinci en büyük konteyner şirketi MAERSK, Kızıldeniz seferlerini askıya aldığını duyurdu. İşgal rejiminin Kızıldeniz'deki Eliat Limanı Genel Müdürü Gideon Golber, limandaki faaliyetlerinin yüzde 85 azaldığını duyurdu.
Dünya ticari ürün sevkiyatının yüzde 12'sinin, deniz yolu ile günlük petrolün yüzde 10'unun taşındığı 32 kilometre genişliğindeki Babul Mendep Boğazı'nda etkili eylemler yapan Ensarullah, ilerleyen günlerde faaliyet alanlarını genişletti. Kızıldeniz'in kuzeyine ve Aden Denizi'ne doğru genişleyen operasyonlar küresel tedarik sorunlarının yaşanmasına neden oldu. Deniz taşımacılığındaki navlun ve sigorta ücretleri arttı. Süveyş Kanalı yerine Afrika'nın güneyindeki Ümit Burnu'nu dolanmak mecburiyetinde kalan gemiler daha fazla yakıt tüketmek zorunda kaldı. Bununla birlikte deniz taşımacılığındaki süre ortalama 2 hafta uzadı.
Ensarullah bu hamlesi ile işgal rejiminin ekonomisini direkt vurmakla birlikte ulusötesi şirketlerin, siyonistlere destek veren ABD ve İngiltere gibi devletlere baskı uygulamasını amaçladı.
Refah Muhafızı, Ensarullah'a engel olamadı
Kapitalist sermayenin bel kemiğini oluşturan deniz taşımacılığının ağır darbeler alması üzerine 18 Aralık'ta ABD öncülüğünde Refah Muhafızı Operasyonu (Operation Prosperity Guard) misyonu hayata geçirildi. ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, uluslararası deniz güvenlik kuvvetinin kurulduğunu açıkladı. ABD, İngiltere, Almanya, Güney Kore, Kanada, Danimarka, Yeni Zelanda, Hollanda, Sri Lanka, Norveç, Singapur, Seyşeller, Yunanistan ve Bahreyn'den oluşan şer ittifakı, amacının Kızıldeniz'deki seyr-u sefer güvenliğini sağlamak olarak açıkladı.
Ensarullah'ın Kızıldeniz'deki operasyonları küresel kapitalist sistemi öylesine derinden sarstı ki Londra merkezli The Economist dergisi buradaki gelişmeleri 1956 yılında Mısır Cumhurbaşkanı Cemal Abdunnasır'ın Süveyş Kanalını millîleştirmesiyle başlayan gelişmelere benzeterek "yeni bir Süveyş krizi" nitelemesinde bulundu.
ABD'nin siyonist işgal rejimine destek için oluşturduğu ittifaka karşı Ensarullah Hareketi, operasyonlarının kapsamını genişleterek Kızıldeniz'de sadece işgal rejimine ait gemileri değil işgalcilere destek veren ülkelere ait gemilerin de hedef alınacağını duyurdu. Ensarullah, ABD öncülüğündeki koalisyonun Filistin halkına yapılan saldırıların bir parçasını olduğunu belirtti ve "Kızıldeniz sizin mezarlığınız olacak." diyerek şer koalisyonuna meydan okudu.
Refah Muhafızı Operasyonu adlı şer ittifakının içinde en dikkat çeken ülke ise hiç şüphesiz Bahreyn oldu. Uzun yıllardan beri mazlum Yemen halkına düşmanlık eden Bahreyn rejimi, Yemen'e saldırılar gerçekleştiren ABD filosuna da ev sahipliği yapıyor. İslam İşbirliği Teşkilatı zirvesinde siyonist rejime geniş kapsamlı bir ambargo kararı çıkmasına engel olan 4 sözde İslam ülkesinden biri olan Bahreyn'in kukla rejimi, ABD ve İngiltere'nin Yemen'e düzenlediği saldırılara fiili olarak destek veriyor.
12 Ocak'ta açıklamada bulunan General Yahya Seri, ABD ve İngiltere'nin Hudeyde, Taiz, Hacce ve Saada illerinde gerçekleştirdiği saldırıda 5 mücahidin şehit olduğunu açıkladı. Aynı gün Sana'da cuma namazından sonra Filistin direnişine ve Ensarullah'a destek için Yemen tarihinin en büyük gösterilerden biri yapıldı. Sayısı 1 milyonu aşan göstericiler direnişin lehinde sloganlar atarak işgalcilere tepki gösterdi.
ABD ve İngiltere liderliğindeki koalisyonun tüm saldırılarına rağmen Ensarullah, kararlı direnişinden geri adım atmadı. 17 Ocak'ta ABD yönetimi, Ensarullah'ı yeniden küresel özel terör listesine aldığını açıkladı.
Konuyla ilgili konuşan beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, Ensarullah'ın Kızıldeniz'deki operasyonlarına son vermesi durumunda terör listesinden hızlıca çıkarılacağını söyledi. ABD'nin yaptırımı hakkında konuşan Ensarullah Sözcüsü Muhammed Abduselam ise, "ABD'nin kararı Filistin'e olan desteğimizi artırmaktan başka bir işe yaramayacak." diyerek kararlılık mesajı verdi.
Yemen tarih yazmaya ve ders vermeye devam ediyor
Siyonist rejime karşı düzenlediği operasyonlara devam eden Ensarullah, İşgal altındaki Umm El Raşraş (Eliat) başta olmak üzere siyonist rejime ait hedefleri füze ve dronlarla vuruyor. Kızıl Deniz ve Aden Denizi'nde siyonist rejime ve destekçilerine ait gemilere eylemler düzenleyen Ensarullah, son günlerde ABD ve İngiltere'ye ait destroyerler ile savaş gemilerine karşı gerçekleştirdiği operasyonları artırdı.
Buna karşılık ABD ve İngiltere liderliğindeki koalisyon tarafından Yemen'in Ensarullah'ın kontrolündeki kentlerine yönelik yüzlerce hava saldırısı yapıldı. Saldırılarda çok sayıda mücahit şehit olurken birçok alt yapı ve üst yapı zarar gördü.
Siyonist rejimin destekçisi koalisyonun saldırılarına karşın Ensarullah, operasyonlara başladığı günkü şartlarda ısrar ediyor: Gazze'ye saldırılar durmadıkça Ensarullah operasyonlarına devam edecek…
Seyyid Abdulmelik El Husi liderliğindeki Ensarullah Hareketi, karşıdaki düşmanın silah ve ekonomik gücüne bakmadan ve mertçe girdiği bir savaşta kahramanlık destanı yazıyor. Filistin'de her gün parçalanarak can veren çocukların, kadınların ve yaşlıların feryatlarına duyarsız kalmayan mazlum Yemen halkı, yıllardan beri çektiği acıyı ve sıkıntıları sineye çekip Filistinli mazlumlar için ellerinden gelen tüm imkanları seferber ediyor.
57 İslam devleti içinde en fakir ülke olan Yemen, bu asil duruşuyla vahşice katledilen bebeklere sesiz kalan, üç maymunu oynayan sözde devletlere ve 2 milyara ulaşan Müslüman nüfusa büyük dersler veriyor. (İLKHA)