HÜDA PAR Milletvekili Demir: İslam ülkeleri siyonist vahşete karşı caydırıcı tepki ortaya koymalı

HÜDA PAR Genel Sekreteri ve Gaziantep Milletvekili Şehzade Demir, İslam ülkelerinden siyonist rejime yapılan bütün sevkiyatların derhal durdurularak siyonist vahşete karşı somut adımların atılmasını ve caydırıcı bir tepkinin ortaya konulması gerektiğini söyledi.

Ekleme: 15.02.2024 16:45:06 / Güncelleme: 15.02.2024 17:08:59 / Güncel / Ankara Haberleri
Destek için 

HÜDA PAR Genel Sekreteri ve Gaziantep Milletvekili Şehzade Demir, TBMM'de gerçekleştirdiği basın toplantısında, iç ve dış gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Türkiye 31 Mart yerel seçimlerine doğru hızla yaklaşırken, neredeyse tüm partilerin tek gündem maddesi seçim iken, HÜDA PAR seçim çalışmalarının yanı sıra Gazze'yi, Gazze'deki vahşetin gündemden düşürülmemesi için her platformda çağrılarda bulunmaya devam ediyor.

Gazze'de yaşanan soykırım

TBMM'de yaptığı basın açıklamasında, Gazze'de devam eden soykırıma dikkatleri çeken Demir, İslam ülkelerinin cılız tepki göstermesinin kabul edilemez olduğuna vurgu yaptı.

İşgal rejiminin saldırılarını Refah kentine yöneltmesine tepki gösteren Demir, "Gazze'de siyonist terör tüm vahşetiyle devam ediyor. İslam ülkelerinin tepkisizliğinden cesaret alan siyonist rejim, son olarak Gazze'nin güneyine sürülen 1,5 milyon sivilin sığındığı Refah kentine yönelik yoğun bir bombardıman şekline döndü. Gazze'yi tamamen insansızlaştırmak isteyen terörist Netanyahu, Refah'a karşı ağır bir bombardıman başlattı. Refah'ı tamamıyla yıkacak, oradaki insanların da oradan kaçmalarına ya da ölmelerine sebep olacak bir süreç başlattı. Bu durum önümüzdeki süreçte çok daha ağır sonuçlar doğurabilecek bir potansiyel taşıyor. İslam İş birliği Teşkilatı ve İslam ülkelerinin, bu vahşeti cılız ve göstermelik kınamalarla geçiştirmeleri elbette kabul edilemez. Çok daha ciddi tepkilerin ortaya konulması gerekiyor." dedi.

"Gazze'de hastaların tedavi olma imkânı kalmadı"

Bombardımanlar sonucu yaralananların sayısının her geçen gün daha da arttığına vurgu yapan Demir, Türkiye'nin, yaralıların tedavisi için daha çok rol alması ve göstermelik rakamlarla yetinmemesi gerektiğinin altını çizdi.

Demir, "Yaralananları tedavi edecek hastaneler ya tamamen yıkıldı ya da kullanılamaz hale geldi. İlaç ve tıbbi malzeme stokları çoktan tükendi. Elektrik yok. Gazzeli kardeşlerimizin içebilecekleri temiz suları bulmak neredeyse imkânsız bir hale gelmiştir. Artık karınlarını doyurabilecekleri bir kuru ekmekleri bile kalmamış. Bu, dünyanın gözleri önünde cereyan eden bir durum. Gazze halkı vahşi katliamlar kadar vahşi bir ambargo altında. Gazze'ye yiyecek, içecek, ilaç, tıbbi malzeme gibi minimum insani ihtiyaçların sokulması da yasak. Yapılan açıklamalara göre şimdiye kadar toplamda sadece 380 yaralı Türkiye'ye getirilmiş. Oysa 70 binden fazla yaralı var Gazze'de. Bunların önemli bir kısmı uzuv kaybı riski taşıyan hastalar. Zaman kaybetmeden bunların tedavi süreçlerinin başlatılması gerekir. Türkiye bu yaralıların tedavisi ve uzuv kayıplarının önüne geçmek için öncülük etmeli, bunun için ciddi bir şekilde girişimlerde bulunmalı, bu sadece göstermelik sınırlı rakamlarla kalmamalıdır. Türkiye bu insani vazifeyi muhakkak yapmalıdır." diye konuştu.

"İslam ülkeleri siyonist vahşete karşı caydırıcı tepki ortaya koymalıdır"

Filistin'de Müslüman kardeşleri vahşi siyonistlerin ambargosu altında iken; işgal rejimine İslam ülkelerinden her türlü lojistik yardımın ticaret adı altında gönderilmesini yaman bir çelişki olarak değerlendiren Demir, "Açlıkla pençeleşen yüzbinlerce insana bir tas su, bir kuru ekmek ulaştırmada dahi acziyet yaşayan İslam ülkeleri, ne acıdır ki siyonistlerin ihtiyaç duyduğu her türlü malzemeyi kendilerine ulaştırmada hiçbir beis görmüyorlar! Siyonistlerin petrolü, uçak yakıtı, demiri, çeliği, barutu; meyvesi, sebzesi, giysisi… Neredeyse tüm ihtiyaçları 'Ticaret' adı altında İslam ülkelerinden karşılanmaktadır. Biz buradan şunu söylemek istiyoruz: Allah'tan korkun! Gazze'de çocukların paramparça cesetleri ekranlara yansırken, insanlar açlıktan kıvranırken Antalya, Mersin ve Kocaeli limanlarından her gün siyonistlere gönderilen bunca gemi vicdanlarınızı sızlatmıyor mu? Kazandığınız üç beş kuruşu çoluk çocuğunuza yedirirken hiç mi vicdan azabı çekmiyorsunuz? Türkiye'nin devam eden bu kadar büyük ticaret potansiyeli varken hangi hakla, hangi mantıkla Batı ülkelerini suçlayıp vahşete engel olmaya çağırıyoruz? Öncelikle kararımızı vermek zorundayız; insanlıktan yana mıyız yoksa soykırımcı israil rejiminden mi? Bu çelişkiye son verilmeli ve İslam ülkelerinden siyonist rejime yapılan bütün sevkiyatlar durdurulmalı, siyonist vahşete karşı somut adımlar atılarak caydırıcı bir tepki ortaya konulmalıdır." dedi.

İç gündeme ilişkin de konuşan Demir, seçmeli ders konusunun önemine dikkat çekerek başıboş sokak köpeklerinin oluşturduğu tehlikeyi bir kez daha gündeme taşıdı.

Kurmanci ve Zazaki seçmeli derslerin tercih edilmesi

Parti gündemlerindeki bir diğer konunun "Kurmanci ve Zazaki" seçmeli derslerin tercih edilmesi için yürüttükleri kampanya ile alakalı olduğunun altını çizen Demir, şöyle konuştu:

"Sorunların çözümsüzlüğünden beslenen malum çevrelerin tahkir etme çabalarına rağmen yürütmüş olduğumuz kampanya Kürt kamuoyunda büyük bir takdirle karşılanmıştır. Kampanyada amaç, terkedilmeye yüz tutmuş Kürtçemizin öğrenilmesi, konuşulup yaşatılması noktasında toplumda bir farkındalık oluşturmaktır. Bununla birlikte bir toplumun kültürünün, geleneğinin, değerlerinin yok olmasının önüne geçmektir. Kampanyaya kem gözlerle bakıp pespaye gerekçelerle karşı çıkan ve partimize karşı hezeyanlarda bulunanlar şunu iyi bilmeli; milyonların konuştuğu bir dil olarak Kürtçe'nin hala resmi bir statüsünün olmamasının kabul edilebilir bir tarafı bulunmamaktadır. Ders olarak 'Seçmeli' olması sembolik düzeyde olsa da bunun değerlendirilmemesinin hiçbir haklı gerekçesi yoktur."  

"Hem dil ve kültürü yaşatmak hem de Kürtçe öğretmenlerimize istihdam alanı açmak istiyoruz." diyen Demir, "Kürtçe dersini tercih eden öğrenciler yok, denilerek öğretmenlerimiz atanmıyor. Tercihi artırarak bu öğretmenlerimize de istihdam alanı oluşturmak istiyoruz. Kurmanci ve Zazaki derslerine ilgiliyi artırmayı bir görev ve sorumluluk olarak kabul ediyoruz. Durum bundan ibaretken Kürtleri, Kürt dilini ve kültürünü bugüne kadar sadece bir ideolojik istismar alanı olarak kullanıp nemalanan belli çevrelerin ortaya koyduğu karşıt tutum doğrusu bizleri pek şaşırtmamıştır." şeklinde konuştu.

Başıboş köpek sorunu

Defalarca dile getirmelerine rağmen halen başıboş sokak köpeklerinin toplumda oluşturduğu sorunun devam ettiğini dile getiren Demir; "Kamuoyunda bu sorun gündeme geldiği her seferde yetkililer bu sorunu çözeceklerine dair vaatlerde bulundular. Ancak gelinen aşamada ne yerel yönetimler ne de merkezi idare bu hususta hiçbir adım atmadı. Daha da ötesi İktidar bunu bir seçim vaadi olarak sunmaya başladı. Sokak köpekleri sorunu sosyal bir soruna dönüşmüş durumda. Ekim 2023'te yapılan bir araştırmaya göre toplumun yüzde 83'ü 'Başıboş sokak köpeklerini' ciddi bir tehdit olarak görüyor. Çocuklarımız, yaşlılarımız ve kadınlarımız artık sokaklarda başıboş köpeklerle karşılaşmak istemiyor. Sokakları insanlar için güvenli olmayan, çocukların kuduzdan öldüğü bir ülke olmak 2024 Türkiye'sine yakışmıyor. Güvenli ve sağlıklı sokaklar herkesin hakkıdır. Şimdiye kadar bu sorunu çözmeyen iktidar, seçimlerden sonra da bunu çözme iradesi ortaya koyamayacaktır. Biz buradan bir kez daha ifade ediyoruz; halkımız yerel seçimlerde HÜDA PAR'ın adaylarına yetki verirse, HÜDA PAR belediyeciliğinde, bu sorun, tarihsel ve mevcut tecrübeler ışığında çözüme kavuşturulacak ve ülkenin 'Başıboş sokak köpekleri' diye bir sorunu kalmayacaktır." dedi. (İLKHA)