Yakin ve tevekkül konusunun İslam inancının en büyük hususlarından iki husus olduğunu belirten Altun, yakin demek şüphesiz, tereddütten arındırılmış bir imanla Allah Teâlâ'nın varlığını kabul etmek demek olduğunu söyledi.
İlmel yakinin aynı zamanda her türlü taklitten, ezberden uzak, ilmi delillere dayanan iman çeşidi demek olduğunu ifade eden Altun, "Kur'an'ı Kerim'de bu imanın en mükemmeli olarak tarif ediliyor. 'Bu kitap akıl gösteren gözlüklerdir. Yakinen inanmış olan bir kavim için bir hidayet ve rahmettir' diye buyuruluyor." dedi.
"Müslümanlar olarak yakini bir imana ihtiyacımız var"
Bir Müslümanın en çok muhtaç olduğu güç ve kuvvetin yakini bir imana sahip olmasıyla olduğunu vurgulayan Altun, "İlmel yakin ve aynel yakin olmak üzere iki yakin derecesi vardır. İmanın ilmi delillere dayandırılmasına ilmel yakin diyoruz. Aynel yakin ise Allah Teâlâ'yı görüyormuşçasına inanmak, kabul etmek ve bunu hayata aksettirmektir. Müslümanlar olarak yakini bir imana sahip olmaya çok ihtiyacımız vardır. Çünkü yakin demek her türlü şüpheden ve tereddütten uzak, tamamen tatmin olmuş bir kalp ile iman etmek demektir. Bu da bizim için çok önemli bir husustur." diye konuştu.
"Bir Müslüman tevekkülvari yaşamak zorundadır"
Tevekkülün kelime anlamına da değinen Altun, "Tevekkül ise beşeri bütün gücümüzü, tedbirlerimizi aldıktan sonra maddi ve manevi olarak bizi ilgilendiren her işte işlerimizi gönül rahatlığıyla Cenabı Hakk'a tevekkül edebilmek, yani ona havale edebilmektir. Bir Müslüman tevekkülvari yaşamak zorundadır. Mütevekkil insanlar demek; her şart altında Allah'a güvenen demektir. Sarsılmaz bir güvenle Allah'a dayanan, ona itimat eden kişi demektir. Kur'an'ı Kerim'de Cenabı Allah; 'Her kim Allah'a tevekkül ederse, Allah ona kafidir' diyor." ifadelerini kullandı.
"Kur'an'ı Kerim müminleri Allah'a güvenmeye davet ediyor"
İnsanların tedbirini alıp her türlü işlerinin başarısı için şüpheye düşmeden Allah'tan gelecek olan yardıma odaklanması gerektiğini vurgulayan Altun, şöyle devam etti:
"İşte her kim tevekkül edip Allah'a dayanırsa, güvenirse ve itimat ederse Cenabı Allah 'ben ona kafiyim' diyor. Başka bir ayeti Kerime 'O zaman Mümin olanlar Allah'a tevekkül etsinler' diye emri ilahiyle müminleri Allah'a güvenmeye davet ediyor. Bu zamanda ve şartlar altında en çok muhtaç olduğumuz şey budur."
"Her türlü tedbiri aldıktan sonra Allah'tan gelecek yardımı beklemeliyiz"
"Tevekkül hiçbir şey yapmadan oturduğumuz yerden zaferin ve başarının gelmesini beklemek değildir." diyen Altun, "Bu tevekkül değildir. Tevekkül demek beşeri olarak yapabileceğimiz her şeyi ortaya koyduktan sonra her türlü hazırlığımızı, tedbiri alıp elimizi açarak Cenabı Allah'tan gelecek olan yardımı beklemektir. O yüzden tedbir ile tevekkül birbirini tamamlayan iki unsurdur. Önce tedbir, gayret, say, sonra tevekkül ederek Allah Teâlâ'ya dayanmaktır." ifadelerini kullandı.
"İnançla, teslimiyetle işlerimizi Allah Teâlâ'ya havale etmeliyiz"
Tevekkül edecek insanların Allah'a tam bir güvenle teslim olmaları gerektiğini belirten Altun, son olarak şunları söyledi:
"Müslümanlar olarak hiçbir zaman umutsuzluğa kapılmadan yüzde 100 yardımı gelecekmiş gibi bir inançla, teslimiyetle işlerimizi Allah Teâlâ'ya havale etmeliyiz. İşlerimizi yapacağız, tedbirlerimizi güzel bir şekilde alacağız ve sonra Cenabı Allah'a işlerin sonucu için tevekkül edeceğiz. Bu asırda en çok muhtaç olduğumuz beşeri tedbirlerden ve gayretlerden sonra mütevekkil olmaktır." (İLKHA)