Refah’a sığınan Filistinliler: GAZZE’DEN AYRILMAKTANSA ÖLMEYİ TERCİH EDERİZ

İşgalci barbarların, uluslararası uyarılara rağmen saldırılarını sürdürdüğü Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah kentine sığınan Filistinliler, kara saldırısı endişelerine rağmen bölgeyi terk etmeyeceklerini söyledi.

Ekleme: 14.02.2024 04:00:00 / Güncelleme: 14.02.2024 04:01:01 / manşetler
Destek için 

Gazze Şeridi'nin güneyinde Mısır sınırında yer alan Refah, işgal rejimi saldırıları nedeniyle yerlerinden edilen binlerce kişinin kente sığınmasıyla birlikte 2,3 milyon nüfusa sahip Gazze'nin yaklaşık yarı nüfusuna ev sahipliği yapıyor. İşgal rejiminin sözde Savunma Bakanı Yoav Gallant, 1 Şubat'ta Gazze Şeridi'nin Han Yunus bölgesindeki İsrail birliklerini ziyaretinde yaptığı açıklamada, kara saldırılarını Mısır sınırındaki Refah kentine taşıyacaklarını söylemişti.

"SİNA'YA GÖÇ ETMEKTENSE GAZZE'DE ÖLMEYİ TERCİH EDERİZ"

Refah'a sığınan Filistinliler, işgal ordusunun kitlesel katliamlara ve sivillere karşı suç işlenmesine yol açabilecek bir kara saldırısı başlatmasından endişe duyuyor. AA muhabirine konuşan Filistinliler, Gazze Şeridi'nden çıkarılmalarına yönelik her türlü girişimi reddettiklerini vurgulayarak, "Sina'ya göç etmektense Gazze'de ölmeyi tercih ettiklerini" ifade etti.

Gazzeli 62 yaşındaki Raid eş-Şurafa, "Burada öleceğiz. Mısır Sina'sına göç etmeyeceğiz. Zorla ve bombalayarak bizleri evlerimizden çıkardırlar yoksa evimizden ayrılmayacaktık. Ebu Bekir es-Sıddık Okulunu bombaladılar ve oğlum orada şehit oldu." dedi. Bir diğer oğlunun da işgal askerleri tarafından alıkonulduğunu belirten Şurafa, istemese de torunlarını yalnız bırakmamak için Gazze'den Refah'a gelmek zorunda kaldığını söyledi.

Refah'ın son durakları olduğunu vurgulayan Şurafa, sözlerine şöyle devam etti: "Beni öldürseler de Refah'tan çıkmam. İmkansız 7 kere de imkansız. Bu sadece benim değil tüm halkın yaklaşımı. Biz bunu nasıl yaparız? Sina’ya gidip topraklarımızı terk mi edelim? Gazze'de ölürüm ama buradan gitmeyi düşünmem bile."

"REFAH'TAN ÇIKMAYI ASLA DÜŞÜNMÜYORUM"

Yerinden edilmiş Gazzeli Ezhar Hamdi de Sina'ya gitme fikrini tamamen reddettiğini belirterek, "Gazze Şeridi'nin gururlu topraklarında ölürüm, Refah'tan çıkmayı asla düşünmüyorum." diye konuştu. Sina'ya yerleştirilmeyi asla kabul etmeyeceklerini vurgulayan Hamdi, şu ifadeleri kullandı: "Topraklarımızda yerinden edilmemiz yeterli olmadı mı? Sina'ya yerleştirilmeyi kabul etmiyoruz, etmeyeceğiz. Nerede olursak olalım, nereye gidersek gidelim bize karşı suç işliyorlar ve hiç kimse umursamıyor."

Filistinli 63 yaşındaki Hacı İbrahim Avvad, İsrail ordusunun Gazze'nin kuzeyindekileri güneye sürdükten sonra Refah'a askeri operasyon düzenleyeceği yönündeki tehditleri daha önce de duyduklarına işaret ederek, "israil ordusu Refah'a girerse masum sivillere karşı katliam ve soykırım yapacaktır." dedi. Gazzelilerin Sina'ya sürülmesi fikrini reddettiklerini vurgulayan Avvad, "Nereye gideceğiz? Ne kadar ömrüm kaldı ki? Burada, ülkemizde ölmek bizim için daha iyi." diye konuştu.

Gazze Şeridi'nin merkezinden Refah'a göç etmek zorunda kalan Filistinli kadın Vefa Ahmed, işgal ordusunun Refah'ın sokaklarını dolduran yerinden edilmiş kişilere karşı katliam ve soykırım yapacağından endişe duyduklarını belirtti. İşgalcilerin son günlerde saldırı ve bombalamalarını yoğunlaştırmasıyla Refah'ta durumun oldukça zorlaştığını ifade eden Ahmed, buna rağmen Sina'ya veya Filistin toprakları dışındaki herhangi bir yere yerinden edilme fikrini reddettiğini vurguladı.

"GAZZE ŞERİDİ'NDE GÜVENLİ BİR NOKTA KALMADI"

Gazzeli 19 yaşındaki Kusay Abdullatif de işgal rejiminin yüz binlerce sivilin sığındığı Refah'a kara saldırısı başlatmasından endişe duyduklarını söyledi. Refah'ın dışına çıkma fikrini reddeden Abdullatif, "Refah yerinden edilmiş insanlarla tamamen dolmuş durumda. Her yer kalabalık. Gazze Şeridi'nde güvenli bir nokta kalmadı." diye konuştu.

Gazzeli genç, uluslararası toplumun işgalcilerin Filistin halkına karşı gerçekleştirdiği katliamlar ve zorla yerinden etme politikası karşısındaki sessizliğine anlam veremediklerini ve şaşkın olduklarını belirtti. Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Beyt Hanun kentinden zorla yerinden edildiğini ifade eden bir diğer Filistinli İnşirah Hamed, işgalcilerin Refah'a saldırması halinde korkunç katliamlar yapacağını vurguladı.

Olası bir kara saldırısı karşısında Refah'taki yoğun insan nüfusunun karşı karşıya kalacağı durumun endişe verici olacağını belirten Hamed, tüm bunlara rağmen Gazze Şeridi dışına göç etme fikrini reddettiğini söyledi. Hamed, "Sina'ya ya da başka bir yere gitmektense Gazze Şeridi'nde ölmeyi tercih ederim. Vatanımız olmayan bir ülkede ne yapacağız?" sözlerine yer verdi.  

 

HAMAS yetkilisi Hamdan: NETANYAHU SİYASİ ÇIKARLARI İÇİN SAVAŞI UZATIYOR

HAMAS Hareketi Siyasi Büro Üyesi Usame el Hamdan, işgalci çete elebaşı Binyamin Netanyahu'nun Gazze Şeridi'ndeki savaşın durdurulması için herhangi bir anlaşmaya yanaşmayarak şahsi siyasi hedefleri için vakit kazanmaya çalıştığını söyledi.

Hamdan, HAMAS'ın Lübnan'ın başkenti Beyrut'taki ofisinde düzenlediği basın toplantında işgal rejimi tarafından reddedilen "ateşkes ve esir takası anlaşması" ve Gazze Şeridi'ndeki gelişmeler hakkında açıklamalar yaptı. Katar ve Mısır'ın arabuluculuğunda Gazze Şeridi'nde tam ve nihai bir ateşkes ve kapsamlı bir esir takası için Paris'te yapılan "anlaşma" görüşmelerine işgalcilerin bizzat temsilcilerinin katılıp onay verdiğini belirten Hamdan, "İşgalin verdiği yanıttan Paris anlaşmasından çekildiğini, halkımıza yönelik saldırıların sonlandırılmasını sağlayacak bir anlaşmaya varılmasının önüne şartlar ve engel koyduğunu gördük." ifadelerini kullandı.

İşgal rejiminin Paris anlaşması önerisine verdiği yanıtın içeriğine de kısmen değinen Hamdan, "Gazze Şeridi'ndeki insanların özgürce hareket etme, yerinden olanların evlerine dönmesi, işgal güçlerinin tamamen Gazze Şeridi'nden çekilmesi garantisi vermiyor. Aynı zamanda esir takası için işgalcilerin önerdiğine bakıldığına anlaşmaya varmada ciddi olmadıkları görülüyor." diye konuştu.

Netanyahu'nun Gazze'ye yönelik devam eden savaştaki politikasına değinen Hamdan, "Netanyahu'nun davranışı ve duruşu, siyasi geleceğine yönelik yaptığı hesaplamalarından vakit kazanmak için savaşı uzatmak, herhangi bir anlaşmaya yanaşmamak ve kaçma politikasını uyguladığını teyit ediyor." dedi. Hamdan, HAMAS'ın olası bir ateşkes ve esir takası için mevcut tutumunu koruduğunu ve Filistin halkına yönelik saldırıların durdurulması için anlaşma yapmayı hala arzuladığını kaydetti. 

 

Tecrit, açlık, tıbbi ihmal: FİLİSTİNLİ ESİRLERE İŞKENCE

Filistinli Tutuklu İşleri Heyeti ve Filistin Esirler Cemiyeti, işgalcilerin, 7 Ekim 2023'ten bu yana "benzeri görülmemiş intikam icraatlarının bir parçası olarak" hapishanelerindeki Filistinli mahkumlara karşı tecrit, aç bırakma ve tıbbi ihmal uyguladığını duyurdu.

İşgal rejimi zindanlarında 9 binden fazla Filistinli erkek ve kadın mahkumun, 7 Ekim'den bu yana kaderlerini etkileyen benzeri görülmemiş intikam icraatlarına maruz kaldığı aktarılan raporda, söz konusu icraatların mahkumları insanlıklarından yoksun ve asgari haklarından mahrum bırakmayı amaçlayan sistematik işkence operasyonlarını temsil ettiği dile getirildi. İşgalci zindanlarında Filistinlilere uygulanan tecrit ve açlık politikasına da değinilen raporda, bu politikanın, çeşitli düzeylerde toplu olarak mahkumlara yönelik benzeri görülmemiş bir oranda artan en tehlikeli politikalardan birini oluşturduğu ifade edildi.

Raporda, 7 Ekim'den sonra cezaevi yönetiminin mahkumları televizyon, radyo ve aile ziyareti gibi dış dünyayla iletişim kurmanın en temel araçlarından mahrum bırakmasıyla tecridin mahkumlar için başka bir kavram haline gelmeye başladığı ve avukatlarının ziyaretinden başka dışarıyla hiçbir iletişim yollarının kalmadığı belirtildi.

İşgal rejiminin kuzeyindeki Gilboa Hapishanesi yönetiminin, mahkumların hücrelerinin önüne mavi bir çizgi çizdiği, bu çizgiye yaklaşmak veya geçmenin yasak olduğu, bu çizgiyi geçen herkesin işkence ve dayağa maruz kaldığı aktarılan raporda, cezaevi yönetiminin bu uygulamayla mahkumların birbirleriyle sesli iletişim kurma olanağından mahrum bırakılmasını amaçladığı kaydedildi.

Mahkumların 7 Ekim'den sonra yemeklerin azaltılmasıyla şiddeti artan açlık politikası nedeniyle çektiği acılara da değinilen raporda, farklı cezaevlerindeki mahkumların, büyük oranda kireç ve pas içeren sağlıksız suyu içmek zorunda kalmanın yanı sıra yetersiz beslenme sorunu yaşadığı belirtildi.

Raporda, 10-12 mahkuma verilen yemeğin aslında iki mahkuma yetmediği; kuzeydeki Megiddo Hapishanesindeki mahkumların protestolarına ise köpekler eşliğinde onları darbedip cezalandıracak özel bir timin hapishaneye girdirilmesiyle karşılık verildiği, saldırı sürecini tamamladıktan sonra söz konusu mahkumlar buradan taşınarak diğer departmanlara dağıtıldığı dile getirildi.

Mahkumlara yönelik "tıbbi suçlara" da değinilen raporda, idari tutuklu Muhammed es-Sabbar'ın 8 Şubat'ta tıbbi bir suç sonucu Batı Şeria'nın merkezindeki Ofer Cezaevi'nde vefat ettiği ifade edildi.  

AB temsilcisi Borrel isyan etti: FİLİSTİNLİLER AYA MI GİTSİN? 

Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, işgalcilerin Refah bölgesine saldırı planına ilişkin, "İnsanlar tahliye edilecekmiş. Nereye, Ay'a mı? Bu insanları nereye tahliye edecekler?" dedi.

Borrell, Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) Genel Komiseri Philippe Lazzarini ve AB Dönem Başkanı Belçika'nın Kalkınma İşbirliği Bakanı Caroline Gennez, AB ülkelerinin kalkınma bakanlarının Brüksel'deki gayriresmi nitelikli toplantısının ardından ortak basın toplantısı düzenledi. UNRWA'ya desteğin sürmesine ilişkin AB üye ülkeleri arasında fikir ayrılıkları olduğunu kaydeden Borrell, "İsim vermeyeceğim ancak bazı üye ülkeler 'desteğimi artıracağım' derken, bazıları 'desteğimi iptal edebilirim', bazıları da 'iptal etmeyeceğim ama açıklama yapılana kadar yardım etmeyeceğim' diyor. Ancak çoğunluğun Filistin halkını desteklemek için başka bir alternatif olmadığı gerçeğini anladığını düşünüyorum." dedi.

Borrell, işgal rejimi hükümetinin UNRWA'yı kapatmaya yönelik siyasi iradesini gizlemediğini hatırlatarak, suçlamaları kanıtlaması gereken tarafın işgal rejimi olduğunu ancak şimdiye kadar iddialara ilişkin herhangi bir kanıt iletilmediğini söyledi. Borrell, Gazze'de her geçen gün artarak devam eden sivil kayıplara tepki gösteren ülkelere çağrıda bulunarak, "Eğer çok fazla insanın öldürüldüğüne inanıyorsanız, belki de bu kadar çok insanın öldürülmesini engellemek için (işgalcilere) daha az silah sağlamalısınız. Herkes Tel Aviv'e gidip yalvarıyor, 'Bunu yapmayın, sivilleri koruyun, bu kadar çok insanı öldürmeyin' diye. Netanyahu kimseyi dinlemiyor." dedi.

İşgalcilerin Refah bölgesine saldırı planına ilişkin de konuşan Borrell, "İnsanlar tahliye edilecekmiş. Nereye, Ay'a mı? Bu insanları nereye tahliye edecekler? Uluslararası toplum bunun çok fazla insanın hayatını kaybedeceği bir katliam olacağına inanıyor. Belki de (işgalcilere yaptıkları) silah tedarikini düşünmeleri gerekiyordur. Ülkeler 'Çok fazla insan öldürülüyor, lütfen insanlarla ilgilenin, lütfen bu kadar çok insan öldürmeyin' demeye devam ediyor. 'Lütfen' demeyi bırakın ve bir şeyler yapın." sözleriyle tepki gösterdi.  

 

 

 

Etiketler: