6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesinde yaşanan 7.7'lik deprem ve hemen sonrasında Elbistan'da 7,6 şiddetinde iki büyük deprem meydana geldi.
Yaşanan deprem Kahramanmaraş ile birlikte Diyarbakır, Adana, Osmaniye, Gaziantep, Şanlıurfa, Malatya, Hatay, Kilis ve Adıyaman'da binlerce binanın yıkılmasına ve on binlerce can kaybına neden oldu.
Depremden sadece yetişjinlerin etkilenmediğini, çocukların da etkilendiğini söyleyen Uzman Psikolog Selahattin Üçer, depremin psikolojik etkilerini normal şartlarda bir aya kadar da psikologlar olarak normal karşıladıklarını, ancak bir aydan sonra herhangi bir azalma olmuyorsa uzman yardımı alınması gerektiğini söyledi.
Depremin, insanların hangi alanlarını etkilediğini açıklayan Üçer, "Birincisi insan sağlığını etkiliyor, ikincisi sosyolojik bir durumdur ve üçüncüsü ise tamamen insanların ekonomisini de etkileyen bir alandır. Depremi yaşayanlar için derin bir üzüntü ve depreme uzaktan şahit olanlarda ise keder ve üzüntü yaratır. Deprem travmatik bir olaydır. Travma ile ilgili büyük T ve küçük T dediğimiz travmalardır. Büyük T; sel, yangın ve doğal afetlerdir. Küçük T ise geçmişte yaşadığımız anılar ve başarısızlık duygusunu oluşturan bir durumdur. Ani gelişen olaylarda psikolojik olarak kaygı ve korkuyu oluşturması durumuna ve bu durum geçtikten sonraki zamanlarda bizde yarattığı kaygıya travma diyoruz. Deprem travması nedir? Deprem travması, depreme maruz kalan kişilerde depremle ilgili korku ve kaygı oluşmasıdır. Depreme maruz kalmayan, çevrede veya sosyal medyada görenler ise kaygının oluşmasıyla ikincil travmaya uğrayabiliyor." şeklinde konuştu.
"Deprem psikolojisi depremi yaşayanlar üzerinde kaygı, korku, stres ve suçluluk duygusunu oluşturur"
Uzman Psikolog Selahattin Üçer
Üçer, "Hepimizin temel ihtiyaçları barınma, yeme ve içmedir. Ama kendimizi en çok güvende hissettiğimiz evlerimiz, depremden sonra artık bizim için korkutucu alanlar olmaya başlar. Yani en temel ihtiyacımızı artık kendi evimizde karşılayamamaya başlıyoruz. Deprem psikolojisi depremi yaşayanlar üzerinde kaygı, korku, stres, suçluluk duygusunu oluşturur. Depremdeki olumsuz duygular beraberinde bazen bizi olgunlaştırabiliyor da. Sonraki süreçlerde depremden aldığımız ders, hayatımızın önemini daha iyi anlayabilmemizi sağlıyor. Tabii ki deprem kendi başına insanlar için tehlike arz eden bir durumdur." ifadelerini kullandı.
Deprem korkusunun, depreme maruz kalan kişilerin oluşturduğu kaygı ve korku olduğunu söyleyen Üçer, "Deprem korkusuna sismofobi diyoruz. Ancak deprem korkusunu diğer korkulardan ayıran en önemli özellik, kişinin sadece kendi adına kaygı duyması değil, aynı zamanda yakını ve akrabaları için de kaygı duymasıdır. Deprem korkusunun belirtileri nelerdir? Deprem korkusunun belirtileri kalp çarpıntısı, titreme, terleme, zihin bulanıklığı, uyku ve yeme de işlevinin bozulması, sağlıklı düşünememe, odaklanamama gibi bazı belirtiler olarak ortaya çıkar. Depremden sadece yetişkinler etkilenmez. Biz o anda kendimizle ilgili düşündüğümüzde çocukların da ne kadar etkilenebileceğini o anda çok farkında olmayabiliyoruz. Ancak çocuklarda da bazı belirtiler ortaya çıkıyor. İştah kaybı, sebepsiz ağlama, gece uyuyamama, yalnız kalamama, okula gitmeme gibi davranışlar ortaya çıkabiliyor." diye belirtti.
Depremin psikolojik etkilerini normal şartlarda bir aya kadar da normal kabul ettiklerini dile getiren Üçer, "Ancak bir aydan sonra bunun şiddetinde bir azalma olmuyorsa, gittikçe kendi hayatımıza odaklanamıyorsak travma sonrası beraberinde ses bozukluğuna işaret edebilir. Eğer bir aydan sonra şiddeti azalmamışsa artık uzman bir kişiden yardım almak gerekiyor. Depremden hemen sonra acil müdahale ihtiyacını hisseden insanlara da sahaya inen uzman kişiler tarafından yardım alınabilir." dedi.
"Güvende hissettiğimiz evlerimiz, depremden sonra artık bizim için korkutucu alanlar olmaya başlar"
Depremin psikolojik etkilerinin nasıl atlatabileceğine değinen Üçer, "Öncelikle sadece bireysel bir etki veya stres yaratmıyor. Deprem aynı zamanda toplumsal bir travmadır. Bundan dolayı deprem ya da acil bir durum olduğunda ülkemiz, elinden geleni yapan bir topluluktur. Bunu iyileştiren de dayanışma, yardımlaşma, destek birbirlerine evini açmaktır. Bunlar da aynı zamanda depremi yaşayan kişilerin yalnız olmadıklarını ve onların desteklendiğini gördüklerinde deprem psikolojisini daha kolay atlatabilirler." ifadelerini kullandı.
Depremi yaşayan kişilere nasıl yaklaşmalıyız? diyen Üçer, son olarak şunları söyledi:
"Hayatlarının belki de en travmatik olayı olabiliyor. Onun için direkt çok soru sormak ve irdelemekten ziyade dinlemek, duygularını anlama ve duygularını anladığımızı tekrardan onlara geribildirimde bulunduğumuzda daha kolay iyileşmiş oluyor. Deprem korkusuyla ilgili verilebilecek öneriler de depremle ilgili geniş bilgiye sahip olmak gerekir, hazırlıklı olmalıyız ve aynı zamanda depremden sonra sığınabileceğimiz alanların olmasını bilmemiz bizi daha çok rahatlatır." (İLKHA)