ABD başkanı Donald Trump, göreve gelir gelmez Gazzelileri yerinden edecek ve komşu ülkelerde mecburi ikamete zorlayacak şekilde bir Gazze planı ile saçma sapan sayılacak bir çıkış yaptı. Arap ülkelerinin bu plana destek vermeleri için de gizli ve aleni zorlama, gözdağı ve tehditlerde bulunmayı da ihmal etmedi elbette. Şaşırtıcı bir şekilde dünyanın ekser ülkeleri bu saçma plana destek olmak bir yana şiddetle karşı çıktı. Asıl karşı çıkmaları beklenen ülkeler, elbette planın birinci derecede muhatabı olan Arap devletleriydi. İlk etapta ilkeli bir duruş sergilemeyi başaramayan Arap ülkeleri, yine şaşırtıcı bir şekilde Mısır’ın diktatör Cumhurbaşkanı Sisi’nin karşı çıkışıyla duruşlarını netleştirmeye başladılar. Sisi’nin, söz konusu saçma plana karşı çıkışı şaşırtıcıydı, çünkü Gazze yerle bir edilirken, 50 binden fazla insan ölürken, bebekler ve çocuklar açlıktan, ilaçsızlıktan, soğuktan yaşamlarını yitirirken sınır kapılarından yardım malzemelerinin bile girişini engelleyen Sisi’den başkası değildi.
Mısır Cumhurbaşkanı, Trump’ın Gazze planını şiddetle reddetmekle kalmadı, aynı zamanda kendisiyle bu plan hakkında konuşulmaması ve baskıya maruz kalmaması için ABD gezisini iptal etti. İşte bu Mısır ve onun Cumhurbaşkanı, Trump’ın planına alternatif bir planla Gazze’nin yeniden imarı ve Gazzelilerin yerlerinde kalmalarını öngören taslak bir metin hazırladı. Söz konusu metin, Arap Birliği zirvesinde kabul edilerek Mısır Planı olarak gündeme oturdu.
ABD ve işgalci İsrail dışındaki birçok ülke, Arap Birliği zirvesinde kabul edilen Mısır Planına destek vererek Trump’ı boşa düşürmekle kalmadı, siyasi anlamda esaslı bir şamar indirerek, “Güçlü olabilirsin, ama senin her saçma kararına uymak zorunda değiliz” demiş oldular.
Planın uygulanabilirliği tartışmalı olsa da Arap ülkelerinin, Gazzelilerin yerinden edilmelerini öngören Trump planına karşı bir duruş sergilemeleri kıymetlidir. Bu, birlik oldukları takdirde zorlukların üstesinden gelebileceklerinin, ülkelerini sömüren emperyalistlerin boyunduruğundan kurtulabileceklerinin, İslam coğrafyasının bağrına saplanan hırsız israili tarihten silebileceklerinin bir kanıtıdır. Eğer bu cesaret ve dirayeti Filistin sorunu için gösterebilirlerse Filistin topraklarının işgalden kurtulması, Kudüs ve Mescid-i Aksa’nın özgürlüğüne kavuşması hiç olmadığı kadar yakın olacaktır.
Mısır planı, Arap ülkelerinin ABD’ye karşı bir nevi bayrak kaldırışı olsa da planın içeriği sadece Gazze’nin yeniden imarını kapsamamakta, ABD’yi ve katil israili rahatlatıcı bir yönü de bulunmaktadır. HAMAS, görünüşte plana destek verdi, ancak plan, uzak vadede Gazze’nin yönetimini El-Fetih’e bırakmayı da öngörmektedir. Çünkü planın maddeleri arasında tüm Filistinli grupların El-Fetih çatısı altında birleşmeleri de bulunmaktadır. El-Fetih ve Mahmud Abbas’ın, Aksa Tufanı operasyonu sonrasında soykırımcı israilin saldırılarında bırakın Gazze’yi savunan bir söz söylemesini bilakis katil israilin katliamlarını meşru gösteren sözler sarf ettiğini göz önünde bulundurduğumuzda HAMAS’ın El-Fetih çatısı altında birleşmeyi kabul etmesinin ham hayal olduğunu söyleyebiliriz.
Öte tarafta Gazze yeniden imar edilse bile, ABD’nin desteğini arkasına alan işgalci israilin yeni bir saldırıyla Gazze’ye yeni yıkımlar yaşatmayacağını kimse garanti edemez. 7 Ekim sonrası sesi soluğu çıkmayan Arap ülkelerinin sadece Gazze’nin imarı için para toplama girişiminde bulunması, yaraya merhem olmaktan uzak bir girişimdir. İşgalci ve soykırımcı israile karşı askeri seçenekler ortaya konulmadan sadece para toplama girişimi, vicdanlarını rahatlatmak için atılan bir adımdan başkası değildir. Gerçekçi bir plan hazırlanacaksa, mutlaka katil israilin yok edilmesini içermek zorundadır. Çünkü işgalci israil var oldukça İslam dünyasına huzur, sükûnet, barış gelmeyecektir. Sadece İslam dünyasının değil, dünyanın selameti için kanla beslenen bir vampir hükmünde olan israilin tarihten silinmesi elzemdir.