“Kutsal” Bilinen Sapmalar

Abone Ol

İnsanın yolculuğu engellenemez. Öyleyse yolu kapatıp yürümeyi engellemeye çalışmak boşuna harcanacak enerji demektir. Hedefe doğru yolculuğu sonlandırmak isteyenler, dosdoğru yolu kapatıp doğru yolda yürümeyi engellemek yerine, yolculuğu amacından, yolcuyu yolundan saptırmayı metot olarak kullanmayı en mantıklı yol olarak görürler.

A’râf Suresi, 17. ayette açıkça belirttiği gibi, bu metodu kullanacağını açıklayan ilk kişi şeytandır. Bazen başarılı olmuştur ama Allah, dosdoğru yolun hep apaçık görünür olmasını murad etti. Böylece yoldan sapanlar bunun kendi seçimleri olduğunu bileceklerdi.

Gördüğümüz gerçek, yoldan saptırılmış düşüncelerin; iddialarının zıddı olan yola saptığı barbarlığın, vahşiliğin yabani ormanlarından, menfaatçiliğin kurak çöllerinden, enaniyetin derin vadilerinden ve kibrin yüksek olmayan dağlarından geçerken insanlık için çok tehlikeli hale dönüştüğüdür. Bu realiteyi, siyasi anlamda dünyaya hükmeden ve Gazze gerçeği ile yüzleri daha iyi görünür olan Hristiyanlık ve Yahudilik üzerinden değerlendirelim:

Şeytan, kutsal metinlerdeki lafzi ifadeler üzerinde oynamalar yaptırarak ve metni anlam açısından tevil ettirerek, teorik sapmalara yol açar. Ayrıca teori-pratik çatalında oturur ve pratiği yanlış yolda yürütür. Teorik eleştiri, gayet akademik ve detaylı bir çalışma gerektirdiğinden, biz somut olanın yani görünür pratik sapmanın izini takip etmeye çalışalım.

Hristiyanlık ile başlayalım. Hristiyanlık doğduğunda, güç ve eğlence sembolü olmuş sömürgeci Roma İmparatorluğu’na karşı mücadeleyi amaç edinmişti. Bunun için İncil:

“Sonra İsa öğrencilerine dedi ki, "Size doğrusunu söyleyeyim, zengin birinin göklerin krallığına girmesi zordur. Yine size söylüyorum, devenin iğne deliğinden geçmesi, zengin birinin Tanrı'nın krallığına girmesinden daha kolaydır." demiştir. (Matta 19:22-24)

Oysa bugün Hristiyan dünya, kapitalizmin merkezi olmuştur. Kurdukları vahşi kapitalist düzen, kendilerine daha çok güç, daha zengin bir hayat sunmak adına, dünyanın birçok yerinde milyonlarca çocuğun açlıktan ölmesine neden olmaktadır. Şeytan dosdoğru yol üzerinde oturarak, Hristiyanlığı, karşıtı olduğu Roma İmparatorluğu’nun pagan inanışında var olan Allah'a oğul isnad etme düşüncesine götürmüştür.

İncil’in “Komşunu seveceksin” düsturu, Hristiyanlara, öteki olan herkesi kendine öncelemeyi emreder. Ama şeytan işini yapmış ve Hristiyan dünyanın yolunu, kendileri dışında kalan dünyayı yok sayma yolu üzerine yürütmüştür. “Sevgi” yerini, nefret yüklü Haçlı Seferlerine, iki Dünya savaşına, köleciliğe, koloniciliğe, Afrika, Amerika, Asya ve Avustralya’da, siyah ve kızılderililere, aborjinlere uygulanan soykırımlara bırakmıştır.

Yahudilik’teki sapma daha içler acısı durumdadır. Firavun'un ırkçı politikalarına karşı direnen Hz. Musa’nın mücadelesinin amacı ve kendisine indirilen Tevrat öğretilerinin yönü değiştirildi ve böylece Firavun faşizmi, Yahudiliğin öğretisi haline dönüştürüldü.

Firavun kendi halkını üstün ırk kabul eder, İsrailoğullarını köle edinir, hükümdarlığına zarar vermesin diye İsrailoğullarının çocuklarını, yeni doğan bebeklerini öldürürdü. Bugün faşist siyonist düşünce de Yahudileri üstün ırk olarak kabul etmekte, geri kalan bütün insanlığı Yahudilerin kölesi olarak görmekte ve aynen Firavun gibi, Gazze'deki Müslüman bebekleri vahşice katletmektedir.

Yani, Hristiyanlık inancı, artık ruhsal kurtuluş yolundan sapmış, dünyevi başarıyı, kutsama aracı kılmıştır. Hz. İsa'nın yaşamının aksine, zenginlik sevgisi, öteki insanları karşılıksız sevmenin yerine yerleştirilmiştir. Tokat atıldığında, öteki yanağını dön” düşüncesi yerini yüz milyonlarca insanın ölümüne neden olan savaşlara, soykırımlara, işgallere bırakmıştır. Yahudilik savaştığı Firavun ahlakını din edinmiş ve Hitler vahşetinin taklitçisi olmuştur.

Gazze bize gösterdi ki, her iki din de doğarken, kendilerine karşı savaştıkları düşmanın bizzat kendisine dönüşmüşlerdir. Bugün adalet ve sevgi kendini sadece İslam üzerinden tanımlayabilir. Ama umuyoruz ve Rabbimizden diliyoruz ki biz Müslümanların payesine de Ebu Cehil'in cehaleti düşmesin.