Kutlu Bir Doğum Kutlu Bir Toplum

Abone Ol

Bugün, âlemlere rahmet olarak gönderilen, gönülleri aydınlatan ve insanlığı karanlıktan aydınlığa çıkaran Hz. Muhammed'in (s.a.v) dünyayı teşrifini kutluyoruz. O'nun hayatı, sadece inananlar için değil, tüm insanlık için bir rehber ve kurtuluş reçetesidir. Bu özel gün, O'nun Mekke ve Medine'deki çetin mücadelesini, örnek ahlakını ve insanlık için yaptığı fedakârlıkları bir kez daha düşünmemize ve kendimize gelmeye vesile olmalıdır.
Peygamber Efendimiz, Mekke'de yaşadığı 13 yıl boyunca, putperestliğin, cehaletin ve ahlaki çöküntünün hüküm sürdüğü bir toplumda, tevhid inancını yaymak için büyük bir mücadele verdi. Bu dönem baskı, eziyet ve boykot gibi zorluklarla doluydu. İşkenceler altında şehadet ve muhacerat dönemiydi. Ancak O, en zor şartlarda bile sabrı, metaneti ve merhameti elden bırakmadı.
O'nun bu dönemdeki en önemli çalışmalarından biri, tevhid (Allah'ın birliği) inancını yerleştirmekti. Putlara tapınmanın anlamsızlığını ve tek bir yaratıcıya inanmanın gerekliliğini anlattı. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de buyrulduğu gibi: "De ki: 'O, Allah, Bir'dir. Allah Samed'dir (Hiçbir şeye ihtiyacı olmayan). O, doğurmamış ve doğurulmamıştır. O'nun hiçbir dengi yoktur.'" (İhlas Suresi, 1-4).

Bu ayetler, Peygamberimizin temel mesajını özeti niteliğindeydi.
Mekke dönemi aynı zamanda ahlaki değerlerin yeniden inşası için de bir zemin oluşturdu. Peygamberimiz, "Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim" hadisiyle, misyonunun sadece inanç ve ibadet esaslarıyla sınırlı olmadığını, aynı zamanda toplumsal ahlakı da yüceltmeyi hedeflediğini belirtmiştir. O dürüstlüğü, güvenilirliği ve adaletiyle daha o günlerden "Muhammedü'l-Emin" (Güvenilir Muhammed) lakabını almıştı.
Hicretten sonra Medine'de başlayan yeni dönem, Peygamberimizin liderlik, diplomatik yetenek ve toplumsal düzen kurma konusundaki ilahi rehberlikle beraber O'nun dehasını da ortaya koydu. Mekke'de zulüm gören Müslümanlar, Medine'de Ensar (yardımcılar) tarafından kardeşçe karşılandı. Peygamberimiz, Muhacir ve Ensar'ı kardeş ilan ederek tarihte eşine az rastlanır bir toplumsal barış örneği sergiledi.
Medine'de kurduğu devlet, sadece Müslümanların değil, farklı inançlara mensup Yahudi ve Hristiyanların da haklarını güvence altına alan bir barış ve adalet devletiydi. Medine Vesikası, bugün bile anayasacılık ve insan hakları açısından modern dünyaya ders veren bir belgedir. Bu belge, herkesin inanç ve ibadet özgürlüğünü güvence altına alıyor, can ve mal güvenliğini koruyordu.
Peygamberimiz, Medine'de aynı zamanda sosyal adaleti de tesis etmeye çalıştı. Fakirleri, yetimleri ve kimsesizleri korumayı emretti. "Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu yalnız bırakmaz ve ona hakaret etmez" (Müslim) hadisi, O'nun toplumsal ilişkilerde esas aldığı temel ilkeyi vurgular.
Peygamberimizin hayatı, bireysel ahlaktan toplumsal düzene, sabırdan adalete kadar birçok alanda insanlığa ışık tutmaktadır. O'nun mücadelesi, zorluklar karşısında pes etmemeyi, farklılıklarla bir arada yaşamayı ve her şart altında adaletten şaşmamayı öğretir. Mevlid Kandili, O'nun mesajını bir kez daha kalplerimize indirmemiz, O'nun izinden yürüyerek kendimizi ve dünyamızı daha iyi bir yer haline getirmek için çalışmamız gereken kutlu bir gündür.
O'nun insanlık için en büyük hediyesi, sadece kuru bir ritüel anlayıştan ibaret değildir. O, aynı zamanda merhamet, ahlak ve adaleti öğreten bir yaşam biçimi sunmuştur. Bu kutlu günde, O'nu anmak ve anlamak, ancak O'nun bizlere sunduğu bu evrensel değerlere sımsıkı sarılmakla mümkün olacaktır.
Ne yazık ki ümmet ve dünya bugün O'nun bu öğretisinden çok uzaklarda, büyük bir zulüm girdabında debelenmekte. Tek kurtuluşumuzun yine ancak O'na dönmekle mümkün olacaktır.