Kürtler ne istiyor?

Abone Ol

Diyarbakır’da “Kürt Meselesine İnsani Çözüm Çalıştayı” düzenlendi. Bunun için ülkenin her tarafından insanlar davet edildi. Siyaset, medya, yazar, akademisyen, alim vb. alanlardan çözüme katkı sunacak kişilerin fikirleri dinlendi. Daha sonra bir sonuç bildirgesi yayınlandı. Elbette oraya gelip katılan herkesin ortak görüşü değildi. Ancak aşağı yukarı sorunun çözümüne katkı sunacak ortak bir metin ortaya çıktı. Zaten daha sonra da katılımcılardan kimileri de açıklama yaparak, bazı maddelerine katılmadıklarını veya dil ve üslup bakımından yanlış gördükleri kısımlar olduğunu beyan ettiler. Bu da onların görüşleri elbette, saygı duymak lazım. Ama aşağı yukarı “Kürtler ne istiyor?”u kapsayan bir metin ortaya çıktı. Tabi bu Kürtler İslami dünya görüşüne sahip olan Kürtler idi!

Lakin bazıları mal bulmuş mağribi gibi hemen bu çalıştayın sonuç bildirgesine büyük bir kinle ve acayip ithamlarla saldırmaya başladı. Hani CHP ve zihniyetinin saldırmasını anlarım da danışman kimliğine sahip olan birinin, kapalı kapılar ardında konuşulacak meseleleri kamuoyu önünde, ittifaklara zarar verecek şekilde beyan etmesi, bu işin ardında başka hesapların olduğunu gösterir. Ayrıca dün savunduğun görüşleri, bugün vatana ihanet suçlaması ile itham etmek gerçekten bir akıl tutulmasıdır.

Çalıştay Kürtlerle ilgili olunca elbette bu konu ağırlıklı olarak işlendi. Talepler sıralandı. Şimdi kısaca bu taleplerden kim rahatsız olabilir? Veya rahatsız oldun diyelim, o zaman sen de yanlışı ortaya koy ki kamuoyu karar versin? Ama hemen kendilerini bu devletin koruyucusu, diğerlerini de vatan haini ilan etmek çok büyük bir aymazlıktır!

Kısaca aşağıda verdiğimiz sonuç bildirgesinin nesinden rahatsız oldunuz? Ki bunlar aynı zamanda Kürt halkının da talepleridir:

“Barış ve adalet ile yepyeni bir yüzyıl, birlikte inşa edilmelidir.

Ankara’nın saadeti, Diyarbakır’ın huzuruna bağlıdır.

İslamî değerlere aykırı hiçbir çözüm modeli Kürt halkı nezdinde karşılık bulmayacaktır.

Silah ve şiddet Kürt meselesi için bir çözüm değildir.

Kürt meselesinin çözüm adresi siyaset kurumudur. Siyasi yollarla yürütülen çalışmalar desteklenmelidir.

Temel hak ve hürriyetler hiçbir şarta bağlanmamalı ve pazarlık konusu yapılmamalıdır.

Bugüne kadar edebiyatı çokça yapılan kardeşliğin artık hukuku da tahakkuk ettirilmelidir.

Kürt âlimlere yapılanlar başta olmak üzere bu güne kadar yapılan zulümlerden dolayı devlet adına özür dilenmeli ve mezar yerleri ivedilikle açıklanmalıdır.

Kürtlerin ve Türklerin Malazgirt, Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı gibi kritik süreçlerdeki tarihsel birliktelikleri sahih bir surette yeniden yazılmalıdır.

Kürtçe anayasal güvenceye kavuşturulmalı, ana dilde eğitimin önündeki bütün engeller kaldırılmalıdır. Anayasada Kürtlerin yokluğu değil varlığı güvence altına alınmalıdır.

Darbe anayasası değiştirilmeli ve eşit vatandaşlık temelinde yeni bir anayasa hazırlanmalıdır.

Türkiye Cumhuriyeti devletine vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkesin Türk olduğu tanımlamasından vazgeçilmelidir.”

Bu meseleyi anlamak istemeyenler ve sürekli halı altına süpürenler, silahtan ve çatışmadan nemalananlar, ideolojik varlığını bunun üzerine kuranlar elbette bu sorunun bitmesini istemiyorlar. Kemalizm, Apoizm, sosyalizm, siyonizm, emperyalizm elbette çözüm istemiyor!

Ama ehli iman ve vicdan sahipleri, bu sorunun insani ve İslami olarak ele alınıp kökten bir çözümünü istiyorlar.