HAMAS ve siyonist işgalciler arasında, arabulucular aracılığıyla sağlanan ateşkes antlaşmasıyla bütün dünyada buruk bir sevinç havası yaşanmaya başladı. Zira yüzyılımızın en vahşi katliamının yapıldığı Gazze’de, açlıktan ölen çocuklara gıda dahi ulaştıramamanın utancı, bu ateşkese sevinme hakkını dahi bize vermiyor.
Ateşkes antlaşması, Gazze’de ise büyük bir sevinçle karşılandı. Çünkü 24 ay aradan sonra çocukların üzerine bombalar yağmayacaktı. Açlıktan ölen insanlara gıda ulaştırılacaktı. Çocuklar, üzerlerine füze ve bombaların yağmadığı çadırlarında, karınlarını doyuracaklardı. Fakat sudan bahanelerle, günlük girmesi gereken gıda yardımının çeyreği dahi hala Gazze’ye ulaştırılmasına müsaade edilmiyor.
Dünya’ya barış getireceğini söyleyen ‘sarı şeytan’ siyonist katillerin sözde meclisinde yaptığı konuşmada ‘Size istediğiniz kadar silah verdim. Siz onları çok güzel kullandınız’ şeklinde, aslında Gazze’de gerçekleştirilen soykırımın baş destekçisi olduğunu ifade etti. Ve katil Netanyahu ile birlikte soykırım suçlusu olarak yargılanması gerekirken; özelde İslam coğrafyasına/Ortadoğu’ya, genelde bütün dünyaya nizam verme tafralarıyla siyonizmin tasmalı bir elemanı olduğunu da göstermiş oldu.
Bütün kibir ve küstahlığıyla, 30’dan fazla ülke liderini arkasına alıp düzenlediği basın toplantısında, ‘3 bin yıllık bir sorunu çözdüğünü?!’ iddia etti. Bunun ne anlama geldiği ise 20 maddelik ateşkes antlaşmasının içeriğiyle ortaya çıktı. Bu ateşkes maddelerinin tamamı, siyonist katilleri aklama, güvenliklerini sağlama alma, dünya halkları nezdinde sarsılan imajlarını kurtarma ve darboğaza giren işgalcilerin ekonomilerini, körfez kukla rejimlerinden toplayacağı haraçlarla tekrar rayına koyma sürecine dönüştürdü.
HAMAS’a ve Gazze’ye ise ancak birkaç yardım tırının girişine izin vermek oldu. HAMAS kendisine yönelik bütün şartları yerine getirmesine rağmen Gazze’ye günde ulaşması gereken yardımların çeyreğine bile hâlâ müsaade edilmiyor. Hâlâ Gazze her saat bombalanmaya ve şehit haberleri gelmeye devam etmektedir. Garantör ülkelerin bu duruma hâlâ hiçbir tepki vermemeleri ve ateşkesin devamı noktasında ülkemiz dışında caydırıcı bir tepkinin ortaya konulmaması ciddi açmazları da beraberinde getirmektedir.
Bütün küfür cephesinin, siyonist işgalcilerin ağzıyla 20 sağ, 20 ölü siyonistin cesedini konuşması insanlıktan ne kadar da uzaklaştıklarını bize gösterdi. Buna karşılık 67 binden fazla Gazzeli Müslümanın ölümü, yüz binlercesinin yaralanması, yüzlerce çocuğun açlıktan ölmesi, yakılmış ve yok edilmiş bir Gazze’den tek kelimeyle bahsedilmemesi, on binlercesinin hâlâ enkaz altından çıkarılamaması, siyonizme teslim olmuş batı küfür cephesinin gaddarlığını ve Müslümanlara yönelik acımasızlığını net olarak bize göstermektedir.
Ateşkes antlaşmasında hazır bulunan sözüm ona Müslüman liderlerin de sadece ‘sarı şeytana’ övgüler düzmesi ve yapılan ateşkesin siyonistleri sağlama almaktan öte bir anlam ifade etmediğini dile getirme cesaretinde bulunamamaları ise siyonizme ve batıya teslim oluşun hazin neticesidir. Bu utanç tablosu, ümmetin çocuklarının hafızasında kıyamete kadar lanetle anılacak, affedilmez bir suç olarak tarih sayfasındaki yerini alacaktır.
Gazze ise direnmeye devam ediyor. Ümmetin geri kalanına bilinç, izzet, şeref ve cihad etme onurunu en net şekilde aktarmaya gayret ediyor. İki yıldan fazladır, ABD öncülüğünde batı küfür cephesi bütün imkânlarıyla siyonist katilleri desteklemesine karşılık; Gazzeli mücahitler bu alçak düşmana karşı yokluk ve kimsesizlik içerisinde ama iman ile mücadele etmeye devam etmektedirler.