Kumar belası ve devlet

Abone Ol

Futbolda oynanan kumar/bahis ile gündem işgal edilince, aklıma çok farklı şeyler gelmeye başladı. İlk kez Türkiye’de kumar 1998’de yasaklandı. 2006’da ise gelişen dijital ortamda oynanan kumar da yasaklandı. İşin ilginç yanı devlet, bu yasaklamaları yapsa da “Milli Piyango” gibi bir kumarın oynanmasına öncülük ediyor ve buna millilik vasfı veriyor. Ayrıca adı lazım değil, bir bahis sitesi de devlet kontrolünde milli bir vazife görmeye devam ediyor. Geçmişte kumarı yasaklanmasında hafızalarda yer alan isimler Ömer Lütfü Topal ve Sudi Özcan’ın kurmuş olduğu “Krallık”lardı.

Türkiye’deki bu gelişmelere karşın Kuzey Kıbrıs’ta olan 30 kumarhanenin hepsi Girne’de bulunuyor. Her ne kadar Türkiye’de resmi olarak kumarhaneler bulunmasa da film, spor ve benzeri sitelerde bahisle beraber kumar reklamın yapılması korkunç boyuta ulaşmış durumda. Hele hele bu reklamların, çocukların ders veya oyun sitelerinde yer alması ayrı bir fecaat.

Nispeten azalma görülmesi bir dijital mücadelenin olduğu anlamına gelse de bu mücadelede etkin yaptırım ve caydırıcı ceza, yeterince iş görmüyor. Zira böyle olsaydı yurt içi korsan kumarhaneler ve yurt dışı Kıbrıs ile özellikle Gürcistan’a bu gayeye binaen tatil, ticari veya turizm adı altında gidişler bu derece sık olmazdı. Sosyal medyada yazılanlara göre özellikle emekli asker hanımları, çete mensupları, kara para aklayıcıları bu işlerde önde gelenlerdir.

Türkiye’nin dijitalde, Kuzey Kıbrıs’ın ise fiiliyatta oynattığı kumar sevdası, dünyada bağımlılığın gittikçe yükseldiği bir zaman diliminde bizi üçüncü sıraya yükseltebilecek düzeyde oynanıyor. Las Vegas’ın adı çıksa da İtalya ve Singapur üst sıralarda olsa da İngiltere iyi kazansa da maalesef Türkiye kumar oynatmada üçüncü sırada yarışıyor.

65 yaşında olup ölen biri, yirmili yaşlarda kumara bulaşmıştı. 40 yıl boyunca bir türlü kopamadı bu bağımlılıktan. İnsanlığı iyi olsa da yakınlarına ve çevresine karşı hep bir mahcubiyet duydu. Hep suçluluk psikolojisiyle farklı şekillerde bağımlılığını örtmeye çalıştı. Son anlarına dek bunu ölüm döşeğinde bile hissettirdi. Lakin bir türlü bırakmak nasip olmadı.

Kötü alışkanlıklar yeni dikilen fidan gibidir. Sen gençken güçlüsün ve onu sökebilecek güçtesin. Erteledikçe güçten düşerek ihtiyar olacaksın. O alışkanlık da kök salıp topraktan sökemeyeceğin kadar sağlam bir ağaç olur. Bir gün balta ile kessen dahi bir yerden kökü filizlenebilir. Bunun olmamasında en etkili güç, tövbe silahıdır.

Devletin de tövbesi vatandaşını kötü alışkanlıklardan koruyacak derecede etkin ve caydırıcı kanunlarla fiiliyatta yer almasıdır. Reklam ve propagandasını “Milli” diyerek yapmamasıdır.