Kuduz Köpekler!

Abone Ol

Hastalıklı “yaratıklar”dan bu dünya daha çok çekecek gibi görünüyor. Böylesi dabbelerin saldırmak için bir bahaneye ihtiyacı yoktur; çünkü kuduzdurlar.

Kuduz köpeklerin kesin bir tedavisi olmadığından düzenli önlem alınması gerekiyor. Bu önlem, aşı uygulamakla birlikte başkalarını onlardan korumak veya itlaf edilmelerini sağlamak şeklinde olabilir. Çünkü başka çare yok.

Siyonist yaratıklar da tam anlamıyla kuduz olmuş durumdalar. Her geçen gün işledikleri cürümler ve yaptıkları saldırılar farklı bir boyuta ulaşıyor. Adeta şeytanın pabucunu dama atacak kadar alçaldılar.

Sağa sola saldırmaktan imtina etmeyen bu güruh, önlerine geleni ve gelmeyeni yemeye çalışıyor. Bunlar yamyam, bunlar vahşi, bunlar sadist!

ABD’nin verdiği destekle dünyayı ateşe verecek bir hırs ve çılgınlık içindeler. Tunus’taki Global Kararlılık (Sumud) Filosuna iki saldırı düzenlediler. Katar’ın başkenti Doha’daki yerleşim yerlerine ondan fazla uçakla saldırdılar.

Kuduz Köpek stratejisiyle siyonist saldırganlar, 24 saat içinde tam 6 ülkeye saldırı gerçekleştirdiler: Suriye, Yemen, Tunus, Katar, Lübnan ve Filistin, kuduz olmuş vahşilerin hedefi oldu. Komşu ülkeler ve diğer bazı dünya devletleri ise her zamanki gibi saldırıları sadece kınamakla yetindi.

Saldırılar sırasında siyonist bir üniversitedeki sözde akademisyenin Türkiye ve Sayın Cumhurbaşkanına yönelik tehditkâr paylaşımları ise dikkat çekiciydi. Açıkça “Sıra Türkiye’de,” diyordu.

Türkiye’yle ilgili endişelerin arttığını söylemek abartı olmaz. Kuduz köpeklerin saldırısı için herhangi bir sebep gerekmiyor. Ancak yine de Türkiye’ye saldırmak için kendi zihin dünyalarında birçok “gerekçe” uydurmuş durumdalar. Türkiye, mazlum Filistinlileri destekliyor çünkü. Bu, onlar için yeterli bir sebep olabilir.

Kendimizden çok emin görünüyoruz ama Katar’a yapılan saldırılar ve Katarlılardaki silah gücüne rağmen yaşananlar, bizim de endişelenmemizi kaçınılmaz kılıyor. ABD’den aldıkları savunma radarları İsrail uçaklarını tespit edememiş; dolayısıyla saldırıyı engelleme imkânları olmamıştır.

Türkiye’deki siyonist kliklerin nerelere nüfuz ettiği ve hangi bilgilere sahip olduğu da ayrı bir endişe konusudur. Türkiye, bir an önce içindeki yabani unsurları etkisiz hale getirme sürecine geçmelidir. Onların “gözü”, “kulağı” mesabesindeki karanlık mahfiller ortaya çıkarılarak gereken önlemler alınmalıdır.

İşin istihbarat boyutu son derece önemlidir. Bilgi, güçtür. Elde ettikleri bilgilerle –Allah korusun– en mahrem alanları, en stratejik noktaları hedef alabilecekleri muhakkaktır.

Varlarsa gözleri çıkarılmalı, kulakları da kesilmelidir. Zalime acıyanın, acı sonla karşılaşması kaçınılmazdır.

Tedbirde gecikmek, tedbir almamak demektir. Tabir yerindeyse bugün yine ‘Artık hatt-ı müdafaa değil, sath-ı müdafaa gereklidir.’ Sadece ‘sınırda savunma’yı reddeden, ‘bölgesel savunma’yı esas alan bir anlayışla hareket edilmelidir. Aksi hâlde çok geç olabilir.