Koşulsuz Sevgi - Sevgisiz Koşul

Abone Ol

Seni seviyorum...

Onu seviyorum...

Beni seviyor...

Birbirimizi seviyoruz...

Seviyorum, seviyoruz, seviyorlar...

Günlük hayatta sıkça kurduğumuz cümleler bunlar. Sevdiklerimize karşı duygularımızın ispatı veya ele güne karşı sevdiklerimizle muhabbetimizin izharı için, bu cümleleri kurmak zorunda hissederiz kendimizi.

Bu cümlelerde özneler değişse de ben, sen, o, biz, onlar gibi, fiilin yükü, yani anlamı hep aynı kalır: "sevgi", “sevmek” eylemi.

Telaffuzu kolay, lakin pratiği zor, değişken, göreceli ve çetrefilli.

Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır misali, kişiden kişiye değişir bu eylem.

Ama en yalın, en güzel, en değerli olanı koşulsuz olanıdır. Hakeza katışıksız, riyasız, karşılıksız.

Ama elbette bir kıvamı, sınırı, kısacası itidali koruyacak kıstasları olmalı sevginin de...

Özellikle aile içi ilişkilerde ve iletişimde yaşanan pek çok sıkıntının altında, sevgiye dair ya büyük eksiklikler ya da sevgi israfı karşımıza çıkıyor. Yani ya sevgi pınarları kurumuş ya da deniz derya olup taşmış.

Elbette insani ilişkilerin en temel ihtiyacı sevgidir. Hatta insanın doğayla, hayvanlarla ve hatta eşyalarla ilişkisini dahi düzenleyen büyük bir motivasyondur sevgi. Ancak sevginin dili, nasıl izhar edildiği, seviyesi, kıvamı, gidişatı ve kalitesi ilişkilerimizi doğrudan etkiliyor ve etkilemekle de kalmıyor, bizzat yönetiyor.

Örneğin ebeveyn-çocuk ilişkilerinde, karşılıklı koşulsuz sevgi, hem çoğu soruna daha hızlı çözümler üretmede bir kurtarıcı görevi görüyor hem de aile içi ilişkilerde merhametin, muhabbetin ve bu vesileyle de huzurun, saadetin mimarı oluyor. Eşler arasında da aynı şekilde.

Son yıllarda altı sıkça çizilen bir hakikat var: Ebeveynlerin çocuklarını terbiye ederken sergiledikleri rol modellik çok önemli ve etkili. Ancak sevgi ile harmanlanarak verilen eğitimler, mesajlar, nasihatler bundan daha da tesirli ve kalıcı. Sevgisiz koşullar koymak ise, menzili olmayan bir bilinmezliğe koşmaktan farksız...

Bunun yanı sıra, sevilen insanda herhangi bir hata varsa eleştiri veya tavır hataya karşı olmalıdır. Kişinin bizzat kendisine değil. En önemlisi de herhangi bir hatadan dolayı çocuk dahi olsa, kişinin şahsına, karakterine karşı son derece hassas davranılmalıdır.

Bu noktada sevgiyi kısmak, “şöyle yaparsan seni artık sevmem” gibi mesajlar son derece yanlış ve ileride telafisi olmayan sorunlara maruz bırakabilir. Sevgiden mahrum kalan eş veya çocuk bir yoksunluk yaşar ve bu yoksunluğu çok farklı yerlerde, adreslerde tatmin etme yoluna gidebilir.

En nihayetinde sevgi koşulsuz olmalı. Ama elbette koşulsuz sevgi, sınırsız, seviyesiz, limitsiz bir sevgi anlayışı değildir. Bu büsbütün bir sevgi israfı demektir. İsrafın rahmet ve bereket getirdiği de asla vaki değildir.

Koşulsuz sevgi, karşımızdakini olduğu gibi kabul etmek, hata yaptığında bile bir yandan güzel bir üslupla onu hatasından kurtarmaya çalışmak, ama asla onu sevmekten vazgeçmemektir. Bu, sevilen insana sınırsız, saygısız bir alan değil, kaliteli bir özgürlük alanı sunar ve güven verir.

“Seni sen olduğun için seviyorum” mesajını bırakır yüreğine. Böylece bu sevgi ruhu besler ve kişinin kendini değerli hissetmesine vesile olur.

Koşullu sevgide ise, sevgi devre dışı kalır. Sadece kurallar ve beklentiler sarmalında bir uyumlama sürecine hapsolur kişi. Değer ve sevgi görmek için sürekli bir şeyler yapması gerektiğine inanır. Gözden ve gönülden düşmüşlüğün verdiği serkeşlikle, battı balık yan gider hesabı daha da salar kendini.

Maalesef bu denli bir yaklaşım, sevgiden yoksun kalmayla sonuçlandığı için kişiyi baskılar, bunaltır, yorar, kaçırır ve ilişkilerde güven bağlarını zedeler.

Hülâsa, burada da itidal olmazsa olmazımız olmalıdır.

Anlatmak istediklerimizi kısaca özetleyen bir metaforla yazımızı sonlandıralım:

“Koşulsuz sevgi, bir nehrin suyu gibidir; akışı, doğal enerjiyi ve canlılığı sağlar. Sevgisiz koşul ise nehrin kenarındaki sert kayalar gibidir; “su olmazsa” tek başına sadece yaralar. Ama su yatağına selametle oturduğunda, kayalar akışı yönlendirir ve nehir sağlıklı bir şekilde yol alır gider...”