KONUŞMAK KOLAYDIR...

Abone Ol

Sözler ve eylemler arasındaki derin bir uçurumun kenarından, kelimelerimizi, cümlelerimizi yarıştırıyoruz cüretkârca..

En etkili kelimeleri sarf edince, en büyük cümleleri konuşunca, hallolacak sanki tüm meselelerimiz..

Oysa dilin kemiği yok ve konuşmak çok kolaydır, ama konuşulanları eyleme dökmek, yani yaşamak bir o kadar zor...

Zira konuştuklarının arkasında durmak, fikirlerini icraata geçirmek öyle kolay değildir insan için. Öyle ya, konuşmak; kemiği olmayan dilin marifeti, yaşamak ise, omurgalı bir duruşun maharetidir.

Söz ile eylem arasındaki uçurumu izzetlice geçebilen, sözünün eri insanlar ve sözleri ile eylemleri arasındaki uçurum üstünde, romantikçe uçurtma uçurup, show yapanlar arasında dağlar kadar fark vardır.

İnsan, hayallerini, fikirlerini, ideallerini ya da doğrularını kolayca dile getirebilir. Zaten bu en çok tercih edilendir. Ancak bu, tabiri caizse, hareketsiz, etkisiz bir ceset hükmündedir.

Tüm bunları pratiğe dökmek, uygulamak, hayatlaştırmak, yani ete kemiğe büründürüp ruh vermek ise sabır, istikrar, fedakârlık, azim ve çaba gerektirir.

Aslında ağızdan çıkan sözlerdeki samimiyetin derecesi, pratiğe geçirilen eylemlerle ölçülür. Kişinin ederi, konuştuğu kadar değil, yaşadığı kadardır. Gerçek samimiyet, söylenen sözlerde değil, yaşanan hayattadır. Konuşmak için, süslü cümleler yeterlidir. Ancak yaşamak bedel ister.

Hangi kesime bakarsak bakalım, hayata, insanlığa dair, kulaklarımız ne kadar güzel sözler işitiyor, ne muazzam cümleler havada uçuşuyor. İyiye, güzele dair, ne hoş konuşmalar dönüyor hayat döngüsünde..

Fakat aynı hoşluk, eylemlerde göstermiyor kendini. Bilakis bir boşluk var niyeyse, bir türlü doldurulamayan...

Sanki her şeyi konuşarak halledeceğini zanneden bir zamanda takılıp donup kaldı insanlık.

“Konuşmak, sürekli konuşmak… Sonra kalkıp bir şey yapmamak… Çoğu zaman içine düştüğümüz abes durumlardan biridir bu…” (S.Kutup )

Sözünde geçen abes bir durum, bu olsa gerek...

Bu durumdan sıyrılmak için, “El-Kitabı okumakta oldukları halde, insanlara iyiliği emredip, kendilerini unutan” insanlardan ve “yapamayacakları şeyleri söyleyen” insanlardan olma ihtimalini hatırlamak, üzerine düşünmek ve sakınmak belki kendimize getirir bizleri...

Ne dersiniz?