Güncel

İtibar Kaybının Gölgesinde Kalan Kutsal Meslek: Öğretmenlik

Son günlerde Ankara'da bir lisede yaşanan ve öğrencilerin öğretmenlerine yönelik sergilediği kabul edilemez saygısızlık eylemi, aslında bir süredir kanayan bir yaranın, öğretmenlik mesleğinin hızla yitirdiği toplumsal itibarın acı bir yansıması.

Abone Ol

Bir zamanlar "alim" statüsünde, toplumun en saygın bireyleri arasında görülen öğretmen, bugün dört bir yandan gelen baskılar, tehditler ve azalan özerklik altında mesleğini icra etmeye çalışmaktadır. Öğretmenlik artık sadece bir bilgi aktarma görevi değil, aynı zamanda psikolojik dayanıklılık gerektiren zorlu bir mücadele alanına dönüşmüştür.

İtibar Kaybının Çok Boyutlu Nedenleri

Öğretmenlik mesleğinin eski kutsallığını yitirmesinin tek bir sebebi yoktur; bu durum, sosyolojik, ekonomik ve yönetsel birçok faktörün birleşimiyle ortaya çıkmıştır.

1. Değişen Veli Tutumu ve Otorite Krizi

Belki de sorunun en görünürdeki ayağı veli-öğretmen ilişkisindeki bozulmadır. Eski dönemlerde okul ve öğretmen, tartışılmaz bir otorite ve iş birliği figürü iken, bugün bazı veliler okulu bir "hizmet sağlayıcı", öğretmeni ise bir "hizmetli" olarak görme eğilimindedir.

Aşırı Koruyuculuk: Çocuğunun hatalı davranışını dahi kabul etmeyen, öğretmene haksız suçlamalarda bulunan aşırı korumacı veli tutumları, öğretmenin disiplin yetkisini ortadan kaldırmaktadır.

Şikâyet Baskısı: Öğrenci ya da velilerin, en ufak bir not veya disiplin meselesinde dahi öğretmeni doğrudan CİMER'e şikâyet etmekle tehdit etmesi, öğretmenin mesleki kararlarında çekingen kalmasına ve değersizlik hissinin derinleşmesine neden olmaktadır. Bu tehditler, öğretmenin sırtına bir kılıç gibi inmektedir.

2. Öğrenci Disiplininde Çözülme

Aile yapılarındaki değişimler ve dijitalleşmenin getirdiği yeni yaşam tarzları, öğrencilerin sorumluluk ve saygı kavramlarına bakışını değiştirmiştir. Sınıf içinde artan disiplinsizlik, öğretmenlerin ders işleme kalitesini düşürmekte, motivasyonunu zedelemektedir. Öğretmenin sadece bilgi öğretmek yerine, sürekli sınıf yönetimi savaşı vermesi, mesleki doyumunu yok etmektedir.

3. Maddi ve Yönetsel Sorunlar

Öğretmenlerin sosyoekonomik koşullarının (düşük maaşlar, geçim sıkıntısı) toplum beklentileriyle uyuşmaması, mesleğin cazibesini ciddi ölçüde azaltmıştır. Öte yandan, merkezi sınav odaklı sistemde öğretmenin yazılı notlarının ve kişisel değerlendirmelerinin göz ardı edilmesi, öğretmeni "sadece bir uygulayıcı" pozisyonuna itmektedir. Kararların çoğunlukla öğretmene rağmen alınması, sahada olan kişinin dışlanmışlık hissi yaşamasına yol açmaktadır.

Çözüm Yolları: İtibarı Yeniden İnşa Etmek

Öğretmenlik mesleğinin yeniden hak ettiği saygınlığa kavuşması, sadece ceza veya yasaklarla değil, yapısal ve kültürel bir dönüşümle mümkündür.

1. Yasal Koruma ve Özerklik

Öğretmeni, haksız şikâyet ve tehditlere karşı koruyacak caydırıcı yasal düzenlemeler hızla hayata geçirilmelidir. Öğretmenin sınıf içindeki eğitsel ve disiplinle ilgili kararlarına müdahalenin önüne geçilmeli, mesleki özerkliği geri kazandırılmalıdır.

2. Veli Eğitimi ve İş Birliği

Veli-öğretmen ilişkisi bir çatışma alanı olmaktan çıkarılıp, öğrenci başarısı odaklı bir iş birliği platformuna dönüştürülmelidir. Okul yönetimleri ve rehberlik servisleri, velilere yönelik, çocuk gelişimini ve okul kurallarını kapsayan zorunlu eğitimler düzenleyerek veli bilincini artırmalıdır.

3. Öğretmenin Öz Yeterliliği ve Etik Sorumluluğu

Mesleğin kutsallığını yeniden tesis etmek, sadece dışsal korumayla değil, aynı zamanda öğretmenin iç disiplini ve fedakârlığıyla da mümkündür. Bir öğretmen, mesleki saygınlığını korumak için şu erdemlere sahip olmalıdır:

Liyakat ve Sürekli Gelişim: Bilgi çağının gerektirdiği pedagojik ve teknolojik yeterliliğe sahip olmak, alanında sürekli kendini geliştirmek bir fedakârlıktır. Öğretmen, liyakat sahibi olduğunu sürekli kanıtlamalıdır.

Vicdan ve Adalet: Öğrenciye not verirken, disiplin uygularken veya rehberlik ederken vicdanını ve adalet duygusunu kaybetmemelidir. Öğrencinin gelişimini ve ruh sağlığını her koşulda önceliklendirmelidir.

Koşulsuz Sahiplenme: Yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen öğretmen, öğrencisini bir emanet olarak görmeli ve her koşulda onlara sahip çıkmalıdır. Unutulmamalıdır ki, öğrenciye uzatılan şefkatli bir el, tüm olumsuz algıları değiştirebilecek en güçlü araçtır.

4. Mesleki Doyum ve Değer

Öğretmenlerin ekonomik şartları, toplumdaki statülerini yansıtacak şekilde iyileştirilmelidir. En önemlisi, öğretmenin mesleki kimliği güçlendirilmeli, alınan kararlara katılımı sağlanmalı ve yalnızlık hissi giderilmelidir. Unutulmamalıdır ki, itibar bir unvan değil, bir aidiyet ve onur meselesidir ve bu, en güçlü şekilde öğretmenin kendi içinde kurulmalıdır.

Sonuç olarak, Ankara'da yaşanan talihsiz olay bir dönüm noktası olmalı; öğretmenlik mesleğine yeniden hak ettiği değeri vermek, toplum olarak geleceğimize yatırım yapmanın temel şartıdır. Saygının hakim olduğu bir okul ortamı olmadan, başarılı bir eğitim sisteminden bahsetmek mümkün değildir.

Süleyman Örnek