İslam Ümmeti neden cihadı bıraktı ve cihadı bırakmanın ağır sonuçları

Abone Ol

İslam Ümmeti cihadı bıraktıkça zalimlerin yumruğu büyüdü; suskunluk bizim, meydanlar ise onların oldu.

Cihad, İslam medeniyetinin kalbinde yer alan en temel kavramlardan biridir. Bu kavram, yalnızca bir savaş ya da askeri mücadele değildir; zulme karşı duruşun, hakkı savunmanın, adaleti tesis etmenin, ümmet onurunu korumanın adı olmuştur. Fakat bugün İslam dünyasına baktığımızda, bu kavramın ya yanlış anlaşılmaların gölgesine itildiğini ya da tamamen gündemden çıkarıldığını görmekteyiz. Ümmetin cihadı terk etmesi, yalnızca bir kavramı yitirmesi değil; kimliğini, iradesini ve direniş ruhunu da kaybetmesi anlamına gelmektedir.

Peki İslam ümmeti neden cihadı bıraktı? Bunun sebepleri çok katmanlıdır. Birinci sebep, ruhi ve zihni çözülmedir. Yüzyıllar boyunca ümmeti ayakta tutan direniş bilinci, sömürgecilik sonrası süreçte sistematik olarak zayıflatılmıştır. Müslüman toplumlara “söz dinleyen, itaatkar, pasif toplum” modeli kabul ettirmek isteyen küresel güçler, cihad kavramını bilinçli bir şekilde şeytanileştirmiş, eğitim sistemlerinden kültürel kurumlara kadar geniş bir alanda Müslümanların özgüvenini kırmıştır. Cihadın yerini zamanla konfor, tüketim ve bireyselleşme almış, ideal uğruna mücadele fikri geri plana itilmiştir.

İkinci sebep, ümmetin siyasi liderlik krizidir. Birçok İslam ülkesinde yöneticiler, halklarının taleplerine değil, uluslararası dengelere ve Batı’nın beklentilerine göre hareket etmekte; adalet ve direniş ruhunu güçlendirecek bir vizyon ortaya koymak yerine statükoyu korumayı tercih etmektedir. Böylece ümmet, cihadın ruhu olan adalet mücadelesinde yalnız bırakılmıştır.

Üçüncü sebep ise Batı medeniyetinin baskıcı üstünlük kurma stratejisidir. Batı, söylemlerinde demokrasiden, hukuktan ve özgürlükten bahsederken pratikte yalnızca güçten anladığını her fırsatta göstermiştir. Irak’ta, Afganistan’da, Çeçenistan’da, Suriye’de, Gazze’de, Afrika’da ve daha nice coğrafyada sergilenen politikalar bunu açıkça ortaya koymaktadır. Batı, sadece yumruk görünce geri adım atan bir güç merkezidir. Bu durum, cihad kavramının ümmet için ne kadar hayati olduğunu göstermektedir. Çünkü adalet mücadelesi terk edildiğinde, zalimler daha da cesaretlenir.

Cihadın bırakılmasının sonuçları bugün apaçık ortadadır. Birincisi, ümmet her alanda savunmasız hale gelmiştir. Askeri, ekonomik, kültürel ve medya alanlarında Müslümanlar edilgen bir konuma itilmiştir. Ümmet kendi kaderini belirleyemez hale gelmiş, başkalarının çizdiği sınırlara mahkum edilmiştir.

İkincisi, zulme karşı birlik ruhu kaybolmuştur. Gazze yanarken, Arakan ağlarken, Doğu Türkistan’da zulüm sürerken, ümmetin büyük çoğunluğu sessiz kalmayı tercih etmiştir. Çünkü cihad ruhu gidince dayanışma bilinci de yok olmuştur. Artık bir coğrafyanın acısı diğerini uyandırmamaktadır.

Üçüncüsü, ahlaki erozyon derinleşmiştir. Cihad, sadece dışarıya karşı mücadele değil; nefsin kötülüğüne, egonun kirine, toplumdaki yozlaşmaya karşı duran bir iç arınma hareketidir. Cihad terk edilince ahlaki mücadele de zayıflamış, toplumlar tüketim kültürünün esiri haline gelmiştir. Bugün şartlar ne kadar ağır olursa olsun, İslam ümmetinin cihad kavramını yeniden gündemine alması kaçınılmazdır. Bu yeniden doğuş, silaha sarılmak anlamında değil; hak için ayağa kalkma, zulme karşı söz söyleme, adaleti savunma, onurlu duruşu diriltme anlamında olmalıdır. Ümmetin yeniden dirilişi, cihadın ruhunu ihya etmesine bağlıdır. ‘Ben ne yapabilirim ki’ sorusu çok yanlış bir sorudur.

Unutulmamalıdır ki Batı medeniyeti, mazluma merhamet gösterme konusunda değil; ancak karşılarında iradeli, dik duran, adalet mücadelesini kararlılıkla savunan bir güç görünce frenleme konusunda mahirdir. Yani onlar, sözden değil; ancak kararlı duruştan ve güçlü yumruktan anlar.

Bugün cihad yeniden gündeme gelmeli; ümmet kendi onurunu, coğrafyasını, değerlerini ve adalet idealini savunma konusunda cesur bir duruş sergilemelidir. Cihadı terk eden ümmet çözülür; cihadı dirilten ümmet ise yeniden tarih sahnesine eskisi gibi güçlü bir şekilde geri döner.

Gazze’ye selam, direnişe devam!