Dünyadaki her siyasi yapının kullandığı ortak kelime ve kavramlar vardır. gibi.
Bu kavramların çoğu artık endişelendiriyor, ürkütüyor! Bunları gerçek anlamında kullanan çaresiz yapılanmalar da var. Bu kesim esasen çoğunluktur. Ne var ki sessiz çoğunluğun imkân ve kabiliyeti sınırlı. Bunlarınki;
Sekseninde himmete muhtaç dede/ Nerde kaldı gayrıya himmet ede
Çünkü karşı cenahta orantısız güç vardır.
Şeytan üstelik akıllı da… Silah ve sermayesi var. İşgal ve katliamdan yargılandığı adalet divanında mahkûm ediliyor ancak karar uygulanamıyor.
Bu güzelim kavramlar; bu güçlerin esir kampında, laboratuvar ve imalathanelerinde görülen lüzum üzere kesilip biçiliyor; yeniden dizayn ediliyor!..
İdamlık Netanyahu, bahsedebiliyor!
Bundan beter Epstain Adası’ndan geçirilmiş tacizci Trump; Sevdim şu … zeki büyük lider!.. “ diyerek sermaye ve zenginliklerine çöktüğü ülke ve liderleri şakalıyor.
Daha da beteri; bu kapılarda arıyor. Gizli masalarda verdikleri nice tavizlerle kotardıkları havandaki suyla ülkelerine dönüyor.
Bu liderler; kendi ülkelerinde işte o havandaki suyu döverek demokrasi ve kardeşliği arıyor!..
Peşinen diyelim; iktidarın “Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu üzerinden yürüttüğü çalışma, değerlendirmemizin dışında; bir zarurettir, hayatidir. Küresel istihbaratların müdahil olduğu ve mutlaka bir zemine oturtmak istedikleri Ortadoğu özellikle de Kürt Meselesi, o istihbaratların insafına terk edilemez!
Bunun yanında kurucu CHF’nin red-inkarcı Şark Islah Planlarıyla bir yere getirmeye çalıştığı Kürt ve Kürdistan politikalarının artık yürümediği/yürümeyeceği de ortada!
Türkiye; Batı’nın valilikleri konumundaki Hicaz Beyliklerindeki şövalyelerin zenginlik ve değerlerini zincirlediği devlet denilen siyasî yapıların ötesinde büyük bir devlettir.
Kardeş milletlerin yetkin, emperyalist istihbaratların da etkin ve kararlı olduğu dörde bölünmüş bir Kürt coğrafyası var. Asgarî 60 milyonluk bu mazlum halk bir şeyler arıyor. Dünya halklarının yüz yıl önce aradığı şeyleri!.. Her şeyi de değil; meşru her şeyden bazı şeyleri!..
Birlik beraberlik ancak kardeşlik, fıtrattan gelen eşitliği de.. Endişeye gerek yok; Kürd ve Kürdistan’ın hüsn-i kabul gördüğü mazide ayrı bir devlet de yoktu. Osmanlı ve Selçuklu’da Şark cephesinin emniyet ve asayişinin teminatı olan kardeş bir millet vardı.
Eğri otursak da doğru konuşmalıyız. Kürt Meselesi artık emperyalist istihbaratların müdahil olduğu; her yanlış ve doğruya açık olan bir yara!
kuşatmasında.
Yani artık küresel aktörlerin derin akıl, vaat, imkân ve kabiliyetlerin müdahil olduğu bir bölgesel hatta küresel bir sorun!
Kemalizm’in tehcir, infaz, idamlarla naçiz bir kabre dahi layık görmediği gibi liderlerin yerine artık Kemalist aklın mekteplerinden mezun laik çağdaş seküler zevat konuşuyor. Kendi düşen ağlamaz!..
Artık herkes her şeyi görüyor, biliyor.. Bilmediğinin fazlasını, israf ve gereksizini dahi küresel güçlerden öğreniyor. O ezgilerle dönüp söylüyor:
O zaman, işte:
Hak söyleyen evvel dahi menfûr idi gerçi,
Hainlere amma ki riayet yeni çıktı.
Âciz olanın ketm olunur hakk-ı sarîhi,
Mahmîleri her yerde himâyet yeni çıktı.
İslam imiş devlete pâ-bend-i terakki,
Evvel yoğ idi işbu rivâyet yeni çıktı.
Milliyyeti nisyan ederek her işimizde,
Efkâr-ı Firenge tebaiyyet yeni çıktı”(Ziya). Vesselam.