İSLAM İKTİSADININ FİNANSAL VERİLERİ VE ÖNEMİ

Abone Ol

İslam medeniyeti bir fıkıh medeniyetidir. İslam fıkhının dünyaya bakan yönüyle iki büyük sacayağı vardır. Bunlardan biri siyaset diğeri de iktisattır. Fıkıh bir Müslümanın hayatının dünya ve ahiretini şekillendiren tartışmasız kaideleridir. Ahiret hayatı dünya hayatı sayesinde kazanılacaktır. Dünya hayatının en önemli iki noktası ise siyaset ve iktisattır. Siyaset ve iktisat elimizde olmadan, dünya hayatını Müslümanca yaşamamız mümkün değildir. İslam fıkıh kaynaklarında en geniş alanı olan konuların başında iktisat konusu gelir. İslam medeniyetinde hakim olan iktisadi düşüncenin şekillenmesi fıkıhla mümkün olmuştur. Bu bağlamda iktisadi ve finansal konuların hukuki çerçevesini fıkıh belirler. Çünkü fıkıh bütün şer’i kuralların meşruiyet zeminini oluşturan tartışmasız bilinen bir ilim dalıdır.

İslam fıkhının en büyük ve en geniş bölümünü muamelat oluşturur. İslami açıdan meşru ve ideal bir finansal sisteme ilişkin temel verileri sunmaktadır. Meşruluğunda olduğu gibi oluşumunda da finansal çerçeveyi İslami sistem en geniş şekliyle sunmuştur.

Muasır Müslümanlar olarak engin ve zengin olan İslam’ın mali ve finans terimleri üzerinde çokça durmamız gerekir. Bu konuda birtakım hatalara düşmeden İslam’ın finans sahasını tahkim etmemiz gerekir. Müslüman’ın zihin dünyasında finansal tasavvur Kur’an ve sünnet ile çelişmemeli. Bunun için çok iyi ve tüm boyutlarıyla kaynaklara inerek İslam toplumunun bu yöndeki ihtiyacının giderilmesi lazım. Zengin olan ilmi müktesebat geleneğimizin bu manadaki fıkhi mefhumlarını zamanımıza taşırken yol kazasına uğratmamaya özen gösterilmesi gerekir. Aziz Ulemamız tarafından zamanın ruhunun iyi okunması lazım.

Aziz İslam uleması şartların zorlamasıyla içtihada baş vuran tüketici konumuna düşmemeli. Ulemanın tüketen değil, üreten olması lazım. Ulema ilerde oluşacak şartların çıkabileceği sorunların zaman ve zeminini geniş bir tahayyül ve ilmi melekeleriyle görmeleri gerekir. Bu bağlamda İslam’ın zaman üstü evrensel ilke ve prensipleri ufkuyla üreten ulemanın tüketici konumundan çıkması lazım. Çünkü İslam medeniyeti bir fıkıh medeniyetidir. Bu medeniyetin banileri fakihlerdir. Fıkıh ve fakihin donması toplumun felç olması demektir. Bugün çektiğimiz sıkıntılar fıkhi ruhumuzun hasta olmasından kaynaklanmaktadır. Bu manada iki büyük çelişkiyi yaşamaktayız. Biri üretmeden eski geleneği olduğu gibi uygulamaya çalışmak. Diğeri de o köklü İslam geleneğine düşmanca dil kullanarak oryantalizme çanak tutanların sergiledikleri yöntem.

Aziz İslam’ın temel kaynakları ve Aziz peygamberin hayatının bütün boyutları kayıt altına alınarak günümüze kadar gelmiştir. Bu özellik hiçbir uygarlığa nasip olmamıştır. Bu yönüyle ne kadar hamd etsek azdır. İşte fıkhın temhik edilmiş bu rahmet kuyusundan kana kana su içebilmemiz için, ileri görüşlü, ufku açık cesur ama köklerine bağlı fakihlerin olması gerekir. Örneğin, günümüz cahili sistemlerin kanun ve silah zoruyla Müslümanların başına bela ettikleri faiz kurumlarının işleyişine fetva verme yerine, İslam’ın faizsiz mali finans sistemini nasıl günümüze uygulayabilirim diye içtihat eden olması gerekir.

Her konuda olduğu gibi medeniyetimizin mali finans konusunda da kendine has bir üslubu ve işleyişi vardır. Zaman üstü ve evrensel olan fıkhımızın bu ruhunun fakihlerimizin zihin dünyasında yeniden inşa edilmesi lazım. Bu mali finansal ruh fıkıh medeniyet kodlarımızda mevcuttur. Mesele bunu gönümüz dilinde okuyup okuyamama sorunudur.