İSLAM İKTİSADINDA DEYN, İBRA VE KARZ

Abone Ol

İslam iktisadında yatay kulluğun en önemli sacayaklarından birini de deyn(borç) oluşturmaktadır. Arapça “الدين” Kişinin zimmetinde sabit olan borç anlamında bir fıkhi terimdir. Deyn ile alakası olan kelimelerden biri de “ابري” İbra kavramıdır. Bu da bir kimsenin diğer bir kimsede olan alacak hakkından feragat etmesi anlamında fıkhi bir terimdir. Arapça yazılışı “قرض” karz şeklinde yazılan ve borçla alakası olan fıkhi bir terimdir. Bunun anlamı; tüketim ödüncü anlamına gelir.

Deyn; deyn kelimesi ile din kelimesinin kök harflerinin müştakiyette aynı olması ilgi çekicidir. Deyn sözlükte mastar bir isimdir. Ödünç almak, ödünç vermek, emir ve itaat altına almak cezalandırmak veya mükafatlandırmak ya da mukabelede bulunmak manalarına gelen Arapça bir kavramdır. Deyn-Din ilişkisi açısından baktığımızda şöyle birkaç ortak noktası olan bu kavram, kulun kul ile olan ilişkilerde deyn alıp verme iki insan arasında olsa da çerçevesini Yüce Allah’ın Kur’an’da titizlikle üzerinde durduğu önemli konulardan biridir. Birinci alakası budur. İkincisi, emir ve itaat altına almak manayı noktadan aynıdırlar. Biri, doğrudan Yüce Allah tarafından emir ve itaat altına alma manasına gelir. Diğerinin, çerçevesi yine Yüce Allah tarafından belirlense de, iki kulun kendi aralarında yaptıkları bir akitle biri diğerinin borcunu verme mecburiyetinde olduğu için, belirlenen zaman ve miktarda verme emri altına girmiş oluyor. Dinde de kişinin gelecek mahşerde görülecek hesabın adı olmasıyla da bir ortak noktası bulunmaktadır. Üçüncüsü de hem dinin hem de deynin çok kısa ve kapsayıcı tanımı; zimmette bir şeyin sabit olması” demektir.

İbra; bir kimsenin diğer bir kimsede olan alacak hakkından vaz geçip feragat etmesine ibra denir. Kim bunu yaparsa bir günahı silinir. Bir de kendisine sadaka olarak amel defterine böylece sevap olarak sadaka yazılır.

Karz; bu da tüketim ödüncü olarak verilmesinde sevap olan bir borç çeşididir. Kur’an’da birkaç yerde geçen bir fıkıh terimidir. (Bakara/245) Bu kavram Osmanlılar zamanında Bankaların çok muhtaç olanlara verdikleri güzel bir borç iken Kemalist sistemde ise bankaların verdiği bu borcu faize çevirdikleri için artık faiz anlamında kullanılan masum bir Fıkhi terimdir. Her halde helalı haram saymak böyle bir şeydir.

İçinde bulunduğumuz gayri İslami sistem olan Kemalist rejim, en masum kelimelerimizi dahi pratiğiyle kirletmiş bulunmaktadır. Her sistemin topluma bakan yönüyle iki büyük sacayağı var. Biri siyasi, diğeri iktisadi. Bu iki nokta bir toplumu ayakta tutan toplumun ruh ve bedeni gibidir. Toplumda siyasal tahayyül ve temayül ruhtur. İktisat da ceset gibidir. Kemalist sistem içinde bulunduğumuz toplumun ceset ve ruhunu esir almıştır. Bir kişinin sadece cesedi esir alınsa, onun bir gün özgürlüğüne kavuşması mümkündür. Ama cesediyle beraber ruhu da esir düşmüşse o kişinin uyanıp özgürlüğünü yakalaması çok zor olur. Çünkü, bir toplumun iktisadi yönünün İslam’dan çıkması normal bir günahtan öte bir durum söz konusudur. Haram lokmanın girdiği bir bünye manevi açıdan çöker. O bünye sahibi, önce ibadetlerinden zevk alamaz. Sonra, umursamaz olur. Haysiyet ve onurunu kaybeder. Cesaret ve şecaatini, iffet ve namusunu kıskanmaz ve duası kabul olunmaz.

Toplumda faiz devletin bankası olarak, zina devlet kontrolünde, sokaklar çıplaklıktan geçilmez ve sistemin kanunları İslam’a düşmanlık üzerine olursa ne olur? Şimdiki ümmetin içine düştüğü durum olur herhalde! Ya muhavvilel hal, hevvil halena ila ahsenil hal!!!!