İşgal rejimi yok olmaya mahkumdur…

Abone Ol

Siyonist işgal rejiminin bütün ayak diretmeleri, hile ve oyunlarına rağmen Gazze'de ateşkes devreye girdi.

Ateşkesin devreye girmesiyle ilk 'Esir Takası' da gerçekleşti.

3 israilli bayan esir askere karşılık 90 Filistinli esir özgürlüğüne kavuştu.

Kimin haklı, kimin haksız, kimin zalim kimin mazlum olduğunu anlamak için çok söze ve delile gerek yok. Esirlerin serbest bırakılmasındaki görüntüler ve esirlere yapılan muameleye bakmak yeterlidir.

Direniş, 16 aydır en ağır bombardıman altında, esirleri muhafaza etmek ve onlara bakmak zorunda kaldı. Bu konuda bir eksiklik ve ihmal olsa dahi mazur görülmeli…

Bütün bunlara rağmen esirlerin sağlık ve fiziki şartları, moral ve psikolojileri gayet yerinde idi. Kendilerinden, ailelerinden ve çocuklarından dahi iyi bakmışlar.

Esirler, belirlenen saatte Kızılhaç'a teslim edildi.

Ama sözüm ona devlet olan, dünyanın bütün imkan ve olanaklarına sahip işgal rejimi ise tam tersini yaparak bizleri şaşırtmadı.

Elindeki esirlerin fiziki ve psikolojik halleri kelimelerle tarif edilemez.

Esirlerin bitip tükenmeleri, ölmeleri için elinden gelen her türlü işkence ve zulmü yapmaktan çekinmedi…

Filistinli esirleri, daha önce bırakması gerekirken saatlerce bekletti. Bunu dahi bir işkenceye dönüştürdü.

Siyonist işgal rejiminin sadece Filistin ve Müslümanlar için değil bütün insanlık için nasıl büyük bir bela ve musibet olduğu görülmelidir.

Ateşkese saatler kala dahi hala bombardımana devam etti. Yapılan ateşkes antlaşmasının şartlarını yerine getirmesi gerekirken tehdit ve şantajlardan geri kalmadı.

Esirlerini aldıktan sonra tekrar saldırılara başlayacağını, hatta Antlaşmanın 3. aşamasının devreye girmeyeceğini açıktan ifade etmeye başladılar.

Baştan itibaren niyetlerinin esirleri kurtarmak değil, Gazze'yi yerle bir etmek olduğunu gösterdi. Esirlerin olabileceği yerler olan sığınak ve tünelleri çok ağır bir şekilde bombardımana tabi tuttu.

Ki esirlerin bir kısmı bu saldırılarda öldü. Kimisi yaralandı.

Sonuç ne olursa olsun, işgal rejimi hangi adımı atarsa atsın, kaybetti, yenildi, direnişe teslim olmak zorunda kaldı.

Esirlerini kurtardıktan sonra saldırıya başlamasıyla eline bir şey geçmeyecek. Varsın şu ana kadar kullandığı bombaların birkaç katını daha kullansın, şehit ettiği kadın ve çocuk sayısının iki katını üç katını şehit etsin…

Gazze'yi tekrar işgal etmeye kalkışsın…

Bu durum onu yok olmaktan kurtaramayacaktır.

Zulüm arttıkça yıkım ve zeval da yakınlaşır.

ABD ve bütün Batı ülkelerinin askeri, ekonomik, siyasi, politik bütün desteğini arkasına almasına rağmen esirlerini kurtaramadı, belirlemiş olduğu hedeflerine ulaşamadı.

Param yoktu, silah ve teçhizatım yoktu, askerim yoktu, istihbari bilgim yoktu, BM ve uluslararası kurumlar bana engel oldu, dünya genelinde siyasi ve politik desteğim yoktu… türünden tek bir mazereti yoktur. Tam aksine elindeki bütün imkanları en barbar ve vahşi bir şekilde kullandı.

Bunun karşısında direniş ise Allah'a olan imanları ve kendi imkanları neye elveriyorsa onun dışında bir imkana sahip değildiler.

Güçler arasındaki bu uçuruma rağmen işgal rejimi yenildi, direnişin şartlarını kabul etmek zorunda kaldı.

Bunun tek açıklaması var.

Zulüm devam etmez, Allah zalimleri sevmez ve yardımcıları değildir.

Allah kendisine iman eden, dinine yardım edenleri sever ve onların yardımcısıdır.

Gazze'deki direnişten, işgal rejimi ve ona destek verenler ders, dünyanın mazlum ve mustazafları da ibret almalıdırlar.