Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde meydana gelen yangın faciasında bir kez daha yürekler dağlandı.
Bir kez daha diyorum, çünkü bu, tedbirsizlik ve ihmalkârlıklar sonucu yaşanan ilk iş yeri katliamı değildi.
İstanbul Beşiktaş’ta bulunan Masquerade adlı gece kulübünde, Nisan 2024’te tadilat yapan gariban işçilerin tamamı -tam 29 işçi- yangından kaçamadı ve cayır cayır yanarak can verdi.
Faciayla ilgili hazırlanan rapor, olayın öngörülebilir ve engellenebilir olduğunu ortaya koydu.
Ama işte… Önlenebilir olaylar bir türlü önlenemiyor ve insanlarımız, deyim yerindeyse, koca şehirlerin ortasında cehennemi yaşıyor.
Yine 21 Ocak 2025’te, Bolu Kartalkaya’daki Grand Kartal Oteli’nde çıkan yangında 78 kişi hayatını kaybetti, 51 kişi de yaralandı. Otelde duman sensörleri çalışmıyordu, yangın merdivenleri yoktu.
Bunun gibi daha birçok olay ve ihmalden maalesef ders çıkarılamadı; insanlarımız iş yerlerinde yanmaya, ölmeye devam ediyor.
Dilovası’ndaki parfüm deposunda da yine dehşet yaşandı. Adeta karın tokluğuna çalışan 6 kadın, tedbirsizlik sonucu çıkan yangında yanarak can verdi.
Vefat edenlerden biri 16, biri 17, biri de 18 yaşındaydı. Ayrıca yangında 7 insanımız da yaralandı.
Yangın faciasının yaşandığı yeri bizzat gördüm; her taraf kül olmuştu.
Sac yığınları ve demirden örülen sözde iş yerinde güvenlik tedbirleri yok denecek kadar azmış. Yapılan şikâyetlerin hepsi de deyim yerindeyse, “bir para etmemiş.”
İddialara göre, oraya kontrole gelenler de ellerinde parfüm poşetleriyle ayrılmış, hiçbir işlem yapmamış.
Bunları bizzat oradaki vatandaşlardan dinleme imkânı buldum.
Taziyelerine katıldığım ailelerin acısı tarifsizdi.
Kanserle mücadele eden bir babanın 16 yaşındaki kızı, evi geçindirmek için tüm zorluklara katlanarak çalışıyordu.
Ama olmadı… Bütün ailenin hayalleri toprağa gömüldü.
Yangında vefat eden üç çocuklu bir anne, faciadan birkaç gün önce eşine;
“Cumartesi-Pazar dâhil, normal günlük çalışmamın üzerine 30 saat mesai yaptığım hâlde eve getireceğim para 19-20 bin TL. Günlük verilen 100 TL yemek parası da buna dâhil.” demiş.
Bunları dinlemek gerçekten yürek parçalayıcıydı.
Yeri gelmişken belirtmekte fayda var:
Kazanırken işçilerini görmezden gelen, kazandıklarından çalışanlarını yararlandırmayan işverenlerin iflah olacağı yoktur.
İşçilerin sırtından kazandıkları sermayelerden onları yararlandırmayanlar, bu vebalin altından kalkamazlar.
İşçinin emeğini sömüren, alın terinin karşılığını vermeyen bir zihniyetin çalışanlarına köle muamelesi yapması asla kabul edilemez.
Bu konu toplumsal düzeyde sorgulanmalı, herkesin hakkı neyse eksiksiz verilmelidir.
İşçi–işveren arasındaki güven de ancak bu şekilde sağlanabilir.
İşçi çalıştıranlar, çalışma koşullarını iyileştirmeli; özellikle can güvenliğiyle ilgili tedbirleri her şeyin önüne koymalıdır.
İnsanlarımız artık yangın felaketleriyle karşı karşıya kalmamalıdır.
İş yeri denetimlerinde eksikliklere göz yumanlar, kayırmak için rüşvet alanlar mutlaka işledikleri suçun hesabını vermelidir.
Eğer böyle çürükler varsa, idari merciler bu kişileri bir an önce tespit edip temizlemelidir.
Satırlarıma son verirken, parfüm deposu faciasında hayatını kaybeden kardeşlerimize Allah’tan rahmet; ailelerine sabır diliyor, yangında yaralanan vatandaşlarımıza da geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.