İman Nimeti: En Büyük Servet

Abone Ol

Hayat, insana türlü nimetler sunar. Mal, mülk, makam, şöhret, gençlik ve sağlık bunların başında gelir. İlk bakışta paha biçilmez gibi görünürler. Fakat dikkatle bakıldığında anlaşılır ki, bunların hepsi geçicidir. Nice servet sahipleri bir anda fakirliğe düşmüş, nice şöhretliler unutulmuş, nice sağlıklı insanlar bir hastalıkla sarsılıp gitmiştir. Dünya, faniliğin sahnesidir. Ne var ki bu fanilik içinde, insana gerçek anlamda huzur, sükûnet ve ebedî saadet kazandıran tek bir nimet vardır: **İman nimeti.**

İman, insana yalnızca bir inanç değil, bir kimlik kazandırır. İman sayesinde insan, başıboş bir yolcu değil; sonsuz kudretin himayesinde şerefli bir misafir olur. Hayatı, tesadüflerin sürüklediği anlamsız bir macera olmaktan çıkar; hikmetle yoğrulmuş, manalarla süslenmiş bir yolculuğa dönüşür. İmansız bir hayat, karanlık bir gecede pusulasız yürümek gibidir; her adımda korku, her dönemeçte belirsizlik vardır. İmanlı bir hayat ise güneşli bir gündüz gibidir; yön bellidir, yol aydınlıktır, son durak cennettir.

Bir tabloya değerini veren şey, sadece boya ve tuval değildir. Asıl değer, ressamın imzasında gizlidir. İnsan da böyledir. İman ile bakıldığında, insan Yaratıcısının imzasını taşıyan eşsiz bir sanat eseridir. Küfür ile bakıldığında ise, yalnızca toprak ve kemikten ibaret, geçici bir madde yığınıdır. İman, insana elmas kıymeti kazandırır; küfür, onu kömüre çevirir. Küfür, insanı en âciz, en muhtaç ve en kederli mahlûk haline indirir. İman ise insana en yüksek değeri, en gerçek onuru kazandırır.

İman aynı zamanda bir **nur**dur. O nurla geçmişimiz, bir yokluk mezarı olmaktan çıkar; peygamberlerin, evliyanın ve salih insanların hizmet meydanı olarak görünür. Geleceğimiz, karanlık bir uçurum değil; saadet dolu bir ebediyet olur. Kabir, iman nazarıyla bakıldığında korkunç bir boşluk değil; rahmet kapısıdır. Ölüm, bir yok oluş değil; sonsuz hayatın başlangıcıdır. İman ile bakan göz, dünyanın her bir hâdisesinde hikmet ve güzellik görür. Küfür ile bakan göz ise, aynı hâdiseleri dehşet, korku ve karanlık içinde yorumlar.

İman yalnızca nur değildir; aynı zamanda bir **kuvvettir**. İman eden insan, “Tevekkeltü alallah” der, yükünü Rabbine emanet eder. Bu dünyayı dev dalgalarla çalkalanan bir deniz bilsek, imanlı insan, gemisini güvenle limana ulaştıran kaptandır. İmansız ise, yükünü sırtında taşımaya çalışan zavallı bir yolcu gibidir; her dalgada biraz daha yorulur, sonunda tükenir. İman insana sabır, metanet ve direnç kazandırır. En ağır musibetler karşısında bile, arkasında sınırsız kudret sahibi bir Rabbin desteğini hisseder.

İman, insana yalnızca huzur değil, aynı zamanda vakar, cesaret ve özgüven de kazandırır. İmanlı insan, aczini kabul eder; ama arkasında sonsuz kudretin gücünü bulur. Böylece en büyük musibetler karşısında bile dimdik durur. İmansız insan ise, en küçük sıkıntıda bile sarsılır. Çünkü dayanacağı hiçbir hakiki güç yoktur.

Kısacası, mal da gider, şöhret de söner, gençlik de solar. Fakat iman kalır. O iman ki, insana hem dünyada huzurun, hem ahirette saadetin kapısını açar. İşte bu yüzden, insanın en büyük serveti, en kıymetli mirası ve en yüce payesi **iman nimeti**dir. İmanı olan insan, kazançlıdır; imansız kalan ise, hem dünyasını, hem ahiretini kaybeder. Bütün nimetler fânidir; fakat iman ebedî bir sermayedir.

Mevla’m iman nimetinin kıymetini bilenlerden eylesin inşallah. Amin.