Gündemin çok hızlı değiştiği bir zamandayız.
Küresel Emperyalist güçler tarafından kullanılışlı bir aparata dönüştürülen PKK’nin Türkiye’deki raf ömrünün bitmesi üzerine örgüt, arkasında büyük zihinsel ve fikri enkaz bırakarak Türkiye’den çekilme kararı aldı.
Kuzey Suriye denklemine angaje edilen süreç ağır aksak ilerlerken Gazze denklemiyle ilgili aykırı bir ses Steve Bannon’dan geldi.
ABD’deki MAGA hareketinin fikir babası ve Trump’ın hareket tarzının ideolojik mimarı denilebilecek Steve Bannon önceki gün çok ilginç açıklamalarda bulundu.
Bannon, Netanyahu ve ekibinden oldukça rahatsız olan biri. MOSSAD’ın CIA’yı yönettiğini ve sahte raporlarla hem HAMAS-israil hem de İran-israil arasındaki görüşmeleri manipüle ettiğini ve yanlış bilgi verdiğini söylüyor.
Bannon’a göre, özel temsilci “Witkoff günde üç kez” CIA tarafından bilgilendirilmiş olmasına rağmen, bu brifinglerde “HAMAS’ın müzakereye yanaşmayacağı”, “israilin çıkarlarının karşısında hareket edilemeyeceği” gibi yönlendirmeler yer aldı ve bu yönlendirmeler gerçek durumu yansıtmıyor.
Bannon “Bu, istihbarat hatası değil; ihanettir” diyor.
Bannon’un en önemli tespitlerinden biri şüphesiz ‘Netanyahu’nun projesi çöktü!’ “Büyük israil projesi Netanyahu’nun suratında patladı!” şeklindeki açıklamaları oldu.
Steve Bannon, Batı’nın yüz yıllık Ortadoğu projesinin de çöktüğünü belirtiyor.
Osmanlı’yı yıkan Lawrens ve Getrude Bell’den sonra 1917’de Kudüs’e giren General Allenby ile kurulan yeni düzenin sonuna gelindiğini belirten Bannon, Osmanlı’nın sessiz yürüyüşünün Türkiye’yi Gazze’nin koruyucu gücü yapacağını söylüyor.
Yayılmacı bir zihniyete dayanan ‘Arz-ı Mev’ud projesi’ ya da ‘Büyük israil’ safsatasının 2 yıl süren destansı Aksa Tufanı Savaşı ve akabinde yaşanan soykırım vahşetinin ardından bu SINIR’SIZLIĞA ‘DUR’ denilmesi belki de en önemli sonuç oldu.
Özellikle Şarm-ul Şeyh’te atılan imzalar Yahudi Rejimi’nin sınır’landırılması açısından çok önemliydi.
Küresel Siyonist hareket hiçbir şekilde sınır kabul etmezken Aksa Tufanı’nın bu başarısı aslında DİRENİŞ için en önemli zafer oldu.
Diğer önemli başarı nedir diye sorulacak olsa; herhalde vicdan sahibi insanların tek cephede Siyonizme karşı yek vücut olmalarını sağlamaktı.
Yahudi-Filistinli kavgasında Filistinliler yalnız bırakılmadı. Küresel siyonizmin medyadaki savaşına karşı gönüllü olarak harekete geçen vicdan sahipleri bu alanı da Yahudilere dar etti.
Sosyal medyada siyonistlerin uykusunu kaçıran bir şarkı yankılandı; Venceremos.
İspanyolca bir şarkı.
Nedense İspanyolca olması beni hiç şaşırtmadı.
Endülüs İslam Medeniyeti’nin uzaktan ışıltısı fark edilen bir vicdan yansıması mıdır, bilinmez ancak İspanyolların Filistin duyarlılığı göz yaşartan cinsten.
Takdirle yad edilmesi gereken bu duyarlılığın içinde sokak yürüyüşleri, basın açıklamaları, Sumud Filosu’na kitlesel destek ve iktidar olarak alınan ciddi ve sert kararlar bulunuyor.
Doğrusu Filistin konusunda bu duyarlılığın çok küçük bir kısmını Filistin’in hemen yanı başındaki sözde İslam ülkelerinden göremedik.
Mesela BAE’de veya Suudi Krallığında Gazze’deki soykırıma karşı en küçük bir sokak hareketliliği göremedik maalesef.
Yapay zekaya yaptırılan nostaljik devrim marşı Vanceremos, sosyal medyada rekora koşuyor.
“SİYONİZME GEÇİT YOK! “
“BİZ KAZANACAĞIZ!”
sloganlarının nakarat olduğu parça aslında halkların siyonizme olan öfkesini ve mazlum Filistinlilere duyulan muhabbetin işareti.
'Vanceremos' isimli şarkının doğuşu ABD Emperyalizmine karşı bir duruş anlamına gelir. Şili protesto müziğinin en belirgin marşı olan Vanceremos, Şili’deki siyasi hareket için o kadar güçlü bir etki yapar ki Başkan Allende, "Marş olmadan devrim olmaz" der.
Vanceremos (Biz Kazanacağız!) İspanya’da da diktatör Franco’ya karşı İspanyol solcuların sloganı olmuştu.
Bu marş şimdi Gazze için, Siyonistlere karşı dillendiriliyor.
Bizdeki solcular felsefi temellerini İslam Karşıtlığı üzerine kurarken dünyanın dört bir yanındaki gerçek solcular Siyonizmi emperyalizmden ayırmadan bunlara karşı ilkeli duruşun nasıl olması gerektiği dersini veriyor...