İlginç Kareler; Trump neden her tarafa saldırıyor?

Abone Ol

Elon Musk'ın 'İnsanlık Medeniyeti'nin son seçimi olarak adlandırdığı ABD seçimlerini kazanan Trump, sömürü düzeninin sembolü olan Beyaz Saraya oturur oturmaz farkını göstermek için kağıt kaleme sarıldı.

Ardı sıra imzaladığı kararnameler ile tüm dünyada sıra dışı gelişmelerin yaşanacağını gösterdi.

Trump koltuğa oturur oturmaz ilk iş olarak Biden'ın yaklaşık 80 kararnamesini iptal eden yeni bir kararnameye imza atarken, Dünya Sağlık Örgütü ve Paris İklim Anlaşması'ndan çekilmeyi öngören kararname başta olmak üzere yaklaşık 150 imza attı.

Trump doludizgin bir şekilde toprak genişletmekten bahsedip gözünü öncelikle Kanada ve Meksia'ya ardından Panama Kanalı ve Arktrik'te atıl halde durduğu sanılan Grönland'a dikerek üst üste 'ABD'nin topraklarını genişleteceği' şeklindeki söylemleri hem içeride hem de dışarıda ciddi tartışmaları beraberinde getirdi.

Oysa Trump'ın seçim vaadlerinin başında 'mevcut savaşları bitireceği' sözü vardı.

Söylemlerinin en ilginç olanı şüphesiz Gazze ile ilgili olanları.

Trump, Gazze hakkında sorumlu toprak sahibiymiş gibi küstahça konuşarak buraları siyonistlere vermenin yolunu açan 'Tehcir Planı' için Mısır ve Ürdün yönetimlerini sıkıştırdığını ilan etmekten çekinmiyor.

Hatırlanacağı üzere daha önce de Kudüs'ü siyonistlerin 'Ebedi başkenti' ilan eden Trump bu konuda dünyanın tepkisini dikkate almamıştı.

Şimdi Gazze'nin konumundan, temiz havasından vs bahseden Trump, buraya kalpsiz, kapitalist bir tüccar nazarıyla bakma basiretsizliğinde bulunuyor.

İslam Coğrafyası açısından önemli olan Gazze konusunda 470 günlük destansı direnişten sonra verilecek en küçük bir taviz HAMAS için kaçınılmaz sonu getirecektir.

Siyonist işgal rejiminin gasp ettiği toprakların resmi olarak ilhak edilmesi muharref Arz-ı Mev'ud Planı'nın devam etmesi ve çevre ülkeler için tehdidin sürmesi demektir.

Başkanlık yetkileri resmileştikten hemen sonra Gazze ile ilgili yorumları, daha önceki 'Ortadoğu'dan asker çekme' niyetiyle ayrışmakta.

Bu noktada sormak gerekmez mi; şimdi ne oldu da bu değişim yaşanıyor?

Trump'ın bir anda tüm dünyayı savaş alanına çevirebilecek yeni işgal ve 'Emperyal söylemleri' şaşkınlıkla izlenirken 'Acaba bunları gerçekleştirme gücü var mı?' sorusu da zihinleri ayrıca meşgul ediyor.

Trump'ın önünde durabilecek herhangi bir güç olmadığı için Panama Kanalı ile Grönland'ı ilhak etmesi muhtemeldir.

Ancak Kanada ve Meksika gibi ülkelerin yapıları ve içinde bulundukları uluslararası kurumlar dikkate alındığında buralarla ilgili keskin tasarruflarda bulunması o kadar da kolay görünmemekte.

ABD içinde güçlü bir iç karışıklık beklenirken Trump'ın yeni ekibiyle dışarıya hücum etmesi ve yeni dönem için ' ABD'nin altın çağı' tabirini kullanması aslında kendileri açısından çöküş sürecinde oldukları ve bunu durdurmanın çabası olarak anlaşılıyor.

Ancak büyüyen yeni ekonomik ve askeri güçlere karşı 'Yaptırım ve çevreleme' stratejisini aktive eden ABD'nin kendini devamlı özdeşleştirdiği Roma İmparatorluğu'nun mukadder akıbetiyle aynı sonu paylaşmaktan kurtulması mümkün değil.