Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde İdeal Hukuk Kulübü’nün organizasyonuyla gerçekleşen “Filistin’de Neler Oluyor” konferansında, Filistin’de yaşanan insan hakları ihlalleri ve soykırım detayları tarihsel arka planıyla masaya yatırıldı. Filistinli Dr. Zahir Elbek, dezenformasyonlara karşı gerçekleri anlatırken, Kudüs ve Hukuk Platformu Başkanı Hukukçu Mustafa Eminoğlu, hukuki boyutu ve Türkiye’deki çifte vatandaşlık tartışmalarını değerlendirdi.
"FİLİSTİN’İ UNUTMADIK, UNUTMAYACAĞIZ, UNUTTURMAYACAĞIZ!"
Konuşmasının devamında Elbek, şunları aktardı: "Filistin işgal edildiği zaman, o zamanki katil siyonist rejim başbakanı golda meir bir açıklama yaptı. 'Nekbe şahitleri, yani büyük felaketi gören, o günleri yaşayan Filistinlileri büyük felaket gününü yaşamamış olanlar Filistin'i unutacak.' Öyle bir açıklama yaptı. Ama Elhamdülillah, her gelen nesil giden nesilden daha mert, daha dirençli. Her gelen nesil, giden nesilden daha iyi. Çok şükür! Onun için biz şimdi... Soykırıma rağmen hâlâ Filistin'deyiz. Hâlâ Gazze'deyiz. Hâlâ soykırımdan kaçmadık. Nasıl yani, gelen nesil Filistin’i unutacak? Çok şükür, tam tersi: Filistin’e daha sıkı sarıldık, daha iyi sahip çıktık. Ve çok şükür: Filistin’i unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız!"
"AYNI NEKBEYİ YAŞAMAK İSTEMİYORUZ"
Son olarak Filistinlilerin önünde iki seçeneğin olduğunu aktaran Elbek "1948 yılında Arap orduları dedi ki: 'Siz gidin ve bir hafta sonra döneceksiniz. Çünkü biz savaşacağız.' Ordular olarak, devlet olarak bunu söylediler ama ne yazık ki bize yalan söylediler. Evet, gittik; anahtarlarımızı aldık ama hâlâ dönemiyoruz. Yeniden aynı tehciri, aynı Nekbeyi yaşamak istemiyoruz. Kardeşlerimiz ve torunlarımız da bunu yaşasın istemiyoruz. Ben buradayım. Filistin’deyim. Gazze’deyim. Sonuçta ne olabilir? İki seçeneğimiz var: Ya zafer, ya şehadet! Sonuçta bu! Arkadaşlar Filistin halkı böyle. Gazzeli arkadaşlarınız böyle." ifadelerine yer verdi.
"KİM FİLİSTİN HAKKINDA KONUŞUYORSA YA CEHALETİ ORTAYA ÇIKAR YA BİLGİSİ"
Soykırıma katılan çifte vatandaşlar meselesi üzerinde çalıştığ bir konu olduğunu belirterek konuşmasına başlayan Hukukçu Mustafa Eminoğlu "Bu dönemde bunu seçtim; fakat öncesinde kısa bir giriş yapmak istiyorum. Çok kıymetli bir hazirûn var. Hukukçu meslektaşlarım… Birkaç yıl sonra hepimiz aynı adliyede, aynı akademide, aynı kürsüde yan yana, omuz omuza görev yapacağız. Bizim insan olmamızın, Müslüman olmamızın bir gereği, bir zorunluluğu var. Kesinlikle bunu unutmadan hareket etmek gerekiyor. 2007 yılında ben de, üniversite yıllarımdayken, Filistin'e gittim. Bir arkadaşımla, tamamen kendi imkânlarımızla Kudüs’e gittik. Orta Doğu’yu okuyorduk, merak ediyorduk. Kavgayı yerinde gördük. O günlerdeki hevesimi hâlâ hatırlıyorum. Burada arkadaşlara tek tek anlatıyoruz, muazzam bir hevesti. Çünkü kavganın tam göbeğindeydik. 2007 yılında, Asbat Kapısı Direnişi vardı. (Mescid-i Aksa’nın Aslanlı Kapısı / Bab al-Asbat) Dünyanın tüm objektif gözleri yine oradaydı. Beytülmakdis’in, yani Filistin’in, insanlığın kalbi ve bereketin merkezi olduğunu orada müşahede ettim. Kim Filistin hakkında konuşuyorsa, ya cehaleti ortaya çıkar ya bilgisi. Zira birçok gördüğümüz isimler Filistin hakkında konuşurken saçmalıyor. Bu da bize ülkemizdeki Filistin bilgisinin ne kadar düşük seviyelerde olduğunu gösteriyor." dedi.
ANKARA’DAN DÜNYAYA: KUDÜS HUKUK EKİBİ KURULDU
Eminoğlu "Üniversite yıllarımızda hep şöyle düşünürdük: 'Ya bizden daha iyileri vardır; biz bilmeyiz ki... Hocalarımız, ağabeylerimiz, ablalarımız bilir.' Ama arkadaşlar öyle bir şey yok. Birçok şey yapılmıyor. Ancak siz yaparsanız yapılır. Bu düşünceyle 'Kudüs Hukuk' diye bir ekip kurduk. Bunu kurarken şunu gördük: yalnızca tweet atmak, slogan atmak ya da duygusal motivasyonlarla hareket etmek yeterli olamadığını gördük. Ankara Hukuk’tan çekirdek 3–5 kişiyle başladık. Daha sonra Türkiye’nin dört bir yanından katılımlar oldu: Van’dan, Urfa’dan, İstanbul’dan... Hatta Londra’dan bile bir avukat arkadaşımız var. Bir ekip olalım istedik. Zira bu konuları gündemimize almazsak, kaybolup gidiyorlar. Sizler için de öyle olacak meslek hayatınızda… Eğer bu meseleyle irtibatınızı canlı tutmazsanız, bu sadece romantik bir aktivite ya da duygusal bir heves olup gider." şeklinde konuştu.
"FİLİSTİN DAVASINDA ZİHİNSEL HAZIRLIK VE UZUN SOLUKLU MÜCADELE GEREKLİDİR"
"Filistin davası yeni değil; 7 Ekim'de başlamadı." diyen Eminoğlu "Daha dün Nekbeydi. Filistinliler için bu, acı bir taraf siyonist rejim için devlet kurmanın bir aşamasıydı. Asla unutulmamalıdır ki Gazze soykırımının bir benzeri, 77 yıl önce Nekbe’de yaşandı. 77 yıl önce de oldu. Umut vermek açısından bunu vurgulamak lazım: Evet siyonist rejim hâlâ soykırım yapıyor. O zaman da yaptı. Hocamızın da bahsettiği gibi 675 köyü boşalttı, 675 yerleşim birimini sürdü ve halkı Gazze’ye sıkıştırdı. Bugün Gazze’de yaşayan 2 milyon 300 bin nüfusun yüzde 75’i Gazzeli değil, başka yerlerden sürülmüş insanlar. Şimdi 1948 Filistin toprakları dediğimiz, siyonist rejimin hâkim olduğu ve kimsenin hukuken de itiraz etmediği 1967 sınırlarında bir Filistin hayali kuruyoruz. Ancak bu hayali kurduğumuz topraklarda da hâlâ mücadele devam ediyor. Bu mücadele bir günlük değil, yarım yamalak da değil. Uzun soluklu bir mücadeledir bu. Bir maraton koşusu olduğunu içimize iyice sindirmemiz gerekiyor. Anlık heveslerle, küçük duygusal motivasyonlarla, krizlerle gece ağlamalarıyla, gündüz haykırmalarıyla sürdüremezdik. Asıl olan da sürdürmektir. Sürdürmek için de bir planınızın olması gerekir. Bu nedenle öncelikle zihni bir hazırlık şarttır. Zihni hazırlık yapılmaksızın tüm yaşadıklarınız boşa geçer. Zihnen hazır olmak zorundasınız. Gazzeliler zihnen hazırdı. Gazzeliler hâlâ direnebiliyorsa, 588 gün geçti hâlâ direniyorlarsa, bu onların zihinsel hazırlığının tam olduğunu gösteriyor. Ancak ne yazık ki bizim toplumumuz zihnen hazır değil." diye konuştu.
“ULUSLARARASI HUKUK YETMEZ, ASKERÎ GÜÇ VE TOPLUMSAL BİLİNÇ ŞART”
Konuşmasının devamında Eminoğlu, şu ifadelere yer verdi: "Bizim toplumumuz henüz ilkokulu bile bitiremedi. Biz onlara Kudüs Hukuku olarak türevi tekrar anlatmaya çalışıyoruz. Oysa bizim daha temel seviyede çalışmamız gerekiyor. Temel seviye inşa edilmeden, ben buraya gelip soykırıma katılan çifte vatandaşları konuşsam etkilenmeyecektiniz. Çünkü temelimiz yoksa, üzerine hiçbir şey inşa edemeyiz. Yani ilkokulu bitirememişsek, boykot yapamıyorsak, eylemlere katılım düşükse; temel okumaları yapmamışsak, üzerine hiçbir yapı kuramayız. Ne yazık ki Türkiye ölçeğinde de bunu açıkça müşahede ediyoruz. Temel okumalar çok zayıf. Bu nedenle zihni hazırlığın bir parçası olarak üç temel noktada hareket etmemiz gerekiyor.
1) Filistin Kitaplığı: Herkes buna azmetsin, niyet etsin. Eğer bu meseleyle ilgileniyorsak, zamanımızı buna ayırmalıyız. Evimizde bir Filistin kitaplığı, Beytülmakdis ve Kudüs kitaplığı kurmalıyız. Okuyorsak ne güzel, okumuyorsak bile kitaplık varlığı bile bir duruş olur.
2) Filistin’le İlgili Eylemlere Katılım: Yalnızca izlemekle değil, sahada bulunarak, fiziksel varlık göstererek destek olmalıyız.
3) Filistin Haberlerini Takip Etmek: Kudüs’ün, Filistin’in haberlerini aktif olarak izlemeliyiz. Ama bunu şöyle bir motivasyonla yapmalıyız: 'Filistin bizim toprağımız değil' Uzak değil. Bakın, şu an orada insanlar ölüyor. Biz bunu konuşurken bir hastane bombalanıyor. Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim: Uluslararası hukuk, hastane bombalamayı bile durduramadı. Gazze özelinde hâlâ tüm hastaneleri sistematik olarak bombalıyorlar. Bu, uluslararası sistem açısından muazzam bir rezalet göstergesidir. Uluslararası Adalet Divanı ve Uluslararası Ceza Mahkemesi kararlarına rağmen geri adım attıramıyoruz. Sadece hukukla hiçbir şey olmaz. Sadece medya ile de hiçbir şey olmaz. Temel mesele silahtır. Askerî etkin ve caydırıcı güçtür. Biz bunlarla birlikte koordineli olarak üst üste bina inşa edebiliriz. Sadece silahla da olmaz. Moğollar geldi, yıktı, gitti. Bugün Moğolları anan var mı? O yüzden medeniyetin inşasında hukuk, medya, toplumsal bilinç ve askerî etkin ve caydırıcı güçle olabilir."
"HAMAS VE GAZZELİLER BİZİM ÖN CEPHEMİZ"
Herkesin kendi mevziisini sağlamlaştırması gerektiğini vurgulayan Eminoğlu "Kendi mevziimizi bulmamız gerekiyor. Bu meseleyle ilgili olarak, kendi toplumsal ve vicdani sorumluluğumuzu yerine getirmemiz gerekiyor. Bunu: Bir, insan olduğun için, İki, Müslüman olduğun için, Üç, siyonist rejimin hedefinde olduğun için yerine getirmelisin. Bugün siyonist rejim uzmanları da diyor ki: Gazze’deki bu etkisizlik, diğer ülkelerde de yaşanacak. siyonist rejimin yayılmacı politikalarının çok rahat bir şekilde devam ettirilebileceği ifade ediliyor. Özellikle radikal sağcıların ifadeleri var. Peki bu ne demek? Bu şu demek: Yarın siyonist rejim Anadolu’yu da hedef aldığında biz 7 Ekim öncesi hep söylüyorduk ama tam inanmıyorduk. Bir gerçeklik karşısındayız. Aslında HAMAS ve Gazzeliler bizim ön cephimiz. Yani yarın sana da saldıracaklar. Bu iki kere iki dört kadar açık. Bunda şüphesi olan var mı? Halen şüphesi olan varsa kendi kendine gülebilir. Milliyetçiyim diyorsa, zaten kendi ülkesi için ailem için diyorsa kendi ailesi için kendi toprağı için bu cepheyi inşa etmesi gerekiyor. Herkesin kendi mevzisini inşa etmesi gerekiyor. Bunun için de zihni hazırlık şart." dedi. Program sonrası İdeal Hukuk Kulübü Başkanı Murat Şanlıay tarafından konuşmacı hocalara hediye takdim edildi.