Güncel

HÜDA PAR'ın Meclise sunduğu raporda neler var? Şiddet sona ermeli, haklar konuşulmalı

HÜDA PAR tarafından Meclis’e sunulan raporda, Kürt meselesinin şiddetten bağımsız ele alınması gerektiği belirtilerek, hak taleplerinin silahlı yöntemlerle ilişkilendirilmemesi çağrısı yapıldı.

Abone Ol

HÜDA PAR, Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonuna sunduğu kapsamlı raporda, PKK’nın tasfiyesi süreci, şiddetin sona erdirilmesi ve Kürt meselesinin çözümüne ilişkin dikkat çeken değerlendirme ve önerilere yer verdi. İki ana bölümden oluşan rapor hem güvenlik hem de hak–hukuk ekseninde bir yaklaşım benimsiyor.

“Öncelik akan kanın durması”

Raporda, yaklaşık yarım asırdır devam eden silahlı çatışmaların Türkiye’ye on binlerce can kaybı, trilyonlarca dolarlık ekonomik zarar ve derin toplumsal travmalar yaşattığı vurgulandı. Şiddetin sona erdirilmesinin insani ve ahlaki bir sorumluluk olduğu belirtilirken, bu hedefe ulaşmak için açık, kapsayıcı ve net bir hukuki zeminin zorunlu olduğu ifade edildi.

PKK eleştirisi: Kürt meselesini şiddet parantezine hapsetti

Raporda, PKK’nın Kürt meselesini istismar eden bir yapı olduğu belirtildi. Örgütün silah ve şiddet yöntemlerinin, Kürtlerin meşru hak taleplerinin konuşulmasını engellediği, sorunu derinleştirdiği ve Kürt halkına en büyük zararı verdiği vurgulandı. PKK’nın, Kürt toplumunu sekülerleştirme ve İslami değerlerden koparma yönünde oynadığı rol de raporda geniş yer buldu.

“Kürt meselesi terör sorununa indirgenmemeli”

Raporun ikinci bölümünde, Kürt meselesinin tarihsel arka planı ele alındı. Malazgirt’ten Osmanlı’ya uzanan Türk–Kürt kardeşliği, ortak mücadele ve kader vurgusuyla anlatılırken, Cumhuriyet döneminde yaşanan inkar, asimilasyon ve baskı politikalarının sorunu derinleştirdiği ifade edildi. Kürt meselesinin yalnızca bir güvenlik ya da terör sorunu olmadığı, hak, hukuk ve adalet temelinde ele alınması gerektiği vurgulandı

Muhataplık ve temsil tartışması

Raporda, Kürt meselesinde muhataplığın yalnızca silahlı yapılar ya da belirli siyasi aktörlerle sınırlandırılmasının yanlış olduğu da belirtildi. Muhatabın, Kürt halkının tamamı ve meşru temsilcileri olduğu ifade edildi. Bu çerçevede, geçmiş çözüm süreçlerinde yapılan hatalara dikkat çekilerek, şeffaflık eksikliği, PKK’ya alan açılması ve hak taleplerinin silah bırakma şartına bağlanması eleştirildi.

Bölgesel gelişmeler ve dış müdahaleler

Ayrıca Irak ve Suriye bağlamında yaşanan gelişmeler, ABD ve siyonist terör rejimi başta olmak üzere dış aktörlerin bölgedeki rolüyle birlikte değerlendirildi. Suriye’deki rejim değişikliği, PYD/YPG’nin konumu ve bölgesel dengelerin Türkiye’de başlatılan yeni sürece etkileri ayrıntılı biçimde ele alındı. Çözümsüzlüğün devam etmesi halinde, emperyalist müdahalelere açık, huzursuz bir coğrafya riskine dikkat çekildi.

Çözüm önerileri ve yasal düzenleme vurgusu

Raporun sonuç bölümünde ise şiddetin kesin biçimde sona erdirilmesi, PKK’nın tasfiyesi ve bununla birlikte Kürt meselesine dair hak temelli yasal düzenlemelerin hayata geçirilmesi çağrısı yapıldı. Ayrıca, feshedilen veya fiilen etkisiz hale gelmiş örgütlere ilişkin kanun teklifi taslağı da rapor ekinde sunuluyor.

Yeni Anayasa çağrısı

Hazırlanan metinde, öncelikle 1982 Anayasası’nın darbe ürünü niteliğine dikkat çekilerek, vesayetçi ve tek tipçi anlayıştan arındırılmış, halkın inanç değerleriyle uyumlu, adalet ve eşit vatandaşlık esasına dayanan yeni bir anayasa yapılması çağrısı yapıldı.

Vatandaşlık tanımı

Öneriler arasında, Anayasa’nın 66. maddesinde yer alan ve vatandaşlığı etnik kökene bağlayan ifadelerden vazgeçilmesi öne çıktı. Bunun yerine, etnik çağrışımı olmayan, kapsayıcı ve aidiyet esaslı bir vatandaşlık tanımı getirilmesi istendi. Metinde, Türkler ve Kürtlerin bu ülkenin asli kurucu halkları olduğu vurgulandı.

Ayrıca anayasa ve resmi literatürde yer alan ayrımcı söylemlerin ayıklanması gerektiği belirtildi.

Anadilde eğitim talebi

Çözüm paketinin en dikkat çeken başlıklarından biri anadilde eğitim oldu. Kürtçenin eğitim dili olarak kabul edilmesi gerektiği ifade edilirken, Anayasa’nın 42. maddesindeki “Türkçeden başka hiçbir dil ana dil olarak okutulamaz” hükmünün değiştirilmesi önerildi.

Yeni düzenlemede, devletin Türkçenin yanında vatandaşların anadillerini öğrenmelerini ve bu dillerde eğitim almalarını güvence altına alması istendi. Bu doğrultuda Milli Eğitim Kanunu ve Yükseköğretim Kanunu’nda da değişiklik yapılması çağrısında bulunuldu.

İfade özgürlüğü ve geçmişle yüzleşme

Metinde, Anayasa’nın 14. maddesindeki muğlak ifadelerin netleştirilmesi gerektiği belirtilerek, şiddet ve terör çağrısı içermeyen siyasi ve kültürel taleplerin ifade özgürlüğü kapsamında güvence altına alınması istendi.

Geçmişte zulüm ve ayrımcılıkla anılan isimlerin okul, cadde ve kışlalardan kaldırılması, isimleri değiştirilen yerleşim yerlerine tarihsel adlarının iade edilmesi önerildi. Başta Şeyh Said olmak üzere Kürt alimlerine yönelik geçmişteki uygulamaların resmen kabul edilmesi ve devlet adına özür dilenmesi çağrısı yapıldı. Said-i Nursi, Şeyh Said ve Seyyid Rıza’nın mezar yerlerinin açıklanması da talepler arasında yer aldı.

Faili meçhuller, eğitim ve ekonomik adımlar

Raporda, sayısı binleri bulan kayıpların akıbetinin açıklanması, faili meçhul cinayetlerle ilgili soruşturmaların etkin şekilde yürütülmesi ve sorumluların cezalandırılması gerektiği vurgulandı.

Eğitim alanında ise ders kitaplarındaki resmi ideoloji merkezli, dışlayıcı tezlerden vazgeçilmesi, Türklerin ve Kürtlerin Malazgirt’ten Çanakkale’ye uzanan ortak tarihinin sahih biçimde anlatılması istendi. Kürt tarihine ve edebiyatına ders kitaplarında yer verilmesi çağrısı yapıldı.

Ekonomik başlıkta, uzun yıllar geri bırakıldığı belirtilen bölgenin kalkınması için pozitif ayrımcılık, yatırım ve istihdam odaklı politikalar önerildi.

Yerel yönetimler, kayyım ve bölgesel ilişkiler

Çözüm önerilerinde ayrıca , katı merkeziyetçi yapıya son verilmesi, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve kayyım uygulamalarının kaldırılması gerektiği vurgulandı.

Bölgenin manevi dinamikleri olarak tanımlanan medreselerin iyileştirilmesi, asli fonksiyonlarına kavuşturulması ve verdikleri icazetlerin resmî statüye kavuşturulması da talepler arasında yer aldı.

Ayrıca, Sykes-Picot sınırlarının sembolik hale getirilmesi, komşu ülkelerde yaşayan akrabalarla insani, ekonomik ve kültürel ilişkilerin geliştirilmesi için kolaylık sağlanması önerildi.

Raporun tamamına ulaşmak için tıklayın