HÜDA PAR'ın farkını fark etmek!

Abone Ol

Ülkemiz siyasi partiler anlamında çok zengin durumda. Bu kadar çok partinin olduğu kaç ülke vardır bilinmez... Kanaatim odur ki bir o kadar daha parti açılsa, yine birilerine koltuk tahsis edilse, o koltuklar boşta kalmaz diye düşünüyorum. Öne atılmayı, öne çıkarılmayı, öne talimat ya da malumat bildirmeyi, herkese ayar vermeyi seven bir toplumuz. Çoğunlukla siyasetçilerin ağzına baktığımız için o kaynaktan beslenip kendimize de paye çıkarıyoruz. Çünkü bu ülke insanı 100 yıla yakındır siyasetle yoğrulup, onunla bazı yerlere, makamlara nüfuz edeceğine inandığı için bu hale geldi. Bu zamana kadar ki süreçte hem birçok lider hem de birçok parti geçip gitti. Tarih sahnesinde iyi veyahut kötü anılarla yerlerini aldılar. Müslüman bir ülkede kendisine laiklik elbisesi giydirilen bir sistemde, Milli görüş çizgisi dönüm noktası olmuştur. Laiklik sopası en çok bu çizgi üzerinden siyaset yapanlara sallanmış ve cezalandırma yoluna gidilmiştir. Tüm zorlama kapatmalara rağmen bir çıkış yolu bularak günümüze kadar gelinmiştir. Erdoğan da bu geleneğin mayasıyla yoğrulmuş birisidir. 2002 yılından itibaren de halen ülkeyi yönetme başarısı göstermiş(20 yıl) tek liderdir. Artarak devam eden sıkıntılar, boşluk ve temsiliyet eksikliğinden dolayı siyaset sahnesine 2012 yılı Aralık ayında ülke siyaset sahnesine İslam'ı referans aldığını açıkça beyan eden Hür Dava Partisi (HÜDA PAR) İçişleri Bakanlığı'na kuruluş dilekçesi vererek faaliyetlerine başladı. İslam'ı referans aldığının açıkça beyanını Türkiye siyaset tarihi açısından ilk olması hasebiyle zamanlama ve çağın ruhunu yakalayan cesur bir adım olarak değerlendirmek mümkündür. Her siyasi parti topluma renk vermek ya da toplumun bir tür rengini yansıtmak için bu arenada mücadele ederler. Söylem ve eylemleri ile toplumu dizayn etme, onlara hizmet etme ve gönüllerinde yer bulmak için çalışırlar.
Buradan hareketle HÜDA PAR 'ı farklı kılan bazı ayrıntılara yer vermek gerekiyor.
Parti programı kökleri İslam medeniyetine dayanan ve çağımızda kurumsal işleyişin ve devletin nasıl olması gerektiğini belirten bir akılla yazılmıştır.
"Dürüst Siyaset, Gerçek Adalet" misyonu ile adımlarını atmaya başlayan HÜDA PAR, "Mazlum'dan yana zalime karşı" ilkesini de ülke gündemine oturtma yolunda başarı sağlamıştır. Özellikle "doğru kimden gelirse gelsin, doğruya doğru, yanlış da kimden gelirse yanlışın da yanlış" olarak belirtilmesi konusunda da bir çığır açtığı söylenebilir.
Son yıllarda "Önce insan, Öncelik Adalet" sloganı ile devlet kurumları ve siyasi partilerin bilinçaltına bunu işlemiş durumdadır.
Çıkar ve İlke arasında ise "ilkeli" olmayı temel taşı olarak görmesi daha sağlam adımlar atmasına vesile olmuştur.
"Asıl başarı, istikamet üzere kalmaktır" denilmesi de yolun uzunluğu ve kararlılık için gönüllere nakşedilen değeri yüksek bir söylemdir.
"Yanlış adayla kazanmaktansa, doğru adayla kaybetmeyi tercih ederiz" demesi de topluma ve siyasete verilmek istenen asıl mesajın ne olduğunu anlamak için kafidir.
"Devletin dini adalettir" sözünü birçok siyasi parti yöneticilerinin ağzına pelesenk eden de yine HÜDA PAR 'dır.
Yeni Anayasa ile ilgili en ezber bozucu ve sahici söylemi bir gün karşılık bulacaktır.
Özellikle ülke gündeminde iktidar ve muhalefetin kısır tartışmasına, Kayıkçı kavgasına pek aldırış etmeyip toplumun çizgisi ve beklentisi noktasında girişimleri olduğu aşikardır.
Bundan daha önemli ve en belirgin vasfı ise, altının kalın harflerle çizilmesi gereken yer ise "koltuğa sevdalı "olmamasıdır. Bunu nereden mi anlıyoruz. Tüm siyasi partiler" bu iş bizimle olur", "Sorunları Biz çözeriz", "Ülkeye laiklik gelecekse ya da şeriat gelecekse onu da biz getiririz" düşüncesini belirtirler. Şu kulaklar yıllar önce aday tanıtım toplantısında Sait Şahin'in şöyle bir beyanını duymuştur. "Adil olsunlar, topluma hizmet edecek faydalı işler yapsınlar. Koltuklar da onların olsun". Gerekse de hali hazırdaki Genel Başkan Zekeriya Yapıcıoğlu'nun yıllar önce bir TV kanalında "Parti programımızı uygulasınlar, onlara çaycılık yapmaya hazırım" sözleri hiçbir parti yetkilisinden duyulmayan, ezber bozucu söylemlerdir.
Aslında bu söylem Siyer'de karşılığı olan bir söylemdir. Efendimizin krallara gönderdiği davet mektubunda da bu ayrıntı vardır. Bizzat görüştüğü ve Müslüman olmayı kabul eden lider ya da valileri yine oranın reisi olarak bırakmıştır. İnşallah bir gün, bu anlayış ülke siyasetine hakim olur da daha Adil, daha müreffeh bir hayatı toplum olarak yaşamış oluruz. Bu aynı zamanda Mazlum halkların dayanışmasına Umut vesilesi olacak büyük adımdır. Vesselam

AYHAN ERKMEN