HÜDA PAR Gençlik Politikaları Başkanlığı tarafından Ankara’da düzenlenen “Madde Bağımlılığı Paneli” Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başladı. Panelde, sırasıyla "Bağımlılık ile Mücadele ve Toplumsal Etkileri”, “Uyuşturucu Madde ve Aileye Etkileri", "Uyuşturucuya Bulaşma Nedenleri ve Hayat Hikâyesi" ile "Saha Çalışmaları ve Çözüm Önerileri" başlıklı sunumlar gerçekleştirildi.
Dizi ve filmlerde uyuşturucu özendiriliyor uyarısı!
Panelin açılış konuşmasını yapan HÜDA PAR Gençlik Kolları Başkanı Murat Günaydın, “Yapılan bir çalışmaya göre aileler çocuklarının evde uyuşturucu madde kullandığını ortalama 2 yıla kadar fark edemiyor. Öyle bir bela ki; bir kez temas edildi mi, sadece bir bedeni değil; bir aileyi, bir sokağı, bir milleti çökerten zehirli bir girdap… Bu girdap, ne yazık ki her geçen gün gençlerimizi içine çekiyor. İlkokul öğrencisinin bile cebinde gezinebilecek bir duruma gelen bu illet kimi dizilerde, filmlerde, sosyal medya mecralarında özendirici bir tarzda sunulabiliyor.” dedi.
“Herkesin elini taşın altına koyması gerekiyor”
Günaydın, “Uyuşturucu, bir sağlık sorunudur ama aynı zamanda bir ahlak, ekonomik, psikolojik, hatta bir güvenlik sorunudur.” ifadelerini kullanarak, şöyle devam etti: “Şunu net olarak söyleyebiliriz ki, uyuşturucu bir sonuçtur ve bu sonucu ortaya çıkartan sebepler üzerinde yoğunlaşmak gerekmektedir. Bu sonucun ortadan kaldırılabilmesi için herkesin elini taşın altına koyması gerekmektedir. Uyuşturucuya karşı mücadele, siyasi çıkarların ötesindedir. Bu konu ideolojik değil, ahlakidir. Sivil toplum kuruluşları mahalle mahalle dolaşmalı, gençlerle birebir iletişim kurmalı, onların güvenini kazanmalıdır. Sadece madde kullananları tedavi etmek değil, henüz başlamamış olanlara ulaşmak da öncelikli hedef olmalıdır. Anne ve babalar, evimiz güvenli liman olmalıdır. Çocuk anneye ya da babaya "korkmadan" içini açabilmelidir. Öğretmenler ve eğitimciler; sadece ders anlatmak değil, hayatı öğretmek de bir görevdir.”
“Gençlik; bağımlı değil, HÜR olmalıdır”
Bataklığın kurutulması için çalışılması gerektiğini ifade eden Günaydın, “Bu noktada sorumluluk tüm milletin omuzlarındadır. Uyuşturucuyla mücadele, sadece bir tehlikeyi bertaraf etmek değil, aynı zamanda yeni bir medeniyet anlayışının inşasıdır. Bu anlayışla gençlik; bağımlı değil, HÜR olmalıdır. Hür Gençlik olarak uyuşturucu mücadele başta olmak üzere gençlerimizin tüm sorunları ile yakından ilgileneceğiz.” şeklinde konuştu.
“Yakın bir geçmişe kadar parmakla işaret ettiklerimizi artık kendimiz görüyoruz”
Madde bağımlılığının sosyal etikleri ve sağlık sorunlarını beraberinde getirdiğine değinen Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü Tütün ve Madde Bağımlılığı ile Mücadele Dairesi Başkanı Faruk Çağlar, “Ayrıca enjeksiyon yoluyla uyuşturucu kullanımı olduğu için HIV ve hepatit gibi enfeksiyonlara da neden oluyor. Yani bulaşıcı hastalıkların da artmasına neden oluyor. Bir kişi, diğerinin enjeksiyonunu kullandığı zaman HIV’e bulaşabiliyor. Ruh sağlığı bakımından çok büyük sıkıntılar yaşıyoruz. Allah korusun intiharlara kadar gidebilen sorunlarımız var. Bunları biz istatistiki olarak görebiliyoruz. Artık ailelerimiz de görebiliyor. Yakın bir geçmişe kadar parmakla işaret ettiklerimizi artık kendimiz görüyoruz.” dedi.
“Bağımlılık aileden de etkilenen ve aileyi etkileyen bir unsurdur”
Şiddet eğilimi ve uyuşturucu bağımlılığı arasında bir bağlantı olduğuna değinen Çağlar, sözlerini şöyle noktaladı: “Ekonomik bir kaybımız var. Devletimiz açısından bir kayıp var. Hem de bireysel bir kayıp var. Uyuşturucunun sağlığa maliyeti çok yüksek… Uyuşturucu tedavisinin sağlığa, devlete maliyeti çok yüksek… Bu maliyetini de geçiyoruz. İnsanların sağlığını, iş gücünü ve aileyi bitiren bir durum… Sosyal çevreye ve aileye çok büyük zarar veriyor. İnsanlar artık uyuşturucudan çok mustarip durumdalar. Bir ailede bir kişinin bağımlı olması, çocuklara da çok büyük etki ediyor. Kamu güvenliği açısından çok büyük sıkıntılar oluşturuyor. Bağımlılık, aileden de etkilenen ve aileyi etkileyen bir unsurdur. Tek taraflı değil hem aileyi etkiliyor hem de aileden etkileniyor. Biz hep beraber bu işi başarabiliriz.”
“Bu çağın çocuklarının herkesten daha fazla rehberliğe ihtiyacı olduğunu savunuyorum”
Anne ve babaların da kendilerini geliştirmesi gerektiğini ifade eden Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Daire Başkanı Nevzat Özer ise “Yirmi yıl önce öğrendiğimiz bir tekniği günümüzün çocuğuna izah etmekte zorlanıyoruz. Artık roller değişti, aktörler değişti ve yeni yöntemler ve yeni teknikler geliştirmemiz gerekiyor. Çünkü artık otur dediğin zaman oturan, kalk dediğin zaman kalkan bir kuşak yok. Çocukların ve gençlerin kalbine gidecek yolları bulabilmek, onlara nasıl anne babalık yapacağımız konusunda kendimizi geliştirmek ve bu çocuklara anne babalık yapmak için öncelikle onlarla hemhal olmanın, hem yar olmak hem dem olmanın çok kıymetli olduğunu savunan bir eğitimciyim. Evet, bu çağın çocuklarının herkesten daha fazla rehberliğe ihtiyacı olduğunu savunan bir eğitimciyim. Gerçekten rehberliğe çok ihtiyaçları var, o yüzden çocuklarımızı ve gençlerimizi daha çok anlama yolunda daha iyi dinleme yolunda az önce dedim ya iletişim çağında olduğumuz bir çağda daha az iletişim kurmak demek oldukça düşündürücü bir kavram olsa gerek.” dedi.
“Aile toplantıları, sorunların ele alınmasında oldukça kıymetli”
Aile toplantılarının önemine değinen Özer, şöyle devam etti: “Anne ve babalara evinizin sorun haritasını çıkartın diyoruz, ilişkilerinizi bakıma ve tamire alın diyoruz. Değerli ebeveynler, çocuklarımızı da ailemizi de belli zamanlarda bakıma ve tamire almamız gerekiyor. Biz buna aylık toplantılar diyoruz. Ayda bir evlatlarınızı alın karşınıza; eşinize, oğlunuza, kızınıza hayatın nasıl gittiği üzerinde muhakkak vurgulamalar yapmamız lazım. Bunu yıllarca okullarda çocuklara ve gençlere uyguladığımda aile toplantılarına o kadar çok geri dönütler aldık ki birçok velimiz bunun ne kadar faydalı olduğunu; ya oğlumun, kızımın sorunlarını görememişim ya da evlatlar babamıza, annemize bu aile toplantılarında sorunumuzu sıkıntımızı aktardık, dediklerinde o kadar çok mutlu olmuştuk. O yüzden aile toplantıları, sorunların ele alınmasında oldukça kıymetli…”
“Çocuklarımıza sevgi dört yolla gösterilir; gözlerle, sözlerle, dokunarak ve dinleyerek”
Özer, son olarak “Bunun yanı sıra bir de bizim en önemli sıkıntılarımızdan bir tanesi, çocuklarımıza sevgiyi gösterme konusunda da biraz antrenmansız. Diyor ki hocam çocuklarımızı seveceğiz tamam yani onlara ilgi göstereceğiz ama nasıl göstereceğiz? Burada da maalesef sıkıntılarımız oluyor. Çocuklarımıza sevgi dört yolla gösterilir; gözlerle, sözlerle, dokunarak ve dinleyerek.” dedi.
“Yaşadığımız kötü şeylerin sebebi maneviyat eksikliğimiz”
Sosyal medya üzerinden bir bağımlılıkla mücadele derneği ile tanıştığını anlatan Ahmet Öteleş, “Biz bağımlıların davranışları hasta, düşünceleri hasta, duyguları hasta… Benim gibi eski kullanıcılar tecrübeleriyle kardeşlere yardımcı olmaya çalışıyoruz. Bağımlılıkla mücadele eden, bireyler için tamamen ücretsiz faaliyetler sunan, faaliyetlerini ve hizmetlerini böyle hayırsever abiler, ablalar ve ailelerin bağışlarıyla sürdüren mükemmel bir yer. Çalışmalarımız, bilimsel ve manevi temellere dayalı üç kollu bir eğitim sistemi üzerine… Bakın burası hastane değil uyuşturucu bırakma okulu… Mesele bağımlılıksa ilaç falan çalışmaz. Ben 17 kere AMATEM'de yattım. Kötülemek istemiyorum ama hiçbir faydasını görmedim. Duygularım hasta benim, hiçbir ilaç benim duygularımı düzeltemez. Bunlarla nasıl baş etmem gerektiğini öğretiyorlar burada… Yaşadığımız kötü şeylerin sebebi, maneviyat eksikliğimiz. Uyuşturucudan dolayı bizim manevi değerlerimiz, maneviyatımız kayboldu gitti.” şeklinde konuştu.
“Bağımlılık sadece bireyin değil ailenin ve toplumun da yarası”
Uyuşturucu bağımlılığının sadece zihinsel ve bedensel bir rahatsızlık olmadığını ruhsal sorunları da beraberinde getirdiğine dikkat çeken Öteleş, “Uyuşturucudan dolayı kaybettiğimiz manevi değerlerimizi yeniden kazanmamızı sağlayan manevi değerler eğitimlerimiz var. Uzman psikologlarımızın yönettiği bir eğitim sistemimiz var. Kişinin duygularını yönetebilmesi adına, geçmiş travmalarıyla yüzleşmesi adına, kendini tanıması adına oluşturulmuş eğitim sistemi… Biz duygu kökenli bir beyin hastasıyız… Bizim duygularımızı nasıl kontrol etmemiz gerektiği ile alakalı davranışlarımızı, düşüncelerimizi ya da uyuşturucu isteği geldiğinde nelere dikkat etmemiz gerektiği ile alakalı eğitimler var. Bunun içinde 12 basamak programı var. 12 basamak programı da yine uyuşturucudan sebep oluşmuş karakter kusurlarını soru çözme yöntemiyle fark ettirip düzeltmeye yönelik bir çalışma… Son olarak da bağımlılık sadece bireyin değil ailenin ve toplumun da yarası… Bir bağımlıyla nasıl yaşanır, bir bağımlıya nasıl davranılır, hangi durumda neler yapılması gerektiği ile alakalı yine uzman psikologlarımız eğitimler veriyor.” dedi.
“Artık kurtulmanın çaresi var, ben kurtuldum. Siz de kurtulabilirsiniz”
Hayatından örnekler vererek bağımlılıktan kurtulmanın mümkün olduğunu ifade eden Öteleş, “Beni dinleyecek olan bağımlı kardeşlerime sesleniyorum: Bakın artık böyle bir yöntem var. Ben bu yöntemle kurtuldum. İstemek sadece yetmiyor, tamam şimdi bir şey istiyorum ama bunun için ne yaptığıma bakarlar… Biz bağımlılar şöyle düşünürüz: Allah’ım beni kurtar diye bir mucize bekleriz. Ancak hareket lazım… Kardeşlere sesleniyorum, bu yöntemler var, artık kurtulmanın çaresi var, ben kurtuldum. Siz de kurtulabilirsiniz.”
“Yüz kişiyi tedavi etmeye çalışırken bin kişi uyuşturucuya bulaşıyorsa bu yöntemde sorun var”
Panelde bir konuşma yapan HÜDA PAR Mersin Milletvekili Faruk Dinç ise uyuşturucu bağımlılarının tedavisinin zorunlu olması gerektiğini belirterek, “Çünkü bağımlı şahıs, sadece kendisine zarar vermiyor, ailesine de zarar veriyor, topluma da zarar veriyor. Bunların göz önünde bulundurulması gerekiyor. Diğer bir konu da kolay erişilebilirliktir. Bağımlıların en büyük tehlikesi aslında uyuşturucu ve zehre rahat bir şekilde ulaşımları var. Bunun engellenmesi gerekiyor. Bağımlılığa aracılık eden maddeler var. Görüştüğümüz çoğu gencin geçmişinde alkol de var. Yani alkol kullandıktan sonra bir diğer basamak bu kez uyuşturucuya gidiyor. Başka ülkelerde alkol satışı nasıl diye araştırmalar yaptık. Mesela Endonezya, Malezya ve İsveç'e baktık. Endonezya’da mesela Açe şehrinde alkol satışı yasaktır. Malezya'da Müslümanlara alkol satışı yasak veya lisanslı marketlerde ancak satılabiliyor. İsveç'te devlet satabiliyor, önüne gelen alkol satamaz. Bizim ülkemize baktığımız zaman zincir marketlerde bile var. Herkes rahat bir şekilde ulaşabiliyor. Aslında alkol, gençleri uyuşturucuya götüren bir aracıdır. Bundan dolayı buna yönelik tedbirlerin alınması lazımdır. Bir bağımlıyı tedavi etmek çok zor yani onun tedavi olması, o olgunluğa gelmesi, o zehirden vazgeçmesi gerçekten zordur. Yüz kişiyi tedavi etmeye çalışırken bin kişi uyuşturucuya bulaşıyorsa bu yöntemde sorun var demektir. Her şeyden önce bu bulaş riskini azaltmamız gerekiyor. Yani bu bataklığı kurutmak lazım… Bu sorun hepimizin sorunudur, sadece birinin kucağına atarak “bu problem sizindir” deyip de işin içinden çıkamayız. Hepimize görev ve sorumluluklar düşüyor.” şeklinde konuştu.
“Uyuşturucu ile mücadele topyekûn mücadele edilmesi gereken partiler üstü bir meseledir”
“Madde bağımlılığı, en az “Terörsüz Türkiye” konusu kadar önemlidir.” Dinç, sözlerini şöyle noktaladı: “Belki ıskalanan bir konu ama sinsice evlatlarımızı, gençliğimizi elimizden alan bir tehlikedir. Uyuşturucu dağıtıcıları, baronları da öyle bir terör örgütüdür ki hiçbir gencin ya da insanın ırkına, siyasi görüşüne de bakmıyorlar. Yani bu öyle bir tehlike arz ediyor ki toplumun tüm kesimini adeta zehirliyor. Uyuşturucuyla mücadele etmek sadece bir siyasi partinin ya da bir sivil toplum kuruluşunun, bir bakanlığın ya da güvenlik güçlerini ilgilendiren bir konu değildir. Topyekûn mücadele edilmesi gereken bir konu ve partiler üstü bir meseledir. Yani hepimize görev ve sorumluluklar düşüyor. Bu konuda biz de raporumuzu hazırladık ve bu raporla ilgili hangi kurumu hangi bakanlığı ilgilendiriyorsa iletişime geçtik. Uyuşturucuyla mücadelede bizim gördüğümüz tespitleri ilgili bakanlığa aktardık ve inşallah bu işin takipçisi olacağız.”