HÜDA PAR Genel Başkan Vekili ve Gaziantep Milletvekili Şahzade Demir, TBMM’de basın toplantısı düzenledi. Demir, sanal kumar bağımlılığı, tekstil sektörünün sorunları ve medeni kanunda yapılması gereken düzenlemeler ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Son yıllarda dijital kumar bağımlılığının arttığına değinen Demir, “Günümüzde kumarın yeni yüzü dijital dünya olmuş. Maalesef kolay erişim ve denetim boşlukları, bağımlılık oranlarını her geçen gün biraz daha artırmaktadır. Araştırmalar, bu oyunlara yönelenlerin önemli bir bölümünün kısa sürede ciddi ekonomik kayıplar yaşadığını, aile ilişkilerinin bozulduğunu ve psikolojik sorunlarla karşı karşıya kaldığını ortaya koymaktadır. Böylece ailelerin darmadağın olduğunu hep beraber müşahede ediyoruz.” dedi.
Bu nedenle caydırıcı tedbirlerin alınması gerektiğine vurgu yapan Demir, “Hızlı bir şekilde toplumsal bir farkındalık oluşturmalı, bununla birlikte caydırıcı önlemlere, tedbirlere de ağırlık vermek durumundayız. Sanal kumardan söz ederken elbette ki resmi kumara da değinmeden geçemeyeceğiz çünkü malum vergisi ödenen resmi olan kumara kumar gözüyle bakılmıyor Türkiye'de. Yılbaşı biletleri, sportoto gibi kumarlar resmi olduğu, denetlendiği ve vergisi alındığı için kumar olarak kabul edilmiyor ve sanki çok normal bir işmiş gibi bir algı oluşturulmuş durumda… Kumarın her türlüsü kumardır, kumarın her türlüsü haramdır, kumarın her türlüsü felakettir. Devletin hiçbir şekilde kumara müsaade etmemesi, kumarı yasaklaması, ortadan kaldırması gerekiyor.” şeklinde konuştu.
Tekstil sektörünün yaşadığı sıkıntılara da değinen Demir, “Türkiye ekonomisinin en köklü üretim alanlarından biri olan tekstil sektörü, 2025 yılı itibarıyla tarihinin en ağır krizlerinden birini yaşamaktadır. Son birkaç yılda çok sayıda firmanın konkordato ilan etmesi ve yüz binlerce çalışanın işini kaybetmesi, krizin yalnızca ekonomik değil, sosyal sonuçlarının olabileceğini de göstermektedir. Sektör temsilcileri, sorunun temelinde; yüksek iş gücü ve enerji maliyetleri, artan vergi ve sigorta yükleri ile ucuz iş gücü ülkeleriyle rekabet edememe problemlerinin yattığını belirtmektedir. Üretim maliyetleriyle satış fiyatı arasındaki dengesizlik, işletmeleri ya küçülmeye ya da üretimi tamamen durdurmaya zorlamaktadır.” dedi.
Bir zamanlar Türkiye’nin gurur kaynağı olan tekstil sektörünün, bugün varlık-yokluk mücadelesi verdiğini belirten Demir, “Son yıllarda çok sayıda fabrikanın kapanması, üretim maliyetlerinin rakip ülkelere göre %40-60 daha yüksek olması ve yatırımcıların üretimi Mısır, Vietnam ve Bangladeş gibi ülkelere kaydırması, sektörü ciddi biçimde zayıflatmaktadır. Artık yalnızca makineler değil, tecrübeli ustalar da Türkiye’den ayrılmaktadır. Bu gidişle, “dünyanın atölyesi” olarak anılan ülkemiz, üretici konumundan çıkıp ithalata bağımlı bir pazara dönüşme riskiyle karşı karşıyadır. Bu durum, yalnızca ekonomik bir kayıp değil; emeğin, alın terinin ve yerli sanayinin gerilemesi anlamına gelmektedir.” ifadelerini kullandı.
Üretim ve emeği merkeze alan adil bir ekonomik düzenin inşasının elzem olduğuna vurgu yapan Demir, şöyle dedi: “Tekstil gibi stratejik öneme sahip sektörlerin ayakta kalabilmesi için devletin işveren üzerindeki sigorta ve vergi yükünü azaltması, faizsiz finansman destekleri sunması, yerli üreticiyi koruyacak politikalar geliştirmesi ve bölgesel üretim merkezleriyle istihdamı canlandırması gerekmektedir. Türkiye, üretimi koruyarak, emeği yücelterek ve adaleti esas alarak bu darboğazdan çıkabilir.”
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un aile hukukunda yapılması planlanan değişikliklere dair açıklamalarını takip ettiklerini ifade eden Demir, “Ailenin korunması, toplumsal bir zorunluluktur. Aile, sadece bireylerin bir araya gelmesinden ibaret olmayıp bizi biz yapan kültürel, ahlaki ve manevi değerlerimizin korunduğu ve geleceğe aktarıldığı en temel kurumdur. Bugün toplumsal yozlaşmanın ve çözülmenin en önemli sebeplerinden biri de aile kurumunun bu işlevlerinin zayıflamış olmasıdır. Bu durum, boşanmaların artmasını ve evliliklerin azalmasını beraberinde getirmiştir. Bu sebeple, yapılacak hukuki düzenlemeler, aile kurumunu bütünsel bir şekilde koruyacak anlayışla şekillendirilmelidir.” dedi.
Medeni Kanun’da yapılacak en acil düzenlemenin aile hakemliği ve nafaka konularında olması gerektiğine vurgu yapan Demir, “Aile içi ihtilaflarda birçok problemin boşanmaya varmadan önce taraflar arasında çözülebileceği göz önünde bulundurularak; tarafları barıştıracak, evliliği koruyacak ve aileyi dağılmaktan kurtaracak bir mekanizma acilen hayata geçirilmelidir. Bu mekanizma sadece hukuki değil; aynı zamanda pedagojik, psikolojik ve manevi boyutları da kapsamalıdır. Adalet duygusunu zedeleyen ve mağduriyetlere sebebiyet veren süresiz nafaka uygulaması sona ermeli; makul, hakkaniyetli ve tarafların durumuna uygun bir sınırlandırmaya tabi tutulmalıdır. Aile kurumunu güçlendirmek ve adaleti tesis etmek hepimizin ortak yükümlülüğüdür.” değerlendirmesinde bulundu.
Su ve elektrik kesintilerinde ihmali bulunan yetikleler cezalandırılsın talebi
Ankara’da yaşanan su kesintilerine de değinen Demir, “Geçtiğimiz 10-15 günde özellikle Mamak olmak üzere birçok yerde su kesintileri yaşandı. 10-12 günü aşkın bir süredir yaşanan su kesintileri toplumsal hayatı çok ciddi anlamda olumsuz etkiledi, insanları mağdur etti. Daha fazla uzamış olsaydı belki çok farklı sonuçları ortaya çıkacaktı. Hastalıkların yayılmasına belki sebep olacaktı.” açıklamasında bulundu.
Su ve elektrik faturalarının ödenmediği zamanlarda vatandaştan faiziyle fatura tutarının tahsil edildiğini belirten Demir, su ve elektrik kesintilerinde ihmali bulunan yetkililere de cezai müeyyide uygulanması gerektiğini ifade etti.