Şanlıurfa’da düzenlenen ‘Son Kale: Aile’ konferansında HÜDA PAR Aile Başkanı Aynur Sülün ve HÜDA PAR Gaziantep Milletvekili Şahzade Demir, birer selamlama konuşması yaptı. Sülün, “Bir takım ekonomik desteklerle ailenin ayakta kalabileceğini düşünmek sadece bir hayalden ibarettir.” ifadelerini kullandı.
“Aileye yapılan işgali savurmak için Gazze’deki direnişçilerin sahip olduğu motivasyonun dayanağına ihtiyacımız var”
Recep Tayyip Erdoğan Gençlik ve Kültür Merkezi Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen ‘Son Kale: Aile’ konferansı, Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başladı. Konferansın açılış konuşmasını, Şanlıurfa Kadın Kolları Kurucu Başkanı Emel Yalçın yaptı.
Daha sonra kürsüye gelen Sülün, program kapsamında her fırsatta aile kurumuna yönelik saldırıları ve çözüm yollarını alanında uzman isimlerle gündeme getirdiklerini ifade etti. Sülün, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Şunu unutmamak gerekir ki bu işgali savurmak toplumsal bir dayanışma ruhu oluşturmakla mümkündür. Bu dayanışma ruhu hangi motivasyonla oluşturulabilir, asıl mesele de budur. Ülke olarak aileye yapılan işgali savurmak için Gazze’deki direnişçilerin sahip olduğu motivasyonun dayanağına ihtiyacımız var.”
“Gazze’de aile kurumunu güçlü kılan, Allah’ın aile konusundaki buyruklarının hayatta egemen kılınmasıdır”
İki yılı aşkın süredir devam eden saldırılara rağmen Gazzelilerin direncini koruduğunu vurgulayan Sülün, “Siyonist İsrail tonlarca bombayla Gazze’yi vurdu, açlığı ve susuzluğu silah olarak kullandı. Ebeveynler evlatlarının ceset parçalarını topladı. Buna rağmen direniş ruhu zayıflamadı. 2024’te Gazze’deki doğum oranları, nüfusu yaklaşık beş kat fazla olan İstanbul’dan daha yüksek seviyedeydi. Enkaza rağmen gençler yuva kurmaya devam etti. Çünkü Gazze’de aile kurumunu güçlü kılan, Allah’ın aile konusundaki buyruklarının hayatta egemen kılınmasıdır.” diye konuştu.
“İslam’ın, eşleri birbirlerine veli kılan anlayışı üzerine kurulmayan yuvalar bir sorunla karşılaştıklarında hangi motivasyonla ayakta durabileceklerdir?”
Toplumda uzun süredir Batılı, seküler ve feminist bir anlayışın dayatıldığını dile getiren Sülün, “İslam’ın kadına, erkeğe, evlada yüklediği rollere karşı kara bir propaganda yürütülüyor. İslam inancı zayıflatılan; bencilliğe, hedonizme teşvik edilen fertler, hangi sebeplerle rahatından vazgeçmek, çeşitli sıkıntılara katlanmak ve fedakârlık göstermek zorunda kalacakları çocuklar dünyaya getireceklerdir? Gençler sorumluluklarını artıracak ve bir başkasına bir ömür katlanmayı gerektirecek yuvayı hangi saiklerle kuracaklardır? İslam’ın, eşleri birbirlerine veli kılan anlayışı üzerine kurulmayan yuvalar bir sorunla karşılaştıklarında hangi motivasyonla ayakta durabileceklerdir? Tüm bunların yetki sahipleri tarafından iyi düşünülmesi ve hesap edilmesi gerekmektedir.” dedi.
“Toplumsal cinsiyet odaklı politikalarla ne gençler evliliğe ikna edilebilir ne de yara alan yuvalar kurtulabilir”
Feminist ve toplumsal cinsiyet odaklı politikaların toplumun her alanına yayıldığı tehlikesine dikkat çeken Sülün, şöyle devam etti: “Toplum en kılcal damarlarına kadar pompalanan feminist ve toplumsal cinsiyet odaklı politikalarla ne gençler evliliğe ikna edilebilir ne de yara alan yuvalar kurtulabilir, ne de nüfus artışı sağlanabilir. Medyada aileyi hedef alan ahlaksızlığın ve sapkınlığın propagandasını yapan yayınlar devam ederken, bir takım ekonomik desteklerle ailenin ayakta kalabileceğini düşünmek sadece bir hayalden ibarettir.”
“Aileye dair düzenlemeler yapılacaksa Yüce Rabbimizin buyrukları merkeze alınmak zorundadır”
Aile kurumunun korunması için köklü bir zihniyet değişimine ihtiyaç olduğunu dile getiren Sülün, “Kadını da erkeği de yaratıp aile olarak yeryüzüne indiren Allah’ın insan için koyduğu fıtrat yasalarına sarılmadıkça kıyıdan geriye dönemeyiz. Müslümanlar olarak her gün 5 vakit namazda Peygamber Efendimiz ve Hz. İbrahim’in ailesine methiyeler diziyoruz. Yüce dinimiz bizlere onların aynasından aile kurumunu dizayn etmemizi istiyor. Biz Müslümanız, aileye dair hangi düzenlemeler yapılacaksa Yüce Rabbimizin buyrukları merkeze alınmak zorundadır.” şeklinde konuştu.
“Şanlıurfa, ülkenin geleceği açısından çok önemli bir katkı sunmaktadır”
Programın iki açıdan önemli olduğunu ifade eden Demir, “Birincisi, toplumumuzun bugün en çok ihtiyaç duyduğu meselelerden biri olan aile konusunu masaya yatırmak, teşhis ve çözüm yollarını konuşmak üzere bir araya gelmiş olmamızdır. İkincisi ise bu programın Şanlıurfa’da yapılmasıdır.” dedi.
Türkiye’de ciddi bir nüfus yaşlanması yaşandığına dikkat çeken Demir, evliliklerin azaldığını, doğurganlık oranlarının hızla düştüğünü belirterek, “Türkiye genelinde doğurganlık oranı 1,48’lere kadar düşmüşken, Şanlıurfa’da bu oran 3,06 seviyelerindedir. Bu yönüyle Şanlıurfa, ülkenin geleceği açısından çok önemli bir katkı sunmaktadır. Bu anlamda Şanlıurfa’yı tebrik ediyorum.” ifadelerini kullandı.
“Geleceğimiz olan nesli kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyayız”
Toplumsal sorunlara ilişkin değerlendirmelerde bulunan Demir, deprem, ekonomi, dış politika gibi birçok başlığın gündemde olduğunu ancak uzun vadede en yıkıcı tahribatın ahlaki çözülme olduğunu söyledi. Demir, “Ahlak, namus ve değerlerden uzaklaştığımızda geleceğimiz olan nesli kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalırız. Bu tür tahribatların telafisi yıllar değil, belki asırlar alır; hatta telafi edilemeyebilir.” diye konuştu.
“Aileyi hedef alan saldırılara karşı somut ve uygulanabilir projeler geliştirmek zorundayız”
Tarihten örnekler veren Demir, geçmişte verilen kurtuluş mücadelelerine atıfla, bugün de ahlaki yozlaşmaya karşı topyekûn bir duruş sergilenmesi gerektiğini belirterek, “Siyaset kurumunu, hükümeti ve tüm toplumsal dinamikleri harekete geçirerek aileyi hedef alan saldırılara karşı somut ve uygulanabilir projeler geliştirmek zorundayız.” dedi.
“Aile değerlerini zedeleyen yayınların yaygınlaşması bu süreci hızlandırmaktadır”
Hükümetin aileye yönelik bazı adımlar attığını ancak bunların yeterli olmadığını ifade eden Demir, 2025’in “Aile Yılı” ilan edilmesi, çocuk yardımları ve faizsiz krediler gibi uygulamaların sorunu çözmeye yetmediğini belirtti. Demir, “Sorunun temelinde ahlaki yozlaşma vardır. Evlilik dışı ilişkilerin normalleştirilmesi, evliliğin bir ihtiyaç olarak görülmemesi ve aile değerlerini zedeleyen medya ve yayınların yaygınlaşması bu süreci hızlandırmaktadır.” şeklinde konuştu.
“Kadını ve erkeği birbirine rakip gibi gösteren politikalar toplum için felakettir”
Kadın ve erkek rollerine ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Demir, aile bütünlüğünün korunmasının önemine işaret ederek, “Bizim inancımızda ve geleneğimizde aile; kadın, erkek ve çocuklardan oluşan bir yapıdır. Kadını ve erkeği birbirine rakip gibi gösteren, aile içinde ikilik oluşturan politikalar bu toplum için felakettir” dedi.
“Ahlâk korunmadan ailenin güçlendirilmesi, çocuk sayısının artırılması mümkün değil”
Konuşmasının sonunda yetkililere çağrıda bulunan Demir, “Ailenin bu hale gelmesinin en önemli sebebi ahlâkî yozlaşmadır. İnsanların evlilik dışı ilişkileri normal görmesi, evliliği bir ihtiyaç olarak görmemesi, evliliği yük görmesi ve diğer buna benzer sebeplerdir. Şimdi genel ahlâk korunmadan ve bizi biz yapan tüm değerlerimize yatırım yapılmadan ailenin güçlendirilmesi, çocuk sayısının artırılması mümkün değildir. Yetkilileri, genel ahlâkı muhafaza edilmesine ve ailenin ihtiyaç olarak görülmesine vesile olacak adımlar atmaya davet ediyoruz.” ifadelerini kullandı.
Uzun yıllar evli kalan çiftlere plaket verildi
Konferans, İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Saffet Köse’nin konuşmasıyla devam etti. HÜDA PAR Aile Başkanlığı’nın düzenlediği ‘Son Kale: Aile’ konferansı, uzun yıllar evli kalan çiftlere plaket takdim edilmesiyle sona erdi.