Heval Taqtîke Taqtîk!

Abone Ol

2024 Ağustos’unda Malazgirt Zaferi’nin yıldönümü etkinlikleri kapsamında birçok siyasi parti liderinin bir araya geldiği malumunuz.

O etkinlikten sonra bir fotoğraf karesi sosyal medyada günlerce geniş yer buldu. Zira söz konusu fotoğrafta HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli aynı karede bulunuyordu.

Fotoğraf, günlerce HÜDA PAR başkanının aleyhinde, sanki büyük bir suç işlemiş gibi, lanse edildi.

Hem de kim tarafından biliyor musunuz?

Türkçe bilmeyen anasını Türk belleyen birinin müritleri tarafından.

Uçaktan iner inmez “devlet bana bir görev verirse yapmaya hazırım” dedikten yirmi altı yıl sonra 27 Şubat 2025’te “Sayın Devlet Bahçeli’nin yaptığı çağrı ve Sayın Cumhurbaşkanının ortaya koyduğu irade” diye başlayan “Aşırı milliyetçi savruluşunun zorunlu sonucu olan; ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler, tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır.” diye devam eden mektupta elli yıllık yıkım, milyonlarca göç ve yüz binleri bulan ölünün ardından “kültüralist çözümler” dahi rafa kaldırılınca doğal olarak bu “Şoreşgerê Nermik”lere “hayrola” dediğinizde her zamanki gibi “heval taqtîke taqtîk” sözleriyle karşılaşmanız kaçınılmaz oluyor.

Bu ne menem bir taqtîk imiş ki daha dün Erdoğan’a oy verdi diye örgüt tarafından köyünden sürüldü insanlar, tarlalarına el konuldu. Bugün Demirtaş ailesiyle görüşmekte zorlandığı bir dönemde Bahçeli ile telefon görüşmesi yapıyor, Erdoğan’ın yaş gününü kutluyor. Altan Tan’ın deyimiyle Demirtaş’ın “Seni başkan yaptırmayacağız” sözü ile “Allah Erdoğan’a uzun ömürler versin“ sözü arasında on yıl geçti.

Ne mi oldu bu on yılda?

Çukur siyasetinden dolayı on şehir yerle bir oldu. Kırk bin insan öldü, dokuz yüz elli bin insan göç etti. Şehirlerin demografik yapısı değişti ama anlayamadığımız ve aklı evvellerin çok veciz(!) ifadeleriyle geçiştirildi: Taqtike taqtik…

Bir kardeşi “özgür Kürdistan” idealiyle dağda ölen, bir kardeşi itirafçı olan Sırrı Sakık kendisini vatana siper ederken Sırrı Süreyya Önder Bahçeli’yi övmek için bütün artistik lafları bir paragrafa sıkıştırmıştı birkaç gün önce: "Devlet Bey, bire bir insan ilişkilerinde şu siyasi yaşamda gördüğüm haza en zarif insanlardan birisidir. Aslında insanlar da buna tanık oldu. Fakat hafıza-ı beşer nisyan ile malul. Efendim Ahmet Türk cezaevine alındığında açık açık beyan ederek yani 2016 -17 gibi tarihti. Orada gazetecileri topladı, Ahmet Bey'in behamahal tutuksuz olarak yargılanmasını söyledi. Nitekim bu iddiasının arkasında durdu. Nitekim Ahmet Abi'nin sağlık sorunları vardı, hâlâ vardı. İmralı'ya gelirken ona bir dinamo oldu. Ahmet Bey tutuksuz yargılanmaya başladı.”

Sahi, Devlet Bahçeli, neden Ahmet Türk’ün tutuksuz yargılanmasını ister?

Ahmet Türk’ten daha hasta örgüt elemanı mı yok cezaevinde?

Daha iki gün önce Bingöl’de seksen beş yaşında bir adam örgüt üyeliğinden cezaevine alındı.

Sivas olaylarından dolayı yirmi yedi yıldır cezaevinde olan Ahmet Turan Kılıç, Ahmet Türk’ten daha yaşlı, yatalak ve çocuklarını tanıyamayacak hâlde…

Üstelik onun da ismi Ahmet, hem de gerçekten de Türk.

Sahi, bu ilişki ağı nereye kadar gider?

Neyse ne?

Beynimizi bu kadar niye yoralım?

Ucuz ve veciz (!) bir kurtuluş sözü var: Ne derin bir düşünme gerektirir ne de ortalama bir IQ.

İki sözcük ezberle, papağan gibi tekrarla…

Taqtîke taqtîk!