İstanbul`dan dönen bir amcaya: 'İstanbul`da insanlar ne iş yaparlar?' diye sormuşlar. Amca: 'Bir iş yaptıkları yok. Hepsi yürüyor' diye cevap vermiş. Gördüğü kadarıyla amca haklıdır.
Evet, herkes yürüyor; hatta koşuyor, koşturuyor.
Kim ne tarafa koşarsa koşsun Dünya etrafında döndüğü Güneş ile beraber belirlenen menzile doğru yol alıyor. Dünya top güllesinden yetmiş kat hızla yol alırken her bir dünyalı da bir telaş içerisinde. Kimileri fesat ağlarını her geçen gün daha geniş atarken, hesap üstüne hesaplar kurarken; kimileri de fani dünyanın herhangi bir parçasını daha ele geçirmek amacıyla gece gündüz çalışıyor.
Doğrusu her bir canlı, kabiliyeti nispetinde çabalar ve çabasıyla bir sonuç elde etmeye çalışır. İnsanlar da bu kanuna tabidir. İçinde fitne-fesat depolamış birisinden bir hayır beklenemeyeceği gibi, benliğini dünya sevgisi kaplamış birisinden de ahirete yönelik bir gayret beklenemez. O açıdan o tür insanlarla ilgilenmenin gerekliliğiyle beraber onları bir kenara bırakarak; gaye-i maksadı yüce hedefler olan Müslümanlara dönmek istiyorum.
Batılın önü alınamaz gibi görünen istilaları karşısında Müslümanlar yoğun bir gayretle İslam`ın yükselişine eşlik etmektedirler. O kadar ifsad çalışmalarına, tekrarlayan engellemelere rağmen İslami uyanış artıyor. Allah`a sonsuz hamd-u senalar olsun ki her yaştan kadın erkek birçok Müslümanın kafasını artık 'İslam için daha ne yapabilirim?' endişesi meşgul ediyor. Dergi- gazete çalışmalarıyla meşgul olarak; Müslümanların seslerinin daha gür çıkmasını sağlayan platformlar kurarak; belirlenen günlerde yoğun katılımlı etkinlikler yaparak; kimsenin el uzatmadığı yardıma muhtaç ailelere yardımlar ulaştırarak; ülke genelinde yarışmalar düzenleyerek her bir Müslüman elinden gelen gayreti gösteriyor.
Bunların hepsi Allah`ın yardımıyla gerçekleşen faaliyetlerdir ve samimi bir şükür gerektirmektedir. Çünkü şükrü eda edilmeyen her nimet, bir süre sonra fark ettirmeden çekilip gider.
Aslında değinmek istediğim husus ise şudur: Kimi zaman yoğun çalışma içerisinde yapılan işe verilen önemden dolayı o iş hedef haline getirilebiliyor. O iş mutlaka başarıya ulaşmalıymış gibi yanlış bir kanaat oluşabiliyor. Oysa geçilen her yokuşun ardında yeni bir yokuşa hazırlanarak, ulaşılacak esas menzil her an hatırda tutularak yürünmelidir. Yoksa engeller bir gün gelir o insanı bıktırır veya gün gelir, ne için ne amaçla çalışıldığı unutulur. Bu sebeple yapılan her çalışmanın her anında gaye-i maksat olan 'Allah' sürekli hatırda tutulmalıdır.
Doğrusu dünya malına daldığı için kendini hesaba çekmeyi unutan, gaflete düşen insanlar olduğu gibi, yaptığı birçok işin arasında kendine zaman ayırmayan bir Müslüman da gaflete düşebilir. Bunun için de nefsi muhasebe asla ihmal edilmemelidir. 'Acaba benim kalbim ne durumdadır? Ölüm gerçeğini ne kadar düşünüyorum?' gibi sorularla herkesin kendisini hesaba çekmesi gerekiyor.
Her biri ibadet olan bu faaliyetler Allahın rızasını kazanmak olduğu için, yardımın da Allah`tan beklenmesi; Allah ile irtibatın her daim taze tutulması gerekiyor. Bu sağlandıktan sonra artık her işe koşulabilir. Her türlü badireden manevi yaralardan emin olarak geçilebilir. İmanı sağlam, ameli temiz bir Müslüman`ın yapacağı her iş bereketli olacak, kat kat semere verecektir inşallah.
Şoför kardeşlerimiz bilir: ne kadar meşgul olursanız olun; ne kadar aceleniz olursa olsun; yol güvenliği hepsinden önemlidir. Biz de koşturduğumuz işlerimiz arasında varacağımız yer için güvenliği elden bırakmayalım. İstediğimiz kadar dönüp dolaşalım, varacağımız yer Allah`ın yanıdır.
O halde en önemli husus da budur: Allah ile aranız nasıl?
Selam ve dua ile…