İnsan dünyaya gözlerini açtığı andan itibaren uzun ve meşakkatli bir yolculuğa başlar. Bu yolculuğun adı hayattır. Doğumla başlayan bu yürüyüş, son nefese kadar devam eden bir sınav sürecidir. Her adımda bir imtihan, her dönemeçte bir ders, her durakta bir öğreti gizlidir.
Hayatın bu uzun yolunda karşılaşılan engeller, aslında insanı yıpratmak için değil, olgunlaştırmak içindir. Ne kadar güçlü olursak olalım, zaman zaman bir söz, bir kayıp ya da bir başarısızlık bizi sarsar. Fakat unutmamalı ki bu sarsıntılar, insanın yeniden doğrulmasını ve kendini keşfetmesini sağlar. Engeller, insanın iç dünyasını büyüten görünmez öğretmenlerdir.
Bu yolculukta dikkat edilmesi gereken en önemli husus, Allah’ın belirlediği kurallara sadık kalmaktır. Çünkü bu kurallar, insanın hem dünyada hem de ahirette huzura ermesi için bir pusuladır. Kim bu ölçülere riayet ederse, hayatın en çetin dönemlerinde bile yönünü kaybetmez. Kalbi ve ruhu yara almaz.
Ancak çağımız insanı, çoğu zaman bu ilahî pusulayı bir kenara bırakıyor. Hızla akan hayatın içinde sabrı değil aceleyi, kanaati değil hırsı, teslimiyeti değil öfkeyi seçiyor. Böyle olunca yolculuk zorlaşıyor, insanın hem ruhu hem de kalbi yara alıyor. İnsan, kendi elleriyle ördüğü duvarların içinde hem yaralı hem tutsak kalıyor.
Oysa Allah hiç kimseye taşıyamayacağı yükü yüklemez. Her zorluğun içinde bir kolaylık, her engelin ardında bir hikmet vardır. Kur’an-ı Kerim’de buyurulduğu gibi: “Şüphesiz her zorlukla beraber bir kolaylık vardır.” (İnşirah, 6). Bu hakikati bilen bir insan, başına gelen her sıkıntıyı bir sabır sınavı, bir olgunlaşma fırsatı olarak görür.
Dünya, her birimize verilmiş bir yol; bizler de o yolun yolcularıyız. Kimi yavaş yürür, kimi koşar; kimi düşer, kimi kalkar… Ama önemli olan, varış noktasına temiz bir kalple ulaşabilmektir. Engelleri aşarken gönlünü kirletmeden, sabrını kaybetmeden ve Rabbine güvenerek yürüyebilmek asıl başarıdır.
Unutmayalım, hayat yürüyüşü engellerle doludur. Fakat o engelleri aşanlar, gerçek anlamda yol alabilenlerdir. Çünkü engeller, insanın içindeki inancı büyütür, karakteri güçlendirir, ruhu yüceltir.
Ve sonunda, o uzun yolun sonunda insan anlar ki:
Asıl varış noktası, menzile değil, olgun bir kalbe ulaşmaktır. Allah'a emanet olunuz