HAYAT BOYU EĞİTİM KURUMLARI – 1 Yaygın Eğitim Programları Bilgiye ulaşmak, okul sınırları çerçevesinde gerçekleştirilen

Abone Ol

Bilgiye ulaşmak, okul sınırları çerçevesinde gerçekleştirilen bir eylem olmaktan öteye çoktan geçti. İnsanların kişisel ve sosyal hayatlarını geliştirmelerinin yanında mesleki bilgi ve becerilerini artırmaları da artık okul dışındaki eğitim yolları/vesileleri ile mümkündür. Hayat boyu eğitim kurumları olarak da adlandırılan bu eğitim yolları/vesileleri, hangi yaşta olursa olsun, bireye örgün-formel eğitim yollarını takip etmeksizin belirli alanlarda kendisini geliştirme-ilerletme imkânı sağlamaktadır. Hiç şüphesiz hayat boyu eğitim kurumlarının en önemli sac ayağını da yaygın eğitim programları oluşturmaktadır. İŞKUR’a ait kurslar, MEB’in yaygın eğitim kursları ve üniversitelerin sürekli eğitim merkezleri, yaygın eğitim programlarına birer örnek olarak verilebilirler.

Aslında yaygın eğitim kurumları formal eğitim düzeninin oluşmasından ve zorunlu eğitimin dünya üzerinde yaygınlaşmasından çok önceleri, toplumun farklı ihtiyaçlarını karşılamak için mevcuttular. Lakin sistemik olarak yaygın eğitim kurumlarının yaygınlaşması, Avrupa’da gerçekleştirilen sanayi devriminden sonra fabrikalarda çalışacak eleman ihtiyacını karşılma amacı ile başlamıştır. İkinci dünya savaşından sonra da BM ve UNESCO gibi kurumların teşviki ile yaygın öğrenme imkanları 20. yüzyılın ortalarından itibaren formal/okullarda eğitimin yanı başında kendine yer edinmeye başlamıştır. Sonrasında da özellikle Avrupa’da yetişkin eğitimi merkezleri, işçi eğitim kursları ve toplum kolejleri aracılığıyla yaygın eğitim güçlenmiştir.

Türkiye’de ise yaygın eğitimin tarihçesi Osmanlı dönemindeki mektep ve medreseler dışında kalan eğitim faaliyetlerine kadar uzanır. Özellikle Ahilik ve Lonca gibi mesleki teşkilatlanmaların icra ettiği usta-çırak ilişkisi üzerinden meslek edindirme çabaları yaygın eğitimin bir örneği olarak verilebilir. Ancak kurumsal anlamda yaygın eğitim faaliyetleri, Cumhuriyet döneminde Halk Evleri (1932) gibi kurumların oluşturulması ile başlamıştır. 1950’li yıllardan itibaren ise Halk Eğitim Merkezleri kurulmuş, 2000’li yıllara gelindiğinde de yaygın eğitim kurumları İŞKUR ve üniversiteler bünyesindeki Sürekli Eğitim Merkezleri (SEM) ile daha çeşitlenmiş ve işlevsellik kazanmıştır.

Yaygın eğitim kurumlarının hem dünya genelinde hem de Türkiye özelinde yaygınlık kazanmasının nedeni, bu tür kurumların beraberinde getirdiği imkân ve avantajlardır. Hiç şüphesiz bunların en başında da yaygın eğitim kurumlarının her yaştan kimseler için erişilebilir olmasıdır. Bununla beraber bu kurumlar genellikle ücretsiz veya düşük maliyetlidir. Ayrıca bu tür kurumlar, dezavantajlı gruplar (kadınlar, engelliler, göçmenler) için sosyal entegrasyon aracı olarak kullanılabilmektedir. Böylece toplumsal uyum süreçlerini daha sağlıklı hale getirebilmektedir. Bunların yanında, İŞKUR’un mesleki kursları ve MEB onaylı sertifikalı programları gibi yaygın eğitim kurumları bireylerin istihdam olanaklarını artırmaktadır. Bu vesile ile iş dünyasınca ihtiyaç duyulan personelin yetiştirilmesi daha kolay ve hızlı bir şekilde gerçekleştirilebilmektedir. Son olarak, yaygın eğitim kurumlarının bir diğer avantajı da hiç şüphesiz bunların esnek programlarıdır. Kurslar, bireylerin iş, aile ve sosyal hayatlarına uyumlu şekilde düzenlenebilmektedir.

Buna karşın, yaygın eğitim kurumlarının beraberinde getirdiği birtakım sınırlılıklar da mevcuttur. Bu sınırlılıkların da en başında İŞKUR vb. kurumlarda verilen eğitimin kalite standartları sorunudur. Bu tür kurumların eğitim kalitesi genellikle birbirinden farklılık gösterir ve bunların eğitici niteliği ve içerik standartları da net değildir. Bununla beraber yaygın eğitim kurumlarının verdikleri eğitimleri izleme ve değerlendirme yetersizliği bir diğer sorun/sınırlılıktır. Bu kurumlarda, katılımcıların başarısı ve eğitim sonrası kazanımları genel olarak yeterince izlenmemektedir. Ayrıca, yaygın eğitim kurumlarında verilen kursların çok kısa süreli olmaları, eğitimi verilen içeriğin yüzeysel bir şekilde öğrenilmesine ve derinleşmeye engel olabilmektedir. Bahsedilen nedenlerden dolayı yaygın eğitim kursları toplum tarafından yeterince benimsenmemiş ve buralardan mezun olan kursiyerler gerçek manada nitelikli eleman/personel olarak kabul görmekte zorlanmışlardır.

Netice olarak, yaygın eğitim kurumları, günümüz toplumlarında öğrenmenin yalnızca okul duvarları ile sınırlı kalmadığını gösteren önemli birer araçtır. Özellikle herhangi bir nedenden dolayı formel eğitimden geçmemiş bireylerin, dezavantajlı bireylerin veya herhangi bir yaştan kimselerin kişisel gelişim, meslek edinme ve toplumsal uyum süreçleri için önemli roller oynamaktadırlar. Ancak yaygın eğitim kurumlarının etkinliğini artırmak için de bazı adımların atılması şarttır. Özellikle eğitimlerin içerikleri ile ilgili kalite standartlarının arttırılması, değerlendirmelerin, özelikle meslek edindirme kursları için daha da kabul edilebilir hale getirilmesi ve son olarak öğretici kadronun niteliklerinin artırılması gerekmektedir.