HAMDİ BEY’LE İLGİLİ BİR HAK TESLİMİ

Abone Ol

2016 Şubat ve Mart ayında İnzar dergisi ve Doğruhaber Gazetesinde ‘Salih Begê Heni’ isimli bir yazım iki yazı dizisi şeklinde yayınlandı. Hanili Salih Bey’i anlatırken Şeyh Said’i anlatmamak olmaz. Çünkü iki hayat Şeyh Sait Kıyamı münasebetiyle birbiriyle örtüşmektedir. Bu yazı dizisinde kıyam öncesi ve sonrası değerlendirmeler yaparken kıyamla ilgili bazı kişilere kıyamı destekleme veya desteklememe yönüyle değindik. Tarihi bir yazı dizisinde referanslar yazılı kaynaklar, tarihi belgeler, mahkeme tutanakları ve şahitler olur. Biz de yazının sınırlılığı içinde Hamdi Bey’den bahsetmiştik. O günün şartlarında da bu şahısla ilgili Ferit Bora’nın -sonradan silinmiş- internet sitelerinden birinde geçen “Hamdi Beyin ailesiyle barış olmadığı, hareket boyunca ve sonrası ailemizi sürekli jurnallediği gibi devletin bir numaralı itirafçısı olur.” sözlerini alıntılamıştık. Ferit Bora da Hanili olduğu ve dedesi de bu dönemin tanıklarından olduğu için bu bilgiye sahih zannıyla şu yorumda bulunmuştuk:

“…Tarih boyunca ihanet edenler, birkaç dünya menfaati veya gurur verecek bir ün için ihanet etmişlerdir. Lakin ihanet edenler, hiçbir zaman ettikleri hesap kadar bir değer bulmadıkları gibi her zaman zelil olmuşlardır. Onlar, çoğunlukla başlarına bir musibet gelmesin diye güçlünün yanında yer almışlar ve mücadeleden kaçmışlar; ama her zaman mücadele edenlerden daha beter bir hale düşmüşlerdir. Öyle ki Hamdi Bey bu rüsvaylığı yaşayanlardan biri olarak tarihe geçmiştir…”

2023’ün sonları veya 2024’ün başlarında emekli öğretmen Suat YAKA, bu yazı diziyle ilgili tarafıma ulaştı. Hoca’mla sonradan yüz yüze tanışma ve sohbet etme imkânı da oldu. Suat Hoca, Hamdi Bey’in torunlarından olduğunu belirtti. İlgili bilginin ve değerlendirmenin yanlış ve hatalı olduğunu belirtti. Kendi beyanı ve tarafımıza ilettiği bazı belgeler doğrultusunda yazının ilgili kısmını düzelttik ve aşağıda konuyla kendi beyanını ve ilgili belgelerde geçen ifadeleri de bir vefa ve hak teslimi olarak yayınlıyoruz:

“Biz Abbasi soyundan değil seyyid soyundan gelmekteyiz. Yani Hz. Hüseyin’in soyundan gelen Seyyid Şeyh Hasan-i Ziraki’nin soyundan geliyoruz. Salih Beg ve dedemiz Hamdi Beg iki kardeşin torunlarıdır.

Salih Beg ilim ve irfan sahibidir, tartışılamaz.

Dedem Hamdi Beg ile arası açık olan Salih Beg değildir. Salih Beg’in yeğeni Mustafa Beg’dir. Mustafa Beg Hamdi Beg’in hem amcazadesi hem de kayın biraderidir. Bu iki amca çocuğunun husumeti geçmişe dayanmaktadır. Arada çekememezlik vardır. İnternette dolaşan yazılardaki ve Ferit BORA ile yapılan röportajdaki gibi jurnalleme söz konusu değildir. Şeyh Said’in Hani’ye gelmesi babamın çocukluk dönemine denk gelmektedir. Şeyh Said’i karşılayan grubun içerisinde babam da yer almaktaydı. Hatta Şeyh Said babam için “Bu kim?” diye sorunca. Bu Hamdi Beg’in torunudur denmiştir. Salih Beg amcazadesi olan dedem Hamdi Beg’in bölgedeki gücünü bildiği için onu da harekete dâhil etmek istemiş fakat yeğeni olan Mustafa Beg ile Hamdi Beg’in arasının açık olması bu duruma engel teşkil etmiştir. Bu engel Şeyh Said’in Salih Beg tarafından teşvik edilmesi ile aşılmıştır. Mustafa Beg ve Hamdi Bey, Şeyh’in ve Salih Beg’in nezaretinde Şeyh Adem ve Şeyh Fettullah’ın hücresinde barıştırılmıştır. Bu hücrede yapılan görüşme neticesinde Hazro Begleri ile akrabalığımız bilindiği için Şeyh Said dedem Hamdi Bey’den Hazro beylerinin de katılım göstermesi için Hazro’ya gitmesini istemiştir. Yine internette dolaşan yazılarda ve tezlerde belirtildiği gibi dedem Hamdi Bey keyfe keder Hazro’ya gitmemiştir. Takdir edersiniz ki o zaman yolculuklar atlarla yapılıyordu ve haberleşme bu kadar basit değildi. Bu ziyaret sonucunda dedem Hazro Beglerini ikna edemez. Piran’da hareket kontrolsüz bir şekilde başlar. Dedem dönüş yolunda iken savunmasız olan evi ve ailesi Şeyh Said’e bağlılığını bildiren bir grup tarafından yağmalanır. Annesi Kudret Hanım bu yağma sırasında ayaklar altında hayatını kaybeder. Hamdi Bey dedeme bağlı ve ailemizi seven bir grup tarafından çocuk yaşta olan diğer aile bireylerinin öldürülmesi engellenmiştir. Bu talanda evde oturulacak halı bile bırakılmamıştır. Mehmet Fet isimli çalışanımız bu durumu haber vermek için Hazro’ya doğru yola çıkar. Dedemiz de geri dönüş yolunda olduğu için Kokulupınar mevkiinde karşılaşırlar. Dedemize “Begim nereye gidiyorsun?” diye sorar. Dedemiz Hamdi Beg “Hareketin başladığını duydum, katılım göstermeye geldim.” der. Mehmet Fet, olayları anlatır. Dedemiz bu sebepten dolayı iştirak etmekten vazgeçer. Bu sırada Salih Beg’in yanında yer alan dedem Hamdi Beg tarafından görevlendirilen dedelerimiz Memduh, Bekir ve Yusuf Beg, Harerıb mıntıkasına kadar gelişen olaylardan habersiz ilerlemişlerdir. Harerıb’a gelince Salih Beg “Sizin büyükleriniz burada değil. Siz buradan geri dönün. Sizi burada vururlar.’’ deyip geri çeviriyor.

Olaylar böyle ilerliyor. Sonuç olarak Dedem Hamdi Beg hakkında hiç bir şey bilmeden üstelik ne Şeyh Said’in ne de Salih Beg’in mahkeme tutanaklarının hiç bir yerinde aleyhte şahitliği bulunmayan dedemi sadece birkaç basit röportaj ile bu kadar yorumu çıkarıp ailemizi her mecrada hain, menfaatçi, ispiyoncu ve korkak ilan etmeniz ne kadar doğru. Şunu bilmenizi isterim ki biz her şeyden önce Hz. Muhammed (SAV) şüphe götürmez tasdikli belgeli öz torunlarıyız. İslamiyet’in yayılmasında da Hani mıntıkasında etkili olan Şeyh Ahmed efendiyi Kocaköy’den (Karaz), Şeyh Adem’i de Babix’ten Hani’ye getiren bizim aile büyüklerimizdir. Bizim ailemizin ekonomisi ve paraya bakış açımız herkes tarafından bilinir. Ben dışarıdan bakan tarafsız biri olarak internetteki yazınızı okumaya çalıştığımda sanki Hamdi Beg para ve dünya malı için bu meseleye karşı çıkmış, kendi akrabalarını zor duruma düşürmüş çıkarımını yapıyorum. Bu acımasız eleştirilerin haksız olduğunu Hamdi Beg ailesi olarak zaten bu meselelerden önce varlıklı ve güçlü bir aile iken hem zenginliğini hem de gücünü büyük ölçüde bu meselede kaybettiğini, sürgünlere gönderildiğini meselenin iç yüzünü bilen biri olarak rahatlıkla söyleyebilirim. Bu söylediklerim aile büyüklerimizin anlattıklarıdır. Bu yazıyı yazma sebebim insanların haksız ithamlarına son vermeleri içindir. Daha fazlasını da yazabilirim. Şunu bilmenizi isterim ki amacım insanları düşürmek değil meselenin özünü anlatmaktır; çünkü herkes kendine yakışanı yapar. Kaynak olarak bakmak isterseniz ailemizin bu meselede olup olmadığını iddia eden ve yoğun bir şekilde töhmet altında bırakmaya çalışanlara cevap olarak İlhami ARAS’ın Benim Adım Şeyh Said, Uğur MUMCU’nun İslam ve Kürt Ayaklanması, Ahmet Süreyya ÖRGEEVREN Şeyh Said İsyanı ve Şark İstiklal Mahkemesi adlı kitaplarında yukarıda belirttiklerimi destekler nitelikte olduğunu görebilirsiniz.

Söyleyeceklerim bu kadardır.

(Yazan: Hamdi Beg’in Torunu Suat Beg)

“- Piran'a gelinceye kadar fikrinde isyan yoktu. Hani'ye geldiğin zaman da böyledir diyorsun. Pek iyi .. Mustafa Bey'le Hamdi Bey'i neden barıştırmaya çalıştın?

- Mustafa Bey'le Hamdi Bey'i din için barıştırdım. Birbirleri aleyhinde mütemadiyen uğraşıp duruyorlardı. Müslümanlık namına barıştırdım.

- Bunların arasında senelerden beri kin, düşmanlık vardır. Eskiden gelmeyip de vak'adan birkaç gün önce gelmeniz bunda bir düşünceniz olduğunu isbat etmez mi?

- Öyle tesadüfi oldu. Lice'de de birisini barıştırdım. Bunlar hep tesadüftür…”

(Ahmet Süreyya ÖRGEEVREN, Şeyh Sait İsyanı ve Şark İstiklal Mahkemesi, Temel Yayınları, İstanbul 2002, s. 195)