HADİSLERLE HAYAT

Abone Ol

Hadis İslam kültür külliyatında aziz İslam ulemasının en çok üzerinde durduğu ve titizlikle işlendiği konuların başında gelir. İslam’ın iki temel kaynaklarından biri, Kur’an’dan sonra gelen bir İslam pratiği hazinesi hadislerdir. Öyle ki inen her ayetin öncesinde mutlaka bir hadis vardır. Ayet öncesinde söylenen hadis çekilip alınsa o ayet boşa düşürülmüş olur. Yani her bir vahyin inişi, bir hadisin sırtında iner. Çünkü vahiyler faksla gönderilmemiştir.

Bütün Peygamberlerin sözleriyle vahiylerin indiğini öğreniyoruz. Hatta Hz. İsa gibi bazı peygamberlerin peygamberliği ve onlara inan kitabın ayetleri onlar hayatta iken yazılı değildi. Hz. İsa (aleyhi’s-selam)’ın ‘bana İncil inmiştir’ mealindeki sözleriyle İncil’in indiğine inanılmıştır. Ve dört büyük kitaptan biri olan “İncil” tamamen Hz. İsa(aleyhi’s-selam)’ın iki dudağı arasından çıkan sözleriyle aktarılmıştır. Peygamberlerin aktarımı onların sözleri yani “hadisleriyle” mümkün olmuştur. Hz. İsa(aleyhi’s-selam)’ın hayatından sonra İncil yazıldı. Mesela kendilerine kitap ve sahife indirilmeden peygamber olan binlerce peygamber vardır. Bunların ağzından çıkan sözleriyle peygamberliklerine inanıyoruz.

Hiçbir geçmiş peygamberin sözleri Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’in sözleri kadar kayıt altına alınmamıştır.

Ayriyeten, geçmiş hiçbir filozof, bilim adamı, tarihi vesika ve nebinin sözleri son Peygamberin sözleri kadar titizlikle tetkik edilerek incelenmemiştir. Eğer peygamberin hadisleri olmazsa Kur’an’da Hz. Hatice ve Hz. Aişe de geçmiyor… Bunları yok mu sayacağız?

Onun için hadislere karşı önce inancımızı sağlam zemine oturtmamız gerekir. Yani hadislere olan inanç ve iyi niyetimizi ortaya koymamız lazım ki onlardan yeterince faydalanabilelim. İşte bu bağlamda Riyazü’s-Salihin’in ilk hadisi niyetle ilgilidir. Bu yazımızda onu yazacağız;

وعن أمير المؤمنين ابي حفص عمر بن الخطاب رضي الله عنه قال : سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول: إنما الأعمال بالنيات، وإنما لكل أمريء ما نوي فمن كانت هجرته الي الله ورسوله فهجرته الي الله ورسوله ، ومن كانت هجرته لدنيا يصيبها ، او مراة ينكحها فهجرته الي ما هاجر إليه.

Müminlerin emiri Ebu Hafs Ömer B. El-Hattab (ra) şöyle demiştir: Allah Rasulü’nün şöyle dediğini duydum: "Muhakkak ki ameller niyetlere göredir. Muhakkak ki herkese niyet ettiği şey vardır. Kimin hicreti Allah’a ve Rasulü'ne ise onun hicreti Allah'a ve Rasulü'nedir. Kimin hicreti elde edeceği bir dünyalık veya nikahlayacağı bir kadın için ise onun hicreti de hicret ettiği şeyedir." (Riyazussalihin/cilt/1 hadis /1)

Hadis-i Şerif bize kişinin hayatta işlediği tüm amellerin sağlıklı bir niyete bağlı olduğunu beyan etmektedir. Hadis-i Şerif’in, niyeti hicret ile beraber zikretmesi güzel bir birlikteliktir. Bu niyet-hicret bağlantısına bakan her insan bu birliktelikten çok mana çıkarabilir. Çünkü niyet kişinin iç âleminde yatan düşünce ve tefekkürün amelden önce arınıp arı duru olma halidir. Yüce Allah hadis âlimlerimize rahmet eylesin. Kitaplarına ilk aldıkları hadislerin niyetle alakalı olması muhteşem olmuştur. Çünkü insanın kendi iç âleminde yaptığı her bir temizlik miktarınca ameller Yüce Allah katında makbul olur. Bu bağlamda hicrete baktığımızda, hicrette bir iç âlem denilen niyeti sağlamlaştırmakla o hicret hicret olur.

Kısaca, hicret Mekke'den Medine'ye iki şehir arasında yapılan içi boş maddi bir yolculuktan ibaret değildir. O, Mekke'de yapılan bir iç alem temizliğinin Medine'de devletleştiği çok anlamlı bir enfüsten afaka doğru bir duruluğun ve eylemin adıdır. İşte bu eylemin altında bir iyi niyet yatmaktadır.

Son olarak yaptığımız her iş/amelin altında yatan düşünce ve niyetimizle kim için ve kimi razı etmek istiyoruz? Yani niyetimiz has Allah için olmalı.