• DOLAR 32.524
  • EURO 34.986
  • ALTIN 2433.577
  • ...
Eyvah Barışıyorlar(!)
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Barış anlamını veren her kelime güzeldir. Hangi lisanda dillendirilirse dillendirilsin barış lafzının iç ısıtan bir anlamı vardır. İster Aşiti deyin ister sulh ve selam isterseniz de Peace ya da Frieden deyiniz. İçerisinde "Düşmanlık, kin ve saldırganlık" barındırmayan her kelime, doğrudan doğruya insan ruhuna hitap ederek insana mutluluk verir.

Dinimiz İslam`ın, kelime anlamı olarak bile; barış, selamet, emn-u emniyet manalarına gelmesi dolayısıyla, biz Müslümanlar için sulhun çok özel manaları vardır.

Başka bir toplum veya halk ile barış içerisinde özgürce ve mutlu yaşanabilmesinin ilk şartı önce fertlerin kendileriyle, kendi toplumuyla, toplumun değerleriyle, muhalifleriyle, toplumun diğer güç ve dinamikleriyle barışık olmalarıdır. Bu durum toplum için de geçerlidir. Kendi içinde barışık olmayan, kafa karışıklığı yaşayan toplumların barış iddiasıyla ortaya çıkmaları ya bir manevradır ya da düşman gördüğü başka bir toplulukla savaşabilme adına diğer grubu fasifize etmeye yöneliktir.
Özellikle örgütlerin ve devletlerin barış çizgisinde kaim olmaları için fikri hinterlanda barış felsefesi ile donanmış olmaları lazımdır. Yani barış ile barışık bir ideoloji lazımdır her şeyden önce. İşte bu yüzdendir ki; İslam Dini, Selam ile start alıp selam ile müzeyyen kılınmıştır.

Nitekim buna binaendir ki; İslamiyet kişiler arası selamlaşmayı yani her gördüğü kişiye selam, sulh, esenlik, barış, Aşiti, peace dilemeyi çok önemsemiştir. Allah-u Teâlâya yemin ederim ki, mümin olmadıkça Cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de, mümin olamazsınız. Size, bir amel bildireyim de, onunla birbirinizi seversiniz: Aranızda selamı yayın! Diye buyuran Âlemlerin Efendisi, barışı önce kişiler arasında, birebir ilişkiler düzeyinde tesis etmiştir. Burada hedeflenen elbette ki; barışçıl bir toplum yaratmaktır.

Barışçıl bir insan ya da toplum sadece kendisi gibi düşünenler için değil herkes için barışı istemelidir. Bunun tersi bir durum ise yeni düşmanlıklar yaratmak ya da var olan düşmanlıkları daha muhkem kılmak gibi bir sonuç doğurur ki; felsefesinde İslam`ın barış anlayışı olmayan her türlü barış girişimi bu tür sonuçları doğurabilir. Tebarani`nin aktardığı Hadis-i Şerif`te, Yalnız tanıdıklara selam vermek kıyamet alametidir diye buyuran Efendimiz bu durumu gayet sarih olarak ifade etmiştir.

Yukarıdaki açıklamalar ışığında şu anda yürütülen ve daha önceden de yaşanmış fakat akamete uğramış PKK-Devlet arasındaki barış süreçlerine bakalım.

Süreç denilen mekanizma büyük bir öneme sahiptir. Yaşanan çatışmaların bitirilmesi için çatışan tarafların silahları susturmaları ve bunun neticesinde bir müddettir ölümlerin yaşanmaması elbette ki sevindirici bir olaydır ve kararlılıkla sürdürülmelidir.

Peki, barış süreci devlet açısından sadece PKK için; PKK açısından da sadece Devlet için mi geçerlidir. Yani PKK Devlet`e Devlet ise PKK`ye saldırmayacaktır. Bunların dışındaki grup ve topluluklara saldırmak, Kendisi gibi düşünmeyen insan ve toplulukları yakmak, zindanlara tıkmak bu barış kapsamının dışında ve mübah mıdır?

Önceki barış süreçlerinde olduğu gibi bu süreç başladığından bu yana iki taraf ta Peygamber Sevdalılarını topa tutuyorlar. Habur Şovu sonrası Fiyaskoyla sonuçlanan süreç devam ederken PKK sık sık Mustazaf Der Şube ve Temsilciliklerine saldırarak neticede Yüksekova Dernek Başkan Yardımcısını Şehid etti.

Aynı süreçte Malatya - Elazığ İhya Der davalarıyla, Konya Operasyonlarıyla yüzlerce İnsan gözaltına alındı. Devam eden mahkemeler neticesinde ise yüzlerce yıllık Hapis cezalarına çarptırılıp zindanlara tıkıldı. Yine bu döneme denk gelen bir atak sonucu Mustazaf Der kapatıldı. Bu dönem içerisinde Cezaevlerinde bu camianın tutsaklarına yapılan zulümler ve sürgünler de tarafların barıştan ne anladıklarını ortaya koydu.

Gelelim bugün yaşanan sürece. Süreç, sızdırılan belgeler ve görüşmelerle kamuoyuna ilan edilir edilmez önce devlet başladı Barışın soğuk yüzünü Müslümanlara göstermeye. Süreç başlar başlamaz Cezaevlerinin kapılarını içerden ve dışarıdan çift yönlü açan Devlet, KCK tutuklularına, haydi güle güle yolunuz açık olsun amcaoğulları, derken Konya ve İstanbul davalarını hızlıca sonuçlandırıp tamamına yakını STK yöneticisi ve Hüda Par yetkilisi olan insanları yüzlerce yıllık cezalara çarptırdı. Yine bu süreçte devam eden takip ve ajite etme faaliyetleri de barış adına tavan yaptı.

Hani barışıyorlar ya! PKK ve BDP kanadı da Amcaoğullarına nazire yaparcasına saldırıların dozajını arttırdı. Düşmanlık üzere bina edilen Barış Süreci`nden Müslümanlara düşen bir kez daha zindan ve İbrahim gibi ateş oldu. Art arda gelen iftiralar, molotoflamalar, bombalamalar hatta kaçırma olayları ve bölgede sözüm ona barış süreci…

Başta belirttiğim gibi İdeoljik olarak barış ile donanmamış insanların barıştan anladığı sadece ve sadece kendi menfaatleridir. BDP ve PKK kanadı bölgede Müslümanlara saldırılar düzenleyerek bunu ispat etmiştir.

İdeolojik alt yapısında Marksizim ve Marks kazandı Muhammed kaybetti, diyen bir adamın fikirleri olan bu hareketin temel noktası, İslam Düşmanlığıdır. Çünkü onların felsefesi, Din Afyondur, fikri üzerine kurulmuştur. Kürtçülük iddiası ise, sadece ve sadece bu felsefenin Kürdistan topraklarında boy vermesi için yapılmış aldatıcı bir makyajdır. Eğer dava Kürtçülük ya da Kürt halkının selameti olsaydı ilk hedef Kürtler olmazdı.

Bölge halkı, yıllarca gerek şehir merkezlerinde gerekse de Şehir ve köy yollarında Polis ve Jandarma tarafından yapılan yol kontrollerinden bıkıp usandı. Devletin bu durumu biraz gevşettiği bir dönemde Asayiş Birimi adı altında, ne üdüğü belli olmayan insanlardan bir grup kurup Cizre gibi tarihi bir Kürt Şehrinde Kürtlere kendi vatanlarında Kontrol zulmü yapmak, onları aşağılamak mıdır Kürtçülük. Asayiş Birimi`nin yüzü kapalı olur mu? Durdurduğun insan nasıl güvenecek sana? Sizce Kürt Halkı hep böyle kendi öz yurdunda birileri tarafından ikide bir durdurulup kontrol mü edilmelidir? Bu mu Kürt Halkına reva gördüğünüz muamele? Kürtler kendi anayurtlarında serbestçe yaşamayı hak etmiyorlar mı?

Çevre Vergisi ve benzeri adlarda alınan haraçlar da işin cabası. Kürt köylerinde, hayvanlarına yaprak toplayan köylülere kesilen ağır cezaları da unutmamak lazım. Tüm bunlar Barış sürecinin ve Devletin verdiği yetkinin mi ürünü acaba? PKK ve BDP kanadı Devletle barışırken Halkla savaşıyor veya savaştırılıyor.

Şimdi yazıya neden İroni yaparak Eyvah Barışıyorlar (!) başlığı attığım da anlaşılmıştır umarım.

PKK-BDP kanadının her şeyden önce iç barış için çaba sarf etmesi lazımdır. Süreç bozulmasın diye devlet tarafından sağlanan imkânları Müslüman Camia aleyhine kullanarak mütedeyyin insanların evlerine bomba atmanın, rakip siyasi partinin bürolarına saldırmanın barışla alakası yoktur. Bu ancak devleti arkasına alarak yıllardan beri tahammülsüzlük gösterdikleri camiayı yıpratma çalışmasıdır.

PKK ile Devlet arasındaki çatışmazlık sürecinin başarıya ulaşmasının temel şartı samimiyettir. Bu samimiyet ise barışın tüm halkı kapsayıp kapsamamasıyla sınanır. Eli silahlılara zeytin dalı uzatıp bana doğrultulmayan silah bin yaşasın, dercesine PKK tarafından Müslümanlara yapılan saldırıları görmezlikten gelen devlet, bu saldırıların faillerini yakalamadığı müddetçe samimiyet imtihanından çakacaktır.

İki tarafın samimi olmadıklarının en temel örneği ise; Kalekollar ve dağlara çıkarılan insanlardır. Madem barışıyorsunuz neden o zaman dağ taş mantar biter gibi Kalekollarla tahkim ediliyor. Ya da diğer kesime soralım, madem barışıyorsunuz, neden o zaman süreç başladığından bu yana 2 binden fazla insanı dağa çıkardınız. Bu nokta iyice irdelenmelidir.
Her şeye rağmen barış sürecinin halkların lehine devam etmesinden yana olduğumu da açıkça ifade edeyim. Her kesimin her kesimle barıştığı ve düşmanlıkların bitirildiği bir sürece kavuşuruz inşallah.

Burada en fazla iş, Kürt Halkı`na düşmektedir. PKK-BDP kanadının tüm saldırılarına rağmen halkın selameti için çatışmadan kaçınan Müslüman camianın safında olması gereken Müslüman Kürt Halkı, kendi selametleri için PKK-BDP kanadına gereken dersi vermelidir. Devlet ve PKK baskısından kurtulmanın yolu, Adalet isteyenlerin yanında yer almaktan geçer.

Rabbim iki ateş arasında kalmak zorunda bırakılan Müslüman Camianın yardımcısı olsun.

Selam Ve Dua İle…

Bu haberler de ilginizi çekebilir