• DOLAR 32.561
  • EURO 34.919
  • ALTIN 2421.182
  • ...
Çağdaş Bilginin İslamileştirilmesi Sorunu
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Siracettin Aslan / Doğruhaber / Araştırma

Yaklaşık iki asırdan beridir İslam ümmetinin en önemli problemlerinin başında siyasi, iktisadi ve içtimai unsurların yanı sıra çağdaş bilgiye karşı olan tutumun sağlam düşünsel temeller üzerinden inşa edilememesi hususu gelmektedir. İlk üç problemin temel sorunsallarının esasında, bilimsel bilginin geldiği aşama ekseninde günümüz İslam ümmetinin kendine özgü bir bilgi geleneğinin olmayışından kaynaklanmaktadır. Yeni bir bilgi geleneğinin inşası için İslam ümmeti, günümüzde tüm insanlığın ortak mirası olan bilimsel bilgi geleneğini anlamalı ve bu anlamalarını, kaynağını Kur’an ve Sünnet’ten alan bir dünya görüşü düzleminde yeninden tasarlamalı ve edeple ilişkili olarak aşkın alanla bir bağlamını tesis etmesi gerekir. Nitekim İslami akademik çevrelerin ilmi düzeyde yürüttüğü İslami bilim tartışmalarının esası da bugün İslam ümmetinin kolektif anlamda kabul görülen bir bilgi geleneğinin oluşturulmasının nasıllığından müteşekkildir. Bu çerçevede bu makalenin gayesi, İslam ümmetinin içinde bulunduğu maddi ve manevi tüm problemlerin temelinde İslam dünya görüşü ve buna bağlı olarak İslami bir bilgi geleneğinin olmayışını günümüz İslami bilim tartışmaları bağlamında sorgulamaktır.
Çağdaş bilginin İslamileştirilmesi sorunu, bilginin yozlaştırılması ve aslından uzaklaştırılması problemidir. Bilginin aslından koparılması ve yozlaştırılması vakasının temelinde, kaynağını vahiyden alan temel kavramların ve dünya görüşünü sınırlandırma eylemi içerisinde olan sekülarist karakterli modern felsefe ve mekanik bilim anlayışı vardır. Bu anlayış idrâki ekseninde şekillen bilgi kümesi, kendisi gibi tefekkür etmeyen günümüz uygarlıkların yanı sıra kadim uygarlıkların fikri kültürel bilgi geleneğini “kültürel standartlaştırma cenderesinden” geçirerek ya kendisine uyarlamakta ya da dışlamaktadır. Bu kültürel standartlaştırma cenderesinin sahibi modern bilimin filizlendiği modern batı kültürü ve uygarlığının ideolojisinin “asli bilgiye” (Hâlîdî Hîkmet’te) karşı bir adâveti söz konusudur. Bu ideolojik bağnazlıktan ötürüdür ki modern bilim ve sanatın İslam dünyasına intikali güçleşmekte ve bunun temelinde, bilim felsefesi ya da düşüncesi adı altında kutsala karşı olan bir takım düşünürlerin husumeti yer almaktadır.

Bu düşünürler, ekseriyetle Freud’un Psikanaliz Kuramı, C. Darwin’in Doğal Seleksiyon ve Türlerin Kökeni, A. Comte’un Pozitivist İlmihali ile Karl Marks ve dava arkadaşı olan Friedrich Engels ile beraber hazırladığı Das Kapital’i adeta bilimsellik/evrensellik/küllilik adı altında işleyerek tek yönlü olarak toplumsal alana empoze etme gayretindedirler. Modern bilimsel düşünceyi kendine tefekkür ilkesi olarak gören bu düşünürlerin pozitivist teorileri, “uydu merkezler” vasıtasıyla İslam toplumuna dayatılmış ve geleneksel değerler idrâkine sahip İslam toplumunda ekseriyetle modern bilimsel düşünce ve bilgiye karşı doğrudan bir cephe alma pozisyonu teşekkül olunmuştur. Nitekim Osmanlı’nın coğrafi anlamda dağılması süreciyle birlikte bu uydu merkezler aracılığıyla İslam ümmeti arasında zihinsel bir algı (gestalt) değişimi meydana gelmiştir/gelmektedir. Bu uydu merkezlerinin genel merkezleri, Osmanlı sınırları içerisinde olmayıp Londra, Paris, New York ve Berlin gibi yerlerde yer almaktaydı/almaktadır. Pozitivist genel merkezlerden beslenen bu uydu merkezler, bilgisel anlamda ortaya çıkarttığı zihinsel keşmekeşler ve modern bilginin aktarımı ile bu aktarımın dönüştürülmesi mevzusunu güçleştirmiştir.

Öte yandan Nakib el-Attas, günümüz İslam dünyasının çağdaş bilginin İslamileştirilmesi konusunun en önemli problemlerinden birisinin de isim vermeden bir takım Müslüman bilim adamları ve entelektüeller olduğunu aktarmaktadır. Bu düşünürler, kadimden gelen İslam bilgi mirasını acımasızca tenkit etmekle birlikte İslam bilim geleneğinin gelişmesinde önemli katkıları olan geçmiş dönem Müslüman bilim adamlarını eleştirmekten geri durmazlar. Aynı şekilde bunlar, İslam dinini diğer dinlerle kıyaslayarak ve Hz. Peygamberi sıradan bir insan statüsüne indirgeyerek küçümseme gayreti içerisindedirler. Aslında bunların beslendiği esas bilgi pınarı, uydu merkezlere sadakatle bağlı olarak batı felsefesi ve bilimine endeksli olup İslam bilim düşüncesinin sekülerleştirilmesinden taraftır. Bu seküler çevrelerin esas odaklandıkları nokta, farz-i âyn bilgiye verilmesi gereken itibarın farz-i kifâye bilgiye verilmesi gerektiğidir.

Yukarıda anlatılan sorunsalların yanı sıra günümüzde Müslümanların batı uygarlığı ve bilim karşısındaki çıkmazı, iç dinamikler ekseninde edeb kavramıyla açıklanabilir. Burada “edeb” kavramından kastedilen şey; bedenin, ruhun ve aklın disipline ve terbiye edilmesiyle ilişkilidir. Ayrıca edeb kavramı, adalet kavramıyla ilişkili olarak düşünsel ve fiziki hayattaki doğru yerin, mevkinin, durumun tanınması ve tasdik edilmesinin yanı sıra insanın bu çerçevede kendini gerçekleştirmesi ile alakadardır. Bu bakımdan günümüz İslam toplumlarının bilimsel alandaki gerileyişlerinin en önemli nedenleri arasına, edep mefhumunun yok olmasını ya da dejenere olmuş olmasını dahil etmek gerekir. Daha öz bir meramla gemlenmeyen nefis ve terbiye edilmeyen ruhtur, yönlendirilmeyen akıldır. Sonuç olarak bizim dâhili problemlerimiz ilim eksikliği, buna bağlı olarak edep eksikliği ve ikisini birden kendinde bulunduran lider eksikliğidir. Bu nedenler ekseninde İslam toplumunda edebin yok olmasına bağlı olarak bilgi yozlaştırılmaya başlanmıştır. Bu yozlaşmaya bağlı olarak kapasite ve yetenekten yoksun niteliksiz liderler ortaya çıkmıştır. Buna bağlı olarak da entelektüel düzeyde anarşi ortaya çıkmış, politik ve sosyo-ekonomik problemler baş göstermiştir. Aynı şekilde modern bilim ve teknolojinin temelindeki teorilerin faziletini test etmeden ve kültürel değerler açısından soruşturup sorgulamadan gerçekleştirilen intikal de bir sorun haline gelmiştir. Çünkü bilim ve teknoloji, teşekkül olunduğu uygarlığın dünya görüşü ve kültürel değer yargılarıyla iç içe bir görünüme sahiptir.
 
KAYNAKÇA: Fazlur Rahman, Islam&Modernity: Transformation of an Intellectual Tradition, (Chicago: The University Chicago Press, 1982).

- Hüsamettin Arslan, Epistemik Cemaat: Bir Bilim Sosyolojisi Denemesi, (İstanbul: Paradigma Yayınları, 1992)
- Nakib al- Attas, İslam ve Laisizm, çev. Selahattin Ayaz (İstanbul: Pınar Yayınları, 2002)
 
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir